ERZURUM TEDÂİLERİ-1
Doğu Anadolu’nun gözbebeği, evliyalar yatağı, kahramanlar otağı, ilim ve irfan ocağı, meşayıhlar diyarı olan şehr-i Erzurum’un her köşesi, her tarafı Selçuklu ve Osmanlı eserleriyle, camiler, külliyeler, medreseler ve hamamlarla bezenmiş mübarek bir beldedir.
Doğu Anadolu'nun gözbebeği, evliyalar yatağı, kahramanlar otağı, ilim ve irfan ocağı, meşayıhlar diyarı olan şehr-i Erzurum'un her köşesi, her tarafı Selçuklu ve Osmanlı eserleriyle, camiler, külliyeler, medreseler ve hamamlarla bezenmiş mübarek bir beldedir. O zîkıymet eserlerin her birisi paha biçilmez bir değerdedir.
İnsan, o camilerdeki güzel nakışlı halılara, tavanları süsleyen allı yeşilli avizelere ve duvarlarında nakşedilmiş Allah Teâlâ'nın güzel isimlerine nazar edince kendini firdevsi bir saadet içinde hisseder, ruhunda inşirah husûle gelir.
 Erzurum'un ihtiva ettiği hususiyetler, özellikler, güzellikler nihayetsiz ve payansızdır. Her tarafından şırıl şırıl akan şadırvanlar ve gürül gürül akan çeşmeler şehre ayrı bir tat ve farklı bir güzellik bahşediyor.
Semaya sed çekmiş dağları, allı pullu çiçeklerle ve yeşil çimenlere bezenmiş geniş ve bereketli ovaları, mor sümbüllü bahçeleri, letafetli bağları, çeşitli meyvelerle süslenmiş bağları, mütefekkirlere ayrı bir zevk vermektedir. Fırat Nehri'nin membaı olan ve yatağına sığmayan Karasu ismi ile müsemma o bereketli nehir, büyük bir aşk ve şevkle Karadeniz'e doğru akmakta ve suyunu ona dökmektedir. Evet bu hal ve bu keyfiyet insanı hayrette bırakır, fikrini ve nazarını o derya-yı ummana tevcih eder, ona saadet ve sürurlar bahşeder. O derya-yı ummanın dalgalarına fikrini kaptırınca gayr-i ihtiyari olarak ağzından Allah u Ekber ve Subhanallah kelimeleri dökülür.
Erzurum denilince ilim, irfan ve marifet akla gelir. Âlimleriyle, evliyalarıyla, meşayıhları, edipleri, şairleri, ozanları ve tarihçileriyle bir kültür merkezidir. Ahmet Hamdi Tanpınar "Beş Şehir" adlı eserinde Erzurum'u çok güzel bir şekilde anlatmaktadır. İkliminin soğuk ve kışlarının uzun olmasından dolayı insanların ilim ve irfan sahibi olmasına vesile olmuştur.
 Erzurum İslamiyet'i Hz. Ömer'in İran seferi sırasında hicretin 23. senesinde kılıçsız olarak kabul eden bir şehirdir. Bizim etrafımızda bulunan birçok şehir asırlar sonra İslamiyet'i kabul etmiştir. Hz. Ömer'in (ra.) ordusu İran seferine giderken Erzurum'da konaklamış, bugünkü karayolları semti "Araplar düzü" olarak bilinir. Erzurum'un o zamanki ileri gelen kişileri, "Acaba bunlar kimdir?" diye merak etmişler. Onların ileri gelenlerini evlerine davet edip kim olduklarını, buralara ne için geldiklerini sormuşlar. Onlar da ahirzaman peygamberi Hz. Muhammed'in (sallalahu aleyhi ve sellem) sahabeleri olduklarını, ikinci halife olan Hz. Ömer'in ordusunun mensupları olup, İran Seferine çıktıklarını söylemişler. Sonra Peygamber Efendimiz'i ve İslamiyet'i anlatmışlar. Böylece Erzurum İslâm dini ile şereflenmiştir.
İslam dinini anlatmak ve tebliğ vazifelerini ifa etmek için bazı sahabe efendilerimiz burada kalmışlar. Havuz başı semtinde bazı Sahabe Efendilerimizin kabirleri vardı, ancak 1940'lı yıllarda Halk Partisi tarafından onların kabirleri oradan kaldırıldı ve maatteessüf bugün çoğunun kabri bilinmiyor. Çifte Kardeşler ile 3 Temmuz Ortaokulunun bulunduğu yerde de iki sahabe kabirleri var. Bilinen on altı sahabe kabri var, ama daha fazla olabilir. Sahabe kabirlerinde Ayet'el Kursi yazılıdır. Yani onların nişanesi budur.
 Erzurum Toprağında Yattığı Bilinen Sahabe İsimleri:
Ä°yaz b. Ganem-el EÅŸari
Havaha Ä°bn-i Abdullah
Selamet Ä°bn-i Adiyy
Merkal Ä°bn-i Eku
İbn-i Hüveyl
Cerir Ä°bn-i Said
Abdullah Ä°bn-i Sadre
Sehl Ä°bn-i Saad
Mus'ab Ä°bn-i Sabit
Hazim Ä°bn-i Muammer
Ebu Numeyr Ä°bn-i BeÅŸÅŸar
Şu da çok mühim bir nokta: Erzurum ile Medine aynı meridyen üzerinde, dolayısıyla namaz vakitlerimiz aynı.
Efe Hazretlerinin de çok güzel ifade ettiği gibi;
Erzurum kilidi mülki İslam'ın
Mevla'ya emanet olsun Erzurum
Erzurum derbendi ehli imanın
Mevla'ya emanet olsun Erzurum
Erzurum gerçekten İslâm'ın bir kilidi, edep, hayâ, ilim ve irfan merkezi bir şehirdir. Dünyada sadece Erzurum'da ezanların arkasından Resulullah Efendimize salat u selâm getirilir.
 Reddü'l Muhtar adlı kitapta ifade edildiğine göre; Peygamber Efendimize (s.a.v) ezanlardan sonra salât u selam okunması 791 tarihinde ilk defa Sultan Nasuriddin'in emriyle Mısır'da başlamıştır. Mehmet Zihni Efendi'nin Nimetü'l-İslam adlı eserinde de bu mesele yazılmıştır.
 Yaklaşık beş yüz seneden beri devam eden ve sadece Erzurum'a has olan 1001 hatim geleneği başta zelzele olmak üzere birçok bela ve musibetin define, feyiz ve berekete vesiledir. Efe Hazretlerinin de ifade ettiği gibi;
Bin bir hatim nuru arşı doldurmuş
Bela musibeti yerden kaldırmış
Düşmanları kahreylemiş öldürmüş
Mevla'ya emanet olsun Erzurum
Bu harika geleneğin mimarı Pir Ali Baba'dır. İbrahim Hakkı Konyalı'nın "Abideleri ve Kitabeleri İle  Erzurum Tarihi" adlı eserinde ifade edildiğine göre, o zatın yaşadığı tarihler Kanuni Sultan Süleyman dönemine denk gelmektedir. Zaten o dönemde ilim, irfan, sanat ve edebiyat sahalarında büyük inkişaflar olmuştur. Pir Ali Baba o zamanın sayılı zenginlerinden olup aynı zamanda, âlim ve fazilet sahibi mübarek bir zat imiş.
Birinci Cihan Harbi yıllarında bin bir hatimlere bir süre ara verilmiş, daha sonra Müftü Solakzade ve zamanın Erzurum milletvekillerinden Mühirzade Asım Efendi ile Zihni beyler tarafından yeniden okutulması sağlanmıştır, günümüze kadar devam etmiştir. İnşaallah kıyamete kadar da devam edecektir.
Erzurum konum itibariyle çok kilit bir noktadadır. İpek Yolu'nun geçtiği bir şehirdir. Tarihi göçlerin yolları üzerinde kurulmuş olan Erzurum nice savaşlara sahne olmuş, birçok devletin eline geçmiştir. Perslerin, Makedonya Kralı İskender'in, Roma İmparatorluğunun ve Bizanslıların eline geçmiştir. Selçuklu padişahı Tuğrul Bey 1048 tarihinde Pasinler Savaşı'nda Bizanslıları yenerek Erzurum'u fethetmiştir, fakat bu şehir Bizans'a geri verilmiş, 1071 Malazgirt Zaferi'nden sonra Selçuklu Sultanı Alparslan, Bizanslıları yenerek Erzurum'u fethetmiştir.
Anadolu'ya hâkim olan Selçuklular, birlik ve beraberliğin, huzur ve saadetin, maddi ve manevi terakkinin sadece maddi güçle olmayacağını çok iyi bildiklerinden, Ahmet Yesevi'den milletin irşadı için mürşitler göndermesi hususunda istimdat ederler. Ahmet Yesevi de on binlerce müridini Anadolu'ya gönderir. Horasan er ve erenleri namı ile şöhret buluş olan bu Allah dostları Anadolu'nun dört bir yanına dağılarak insanların irşadına, maddi ve manevi terakkilerine vesile olmuşlardır. İbrahim Hakkı Konyalı kitabında bu hususu detaylı olarak anlatmaktadır. Bunların başında Ahmet Yesevi'nin müritlerinden ve meşhur müfessir Fahreddin-i Razi'nin talebesi olan Ahi Teşkilatı'nın kurucusu Ahi Evren gelir.
On dördüncü asır sonlarında Karakoyunlular ve sonra Timur Han, Erzurum'u ele geçirmiş. Daha sonra Akkoyunluların eline geçen Erzurum 1502'de Şah İsmail tarafından işgal edilmiş. 1514'te Yavuz Sultan Selim Han Erzurum'u fethetmiş, Kanuni Sultan Süleyman Han Erzurum'u kesin olarak Osmanlı topraklarına katmıştır.
Erzurum 1828-1829, 1878 ve 1916'da 3 defa Rus istilâsına maruz kalmış ve büyük tahribata uğramıştır. 9 Kasım 1877'de işgal ettikleri Erzurum'u 13 Temmuz 1878 tarihine kadar ellerinde tutan Ruslar, 1.Dünya Harbi sırasında tekrar şehri işgal etmiş (1916), 1917'de de şehri Ermeni çetelerine teslim etmişlerdir. Ermeni çetelerinin tahribatı ve katliamı Ruslardan daha korkunç, daha elim olmuştur.
Cihan Harbi'inde de Erzurum insanın kadın erkek hep beraber düşmana karşı mücadelesi, kahramanlığı tarihe altın sayfalarla yazılmıştır. Bu toprakların her karışı şehit kanları ile sulanmıştır. Bastığımız her karış toprak ya Dilara yanağı ya da bir aslan göbeğidir.
 Erzurum ilim, irfan ve fazilet âşığı insanlarla dolu idi. Erzurum'un esnafı bile Pazar günleri işyerlerini açmaz, büyük âlim ve mürşitlerin sohbetlerine katılır, gerek ticari konularda gerekse diğer İslami konularda onlara sualler sorarlardı. Yani Erzurum'un esnafı da fikir erbabı, bilgili ve son derece dindar idi.
Eskiden Erzurum'da hanımlar, çok zaruri bir durum olmadıkça dışarı çıkmazlardı. Onların her biri âdeta birer edep ve hayâ timsali idiler. Erzurum bir maneviyat şehri idi.
Gayret ÅŸecaatli erler var idi
Nisası ricali hayâdar idi
Edepli erkânlı bir diyar idi
Mevla'ya emanet olsun Erzurum
-Devam edecek-
Â
Â
Â
Â
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DÄ°ÄžER YAZILAR
Müminler o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman kalpleri titrer.
Enfal,2
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
"Kişi, dostunun dini üzeredir. Bu nedenle, kiminle dost olacağına dikkat etsin!"
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Ebû Dâvud.
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...