ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-38

Bugün Yahudilerle, Hristiyanlar birlikte gibi görünürler, değiller aslında. Tarih boyunca Yahudileri yerle bir eden ve sayılarını bugünkü halde tutanlar hep hristiyanlar olmuştur. Yahudiler bugüne kadar Müslümanlardan darbe yememiştir. Yani müslümanlara sıra gelmemiştir. Hep Hristiyanlar tarafından topluca katliama uğratılmışlardır.


Mahmud ToptaÅŸ

.

2021-10-08 12:15:21

Bugün Yahudilerle, Hristiyanlar birlikte gibi görünürler, değiller aslında. Tarih boyunca Yahudileri yerle bir eden ve sayılarını bugünkü halde tutanlar hep hristiyanlar olmuştur. Yahudiler bugüne kadar Müslümanlardan darbe yememiştir. Yani müslümanlara sıra gelmemiştir. Hep Hristiyanlar tarafından topluca katliama uğratılmışlardır. M.Ö. de, M.S. da hep toplu katliama uğratıldıklarından dolayı en az nüfusa sahiptirler.

 Onun için; "siyaset bilmeyen tek millet bunlardır" diyorum ben. Dünyada siyaset bilmeyen tek millet var, o da Yahudilerdir. Ve bu Yahudiler İsa (a.s.)'ı öldürmeye teşebbüs etmiş insanlardır.

Hıristiyan aleminin hatırından çıkması mümkün değildir. Yani mevcut İncil'e bile inananlar, İsa '(a.s.)'a yanlış yoldan da olsa inananların Yahudilerle bir araya gelmeleri mümkün değildir.

Peki şu anda niçin bir araya geliyorlar? Müslümana karşı bir araya geliyorlar, bir de Hristiyanlar, bizimle karşı karşıya gelmektense Yahudilerle Müslümanlar karşı karşıya gelsin istiyorlar.

Yani İsrail'de bunlara devlet kurduracak, Müslümanlar da onları oradan çıkarmaya çalışacak. Böylece Yahudi Müslümanı öldürdüğünden Hristiyan rahatlıyor, Müslüman Yahudiyi öldürdüğünde yine Hristiyanlar rahatlıyor. Yani biz dış görüntüde Yahudi ile Hristiyanları birlik halinde zannederiz ama değil.

*İki Almanya'nın birleştiği gün İsrail'de yas günü ilan edilmiştir. Her sene o günde ağlayacaklar, ağlama duvarları var onların. Onun önüne gelecekler ve her sene o gün ağlayacaklar adamlar.

*Ye'cüc ve Me'cüc kimdir? Kesinlikle bilemeyiz dedik. Kehf suresinin tefsirinde, bir kısmı Çinlilerdir demiş, bir kısmı Moğollardır demiş, bilemeyiz. Tefsirlerde Kehf suresinde anlatıldığına göre; "Zü'l-karneyn (a.s.)î (bir kısmı Peygamberdir, bir kısmı değildir diyor. Peygamber değilse de, salih insan olduğu ayetle sabittir. Yani Allah'a inanmış ve o yolda yürüyen Allah'ın ermiş kullarından biridir, aynı zamanda bir komutandır.) Güneşin doğduğu yere kadar gittiğini ve oradaki insanlara kötülük yapan insanlar ile beri taraftakiler arasına bir set yaptığını ifade ediyor."

Şimdi o set nerededir? O kavim kimdir? Kesinlikle belli değil, faraziyeler var. Onlar Türk kavmidir diyen bazı tefsirler vardır, ama doğru demek mümkün değildir. Çünkü Rabbim isim vermediğine göre bizde isim vermekten kaçınıyoruz. Çin demek te doğru değildir. Çünkü Çin denilmiyor ayet-i kerimede.

Bugün bile bir adam; bu Amerika'dır diyebilir. Çünkü daha önce orada Bering boğazı açık değilmiş kapalıymış. Oradaki insanlar da olabilir. Bunu da bilemeyiz.

Ama şunu biliyoruz ki kıyamete yakın zamanda sayıları çokça olan bir milletin, dünya insanı üzerine saldıracağını, zararlar vereceğine dair bu ayet-i kerimede açıkça ifade ediliyor. Nasıl zarar vereceğini de bilemiyoruz.

*Rahmet yağarken gül ile diken, bülbül ile akrep arasında ayrım yapmadığı gibi, Rahmet Peygamberi de insanlar arasında ayırım yapmadan, onlar cehennemde yanmasın diye gece gündüz çalışmış.

Günümüz müslümanları da rahmet ümmeti olmalı, kafirlere acımalı ve cehenneme doğru giden yolun önüne geçip engellemeli. Nasılki kendini yakmak için üzerine benzin döken insanı görünce, hemen harekete geçip onu engellemeye çalışırız. İşte kafirler de, kendini cehenneme atmak için koşan insanlar gibidirler. Mü'minler bunların önüne geçmeli, yalvarmalı ve yanmaları engellenmeli. Güneş gibi, pislikleri kurutan, gül gibi güzellikleri saçan, su gibi yanmış topraklara can katan rahmet ümmeti olmalıyız.

Hacc Suresi

*Bazıları kaderi ve haşr'i (yeniden dirilmeyi) inkâr edenler şöyle bir misal veriyorlar: Diyelim ki; bir adam denizde boğulsa, onu da balina yese, daha sonra da bu balinayı (balıkları) tutup fabrikada konserve yapsalar, konserve yense, bu konserveyi de Japonya'daki adamdan, Amerika'daki adama, Afrika'daki adamdan, Rusya'daki adama varıncaya kadar çeşitli millet ve dine mensub insanlar yese, Allah bu adamı nasıl toplar da, tekrar diriltir? şeklinde...

Aslında bu biraz düşünülürse cevabı da soru içinde; zira soru insanın dağılışını anlatıyor. Ama onun toplanması da dağılması gibi değil mi? Konya'dan gelen buğday, Erzurum'dan gelen peynir, Gemlik'ten gelen zeytin, Adapazarı'ndan gelen şekerle Afrika'dan gelen lodos rüzgarı, Kafkaslar'dan gelen poyraz ile insan 3-5 kilodan 70-80-90 K.grama ulaşıyor. Hiç yoktan bu hale gelen, tekrar niye bir daha meydana gelmesin?

*İstiklâl Mahkemesi cellatlarından birini anlattılar; Zamanında binlerce Müslüman'a eziyet ettirmiş, onları inim inim inletmiş. Allah (cc) onun aklını alınca; "altındaki pisliğini yiyordu" derler

*Bugüne kadar tecrübelerimin bana verdiği şey şudur: Öyle arkadaşlarım olmuştur ki ömr-ü hayatının hiç bir devresinde taviz vermemiştir. Hak bildiği şey için sonuna kadar mücadelesini vermiştir. Buna karşılık da her yerde itibar görmüş, dostu tarafından sevilmiş düşmanı da takdir etmiştir.

Bir ilçede; müftümüze, kaymakam: "Bak..! ben kominist bir kaymakamım, sen de iyi bir müftüsün; sen benim bu makamdan uzaklaştırılmam için çalış, ben de senin sürülmen için çalışacağım. Bir şehirde iki tane horoz olmaz" der. Ama müftü, bir güneş gibi etrafını aydınlatır. Kaza'da mahkemeler durur, kız kaçıran müftüye, adam yaralayan müftüye, miras anlaşmazlığı olan müftüye müracaat eder. Sonunda kaymakamın dediği olur ve müftüyü oradaki görevinden alırlar. Ama çalışkan olan Müslüman, nereye giderse gitsin durmaz çalışır... Ayçiçeği gibi güneş ne tarafa giderse o tarafa yönelen dönek değildir

*Müslümanlar Hz. Peygamber'in sünnetine uydukları müddetçe Allah'ın yardım ve nusreti de Mü'minlere gelecektir. Bazı Müslümanlar; "İslâm için çalışıyoruz da bu yolda bir arpa boyu mesafe kat edemiyoruz" diyorlar. O zaman metodlarının Allah Rasülü'nün metod ve sistemine uygun olup olmadığına bakmaları gerekir.

O'nun devlet adamlarına gönderdiği mektuplardaki ifadelerden tutun da, insanlara İslâm'ı anlatmadaki metod ve tekniklerini savaşlarda ve barış zamanlarında izlediği sistemi iyi incelemek gerekecektir. Yoksa İslâmi olmayan yol ve metodlarla İslâm için başarıya ulaşmak mümkün değildir.

*Fransızlar Cezayir'i işgal edince oradaki Müslümanlar yıllarca Fransıza boyun eğmedi. Ülkeleri işgal edildi ama "Allah kâfirlere, Mü'minlerin yüreğine, kalbine gidecek yolu vermeyecektir" ayetinde ifade edildiği gibi- kalblerini işgal edemediler.

Mü'minler, imanlarından dolayı kâfirlere asla boyun eğmeyince, müsteşriklerine "Analiz Kur'ân" diye bir broşür hazırlatıp o broşüre, bu âyetlerin manasını tahrip ederek, Tefsirini yönlendirerek: Bakın kutsal kitabınız Kur'ân'da Bakara Sûresi'nde, Allah (cc); "iman edenler, Yahudiler, Hıristiyanlar, yıldıza tapanlar için büyük mükâfaatlar vardır Rableri katında...." buyruluyor şeklinde yorumlayarak, kendilerinin de, "İyi insanlar olduklarını, kanıtlamaya çalışarak; biz de sizinle Cennete gideceğiz, Cennette sizinle beraber olacağız diyorlar. Öyle ise bu dünyada da iyi geçinelim. Yöneticiniz Ahmet Muhtar yerine Mitterant olmuş ne fark eder" şeklinde onları aldatma ve oyalama yönüne gitmişlerdir. İşte ülkemizdeki insanlardan biri de "mal bulmuş Mağribli" gibi bunu Türkiye'de aynen yayımladı.

Halbuki Bakara Sûresi'nde, Allah (cc); Yahudi, Hıristiyan ve Mecûsileri saydıktan sonra; "iman edenler, Allah'a ve ahiret gününe inanıp sâlih amel işleyenler" şeklinde iman ve sâlih ameli belirlemiştir. Yahudi, Hıristiyan ve Mecûsiler, Kur'ân'ın tarif ettiği şekilde iman ve sâlih amelini yapsın o zaman Cennete gider. Ama Kur'ân'ın tarif ettiği şekilde iman ve sâlih amel yapmazsa: Hacc sûresinin bu 17. âyetinde Allah; "iman edenlerle Yahudi, Hıristiyan, yıldıza tapan, ateşe tapan mecûsilerin ve Allah'a şirk koşup ata, ite, puta tapanların arasını ayıracaktır." Mü'minler bir tarafa, hristiyanlar bir tarafa, yahudiler bir tarafa, şeklinde ayrılıp ona göre muamele olunacaktır.

Allah(cc) her şeye şahiddir. Yani bu dünyada insanları kandırabilirler. Kuvvetli deliller ortaya koyup, haklı oldukları kanaatini oluşturabilirler. Fakat Allah herşeye şahiddir ve ayrımı da O yapacaktır.

Bu dünyada Müslüman gibi giyinip, Onun gibi traş olup sakalını uzatan, hatta dükkanına "besmeleyi şerif" asanlar, biz Müslümanları kandırabilirler. Ama ahirette Allah'ı asla...

*Mescid-i Haram; farkına varsak ta varmasak ta oraya ziyarete giden insanlara birçok şeyler verir. Olayları tahlil etme, meseleleri kavramada Müslüman üzerinde olumlu şeyler bırakır. Hacc' dönüşünde de etrafındaki insanlara; "Filan ülkeden gelen hacılar şöyle iyiler, yardım severler, filan yerdekiler de hakikaten yardıma muhtaç, Müslüman kardeşlerimiz, zulüm altındalarmış, Müslümanlar güçlü olmalı, onlara maddî ve manevî destek vermemiz gerekir" şeklinde birşeyler anlatırlar. Belki de o Müslüman da devlet olma fikri yoktur ama, ona bu havayı Mescid-i Haram'ı ziyaret hissettirir. Onun için Kabe'nin büyük bir önemi vardır. 

*Alimlerimiz güzel adamlarmış. Ayetleri halka Müslüman kitleye, öyle yerleştirmişler ki: Birisine Hacc'a gittin mi,? diye sorulduğunda, eğer gitmemişse "biz daha çağrılmadık," veya gitmişse de; "çağrılmışız biz de ona icabet ediverdik" şeklinde cevap verir.

*Müfessirler âyetin tefsirinde; "Hz. İbrahim (as) Ebu Kubeys dağına çıktı ve oradan insanları Hacc'a çağırdı. Analarının rahimlerinde, babalarının sulbünde olanlar O'na, "lebbeyk" diye cevap verdiklerini" anlatıyorlar.

Bugün genetik mühendisliği hayli gelişti. Bu sayede insanların ka-rekterlerinden nasıl olacağı üzerinde duruyorlar. Belki birkaç yıl sonra genetik mühendisliği öyle gelişecek ki kişinin genine bakıp bu da "lebbeyk" diyenlerdir, diye bir tesbit raporu verilebilir mi?... günün birinde belki olabilir.

*Başka bir âyette de; "Müşrikler neces'dir, pis'dir." buyrulmakta, Ayette; "Necis" denmiyor necis; gözle görülen maddî bir pisliği ifade eder. Ama "Neces" ise manevî pisliği ifade eder.

Bugün televizyonlarda veya günlük hayatımızda Batı'nın hristiyanlık aleminin insanlarını ve diplomatlarını görüyoruz, üzerindeki elbiseleri pırıl pırıl, bedenleri temiz, güzel kokular da sürünüyorlar. Ama maneviyatları pis..! İsbatı mı? Amerika'nın hangi diplomatı dünyanın neresine girdiyse orada kargaşa, orada vahşet, orada huzursuzluk olmuştur.

İşte pis ruhlu olunca gittiği yerlerdeki insanları da aynı şekilde etkiliyor. O pis ruhlulukları onlara sirayet edip,o gittiği ülkelerde neceslikleri ortaya çıkıyor. Maddî pislik, kişinin kendisine zarar verdiği gibi, en çok etrafındaki birkaç kişiye de etki eder. Onlara da pis kokular ulaştırır. Ama manevî pislik, iman hastalığı, öyle bir şeydir ki, binlerce-milyonlarca insanı etkileyen onları zulüm altında inim inim inletmek zelil bir haldir.

Onun için Allah (cc); "putların pisliğinden, put adamların necasetinden sakınınız" buyuruyor ki; bugün Türkiye'yi geri bırakan, senelerce geri kalmasını sağlayan, putlaşmış ilahlaşmış insanlardır.

-devam edecek-

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl!

Furkan, 74

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Kim, rızkının Allah tarafından genişletilmesini, ecelinin uzatılmasını isterse sıla-i rahim yapsın.

Müslim, 2318

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI