ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-40
Nur Suresi *Allah'ın koyduğu cezaları çok bularak, Allah'dan daha merhametli olma sevdasına kapılarak dinden çıkmayalım. Veya daha az bularak dinden çıkmayalım.
Nur SuresiÂ
*Allah'ın koyduğu cezaları çok bularak, Allah'dan daha merhametli olma sevdasına kapılarak dinden çıkmayalım. Veya daha az bularak dinden çıkmayalım.
*Elinin, ayağının, dilinin yanmasını istemeyenler, insanları incitecek sözleri söylemekten sakınsınlar.
*Kirli, yağlı, paslı elbisesiyle kadife koltuklara oturtmadıkları gibi şirkle kirlenmiş insanları da cennete koymazlar. Şirkle, inkarla, isyanla kirlenmiş insanlar için cehennem vardır.
*Çocuklarımız temiz olsunlar diye, maddi kirlerden temizlediğimiz gibi, cennete layık olacak şekilde manevi kirlerden, şirkden, yalandan, fuhuşdan, içkiden, haram lokmadan, ibadetsizlikten temizleyelim. Kendimizi, eşimizi, çocuklarımızı ve insanlık ailesini seviyorsak, Kur'an'a uyalım. O bizi temizler ve cennete layık hale getirir.
*Hiç birimizin kızı Peygamber efendimizin kızı Hz. Fatıma'dan daha değerli değildir. Öyle düğünler duyuyorumki, yalnız nişan gecesinin masrafıyla 10 tane düğün yapılır. Kına gecesi ve düğün merasimlerinin yapıldığı salonlar..! Avrupa'dan getirtilen milyarlık gelinliklere yapılan bir düğün..! Böyle yüz tane düğünle, ikiyüz tane bekarın evlenmesini sağlayabiliriz.
*Günümüzde birçok ahlaksızlığa bulaşanlar, İslam gelince kendilerini cezalandıracağını sanarak, İslam'a karşı mücadele veriyorlar. Onlar bilsinler ki; "İslam koruyamadığını cezalandırmaz."
Bu konuda Efendimizin Mekke'yi fethettiği gün yaptığı konuşma çok önemlidir. Oradaki katillere, hırsızlara, zalimlere, fahişelere, harp suçlularına, din düşmanlarına hepsine birden "Gidiniz evlerinize hepiniz serbestsiniz" diyerek genel af ilan etmiştir.
*Eşrefoğlu Rumi:"Eğer yüzyıl seraba sen seğirtirsen,kalasın böyle teşne yâneyâne"diyerek, yüzyıl seraba doğru koşanın yanmaktan kurtulamayacağını ifade eder.
*Hicri 808, miladi 1405 yılında ölen Demiri merhumun Türkçeye, Latinceye, Fransızcaya, İngilizceye terceme edilen "Hayatü-l Hayevan" isimli eseri, hayvanlar ansiklopedisi sahasında batıya yüzlerce yıl fark atmış bir eserdir. İşte bu ayetler ilim adamlarımızı dağları, denizleri, gökyüzünü, hayvanları araştırmaya yöneltmiştir.
*Korku içinde yaşıyoruz. Filan ülkeyi kırmayalım, istediğini verelim. Filan ülkeyi üzmeyelim, arzularını yerine getirelim politikası, içimizde İslam'ı, dışımızda küfrü taşıdığımızdandır. Eğer içimizde iman, dışımızda Kur'an'ın öngördüğü yaşantı olursa Allah korkularımızı güvene çevirecektir. Çünkü inanan bilirki Allah dilemedikçe hiçbir kimse ona zarar veremez.
*Allah herşeyi bilendir. Şu anda kimin nerede ne yaptığını, nasıl yaptığını, niçin yaptığını bilmektedir. O halde bütün hayatımızda fotoğraf çektirecekmiş gibi bütün söz ve davranışlarımızı kontrol edelim. Ahirette utanacağımız işleri yapmayalım. Allah (cc) yardımcımız olsun.
Furkan Suresi
*Hicri 300 yıllarında yazılmış olan ve Ankara İlahiyat Fakültesi tarafından Arapça ve Türkçe olarak basılan bir kitap var; "Putların (putçuluğun) Tarihçesi", Tarih boyunca ilk pulculuğun çıkışı Nuh (a.s.)'ın zamanıdır ki, insanlar velilerin, iyi insanların anısına taş dikmişler ve onları ilah edinen insanlar da çıkar sağlamış oldular.
Demek ki ilah aslında putlar değil o putları yapıp onun üzerinde çıkar sağlayan insanlardır. Allah (c.c.) da "Allah'ın dışında ilahlar edindiler. Halbuki o ilahlar hiçbir şey yaratamazlar, kendileri yaratılmışlardır. Onlar kendilerine bile zarar veya fayda veremezler. Onlar öldürmeye veya diriltmeye kadir değillerdir" diyor.
*Mesela Mevlana konusunda bu çarptırma çoktur. Vereceğim bir konferans nedeniyle Mevlana hakkında yazılmış olan eser ve makalelere baktım, özellikle şu beş konunun dışında Mevlana'ya temas edilmemiş: Birincisi Mevlana'da aşk. Bu aşk bildiğimiz etli butlu kadına aşık olmak demek. İkincisi: Mevlana'da Sema, yani oynama. Üçüncüsü: Mevlana'da Hümanizm. Dördüncüsü: Gül. Beşincisi ise: Şaraptır.
Bu beş konunun dışında pek birşey yoktur. Bu konuda söz söyleyenler tüm araştırmalarını bu beş konuya hasretmişlerdir. Hümanizm demek tabii ki insancılık demektir. Ama o adamlar bizleri sevmiyorlar çünkü bizleri insandan saymıyorlar. Sadece Batı insanını insan sayıyorlar. Öyleyse onlara göre tüm insanlar Batı insanına hizmet etmek zorundadır.
Ama Mevlana'yı baştan sona okuduğumda şunu gördüm. Diyor ki: "Ahir zaman peygamberine inanmayan bir insan, insanlığın kıymetini bilemez, bilemeyince de pirenin, itin, sivrisineğin insanın kıymetini bilemeyip de kanına hücum ettiği gibi, Yahudisi, Hristiyanı ve Mecusisi de Müslümanm kanını emmek için yöneldiler. Nasıl ki sivrisineği ve pireyi öldürmek bize nasıl helalse, bu insanları da bize saldırdıklarında öldürmek de aynı öyle helaldir."
*Meselâ Unesco'nun başına zenci ve Müslüman olan bir Afrikalı seçiliyor. Bilindiği gibi A.B.D. ve İngiltere Unesco'da olduğu halde bu Müslümanm seçilmemesi için büyük çaba sarfediyorlar ama ikinci seçimde de aynı Müslüman seçimi kazanınca diyorlar ki "biz maddi desteğimizi çekiyoruz." Niye? Çünkü UNESCO kanalıyla kendi kültürlerini dünyaya sunacak, satacaklardı ama bu Müslüman onların bu düşüncesini engellediği için böyle karar almışlardır.
*Mevlana'yı da öyle bir hale getiriyorlar ki, adeta Mevlana hiçbir dine inanmayan, gavur bir adam olarak çıkıyor karşımıza. Ama o da diyor ki: "Ben Kur'an'm hizmetkârıyım. Muhammed'in yolunun tozuyum. Kim benim mesnevimde bu ikisinin dışında söz duyarsa ben ondan şikayetçiyim
*İmansızlara Kur'an'ın anlattığı kadarıyla Cehennem anlatılmalıdır. Çünkü su ağaçlarda çiçeğe dönüşür ama demiri yumuşatamaz. Demiri yumuşatmak için ateş gerekir.
*1925 yıllarında milletvekillerinden biri halka şöyle diyor: "Siz Müntehipsiniz, yani seçmensiniz. Ben de müntehabım yani seçilenim. Meclisde Müntehabün ileyh, yani seçilenlerin toplandığı yer. Kelimenin kökü "Nuhbe" dir. Nuhbe Arapçada kaymak demektir. Siz ne iseniz biz de sizin içinizden süzülüp, seçilen kaymağız." İşte milletvekilinin söylediği. Biz yanlışların kabahatini kendimizde arayacağız.
*Bütün Peygamberlerin tekrarladığı "Sizden ücret istemiyorum" cümlesidir. Çok önemlidir. Günümüzde İslamı tebliğ edenlerin en çok dikkat etmesi gereken şey insanların eline değil, gönlüne bakmasıdır. Biz insana talibiz. O insanın doğru yola Rabbin yoluna gitmesini istemeliyiz.
*Vehb b. Münebbih'den İbn-i Kesir bir nakil yaparak Efendimizi tarif ediyor. "Öyle sakin yürürdü ki, yanan mumun yanından geçse onu söndürmezdi. Kuru kamışlar üzerinde yürüse ses çıkartmazdı" diyor.
*Hiçbir insanın gönül kapısını kapatacak söz etmeyin.
Åžuara Suresi
*Toplumda İslâm'a en çabuk uyum sağlayacak olanlar gençlerdir. Çünkü az bozulmuşlardır da ondan.
*Musa (a.s.) daha Peygamber değilken, Yahudilerden bir delikanlı ile Kıptilerden biri kavga ederken Musa (a.s.) Yahudiye yardım etmek için varıyor ve bir yumrukla Kıptiyi öldürüyor. Bunun üzerine ağır bir ceza ile cezalandırılacağını bilen Musa (a.s.) şehirden kaçıyor ve 10 seneye yakın Mısır'ın dışında kalıyor.
*Bizler Rasul değiliz, ama Rasulün Rasulüyüz. Yani Peygamber Efendimizin elçisiyiz hepimiz. Daha sonra güvenli insan olmalıyız. İnançsız bir insan bile bir malını, bir çekini, senedini bir eşyasını bize kolaylıkla emanet edebilmelidir. Yani tüm insanlar bilmeli ki, mü'minden zarar gelmez. Ama şunu da bilmeli ki, dinime zarar verirse ona zarar veririz. Sonra Allah'ın emrine davet ve onun karşılığında birşey istememek. Bunlar tüm peygamberlerin hayatında vardır.
*İnsanların Kur'an'a yönelmesini engelleyen şey; suçluluk psikolojisidir. Suç onların kalbine küf bağlıyor ve dışa açılan kapısı açılmaz hale geliyor ve ışıkdan rahatsız olan yarasa kuşu gibi Kur'an'ın ışığını söndürmek için çırpınıyor.
*Ayet-i kerimelerden ayrıca Cin suresinden anlıyoruz ki şeytanlar ateşten yaratılmış varlıklardır. Günahkar iftiracılara şeytanın bilgi verdiğini ama söylediklerinin birçoğunun yalan olduğunu bu ayetlerden öğreniyoruz. Efendimiz de şeytanların (falcılara, cincilere, medyumlara) söylediklerinin doksandokuzunun yalan, birinin doğru olduğunu haber verir.
*Şair Razi şöyle diyor:
"Sermaye-i şairan tükenmez,
Dünya tükenir yalan tükenmez."
Yapmadıklarını söyleyen her vadide şiir yazan cesuru korkak, korkağı kahraman, ahlaklı insanları ahlaksız, iffetsizleri yıldız yapan bu insanların şiirlerini ezberlemek kalbine irin doldurmaktan daha tehlikeli olduğunu haber verir Peygamberimiz. Peki bütün şairler böyle midir?
Rabbimiz cevabını veriyor. Hayır. İman edip, salih amel işleyen, Allah'ı çokça zikreden, dilini kılınç gibi kullanıp zalimlere karşı duran şairler öğülmüştür.
İslam'a göre akord edilmiş gönül tellerine Allah'ı zikreden dil mıdrabını vurarak, insani sözlerin en güzelini terennüm eden şairlerimiz için Peygamberimizin teşviki vardır.
Bindörtyüz yıldır korunan, şu anda İstanbul'u şereflendiren Hırka-i Şerif, Efendimiz tarafından Ka'b b. Züheyr'i şereflendirmek için verilmiştir Buhari'nin Kitab-üt-Teheccüd'de, Ebu Hureyre'den rivayet ettiği bir hadisde Efendimiz, Abdullah b. Ravaha'nın bir şiirini dinledikten sonra "Kardeşiniz boş ve kötü söz söylemez" buyurmuştur. Bu sahabe-i güzin Bedir'den Mute'ye kadar bütün harplerde önce dil kılıncını, sonra eldeki kılıncını kullanarak hizmet etmiş ve Mute'de şehitlik makamına yükselmiştir.
Kafirlere şiirle cevap veren Hassan b. Sabit'i Peygamber Efendimiz teşvik etmiş ve "Rasulullahı korumak için o kafirlere cevap ver" demiş ve Hassan'ın daha güzel şiir söylemesi için "Allah'ım onu Ruh'ul-Kudüs (Cebrail)ile kuvvetlendir" diye dua etmiştir.
*Araplar sevgilinin zülfünün bir teline şa'r derler. İnceliği, zarafeti, güzelliği, asaleti, aşkı temsil eder ve insan şuurunu harekete geçirir.
Sözün şelale gibi akanına, seher yeli gibi serinletenine, volkan gibi yakanına şiir derler.
Her iki kelimede şın, ayn, ra harflerinden meydana gelmektedir. Şair kılı kırka yaran sonra bu kırk parçadan bir beyt ören kişidir.
Peygamberimizin ÅŸairi Hassan:
"Dilim kusursuz kılınç gibidir,
Denizim bulanmaz kovulanla."
Dilimiz zalimlere kılıç gibi olmalı, zalimleri devirmeli, ama mazlumlara merhem gelmeli. Efendimizin bir hadisini çağımızın Hassan'ı Mehmet Akif Ersoy merhum şöyle ifade ediyor.
"Bir adam dursa da bir zalim imamın yüzüne
Adli emretse, bu zalim de onun hak sözüne
İnkiyad eyleyecek yerde tutup kıysa ona
O mücahid yazılır taa şühedanın başına
Hamza'dan sonra gelen en şanlı şehid odur
Hak için can verenin elbet payesi budur."
Böylece şairler suresi de imanlı bir şairin şiiriyle sona erdi.
Neml Suresi
*Bir zamanlar Osmanlı'nın adil bir şekilde yönetildiği ve yükseldiği dönemlerde, Batılı yayın organları, o zamanın seyahatnamelerinde ve politikayı yönlendirenlerin de şu söz geçmekteydi; "Nasıl olur da, Osmanlı'nın hakim olduğu yerlerde hırsızlık olmazdı?" Ama tabii bu Kur'anın hakim olduğu dönemler içindir, yoksa son dönemler için değil.
Derken İngiliz yetkililerini gönderirler, ne için? araştırsınlar niye hırsızlık olmuyor diye. Bakarlarki hırsızlığın cezası ağırdır. Bir müddet, İngilizler de bu kanunu kabul eder ve uygularlar. Buna göre hırsızın eli kesilecektir. Buna göre ilan yapılır.
Derken bir hırsızın eli Londra meydanında kesilecektir. Ama hükmün infaz edildiği, zaman da ve meydanda savcının cebindeki paranın da yine çalındığı rivayet edilir, bazı kitaplara da geçmiştir bu. Demek ki bu kitap ve ayetleri, mü'minlere yol gösterir. Şimdi bize deseler ki; "Buyrun kitabı ve hükümlerini Rusya ve Amerika'da tatbik edin." Biz kabul etmeyiz! Çünkü Kur'an-ı Kerim iman etmiş bir toplumda uygulanırsa faydalı olur.
Yani bunu uygulayanlar veya kendisine uygulananlar bu kitaba gönülden inanmalıdırlar. İslam hukukunda önce hukuka saygı değil, hukuka iman gerekir. Çünkü o, hukukun varlık sebebini bilhassa iman etmemiz gerekir ve o kanunu koyanın varlığını ve yanılmazlığını kabul edip, kıyamete kadar bâki olacağını bilmeniz gerekir.
Bu özellikleri taşımayan bir toplumda Kur'an ahkamını uygulamaya kalkarsanız daha kötü olabilir. Çünkü önce insanın gönlünün kendine zabıta olması gerekir ki, bu da ancak imanla olabilir.
*Bizim şimdi uçakla 3 saatte gittiğimiz bir yere, yarın bizim çocuklarımız 3 dakikada gidecekler, "olur mu?" demeyin. Bir zamanlar dedelerimiz aynı yolu otobüsle 3 günde giderlerken onlar da "bundan daha hızlısı olmaz" diyorlardı.
İleride belki de bir yerden bir yere giderken ışınlanırız, oraya saniyesinde gideriz. Çünkü Süleyman (a.s.)'ın yanındaki ilim sahibi bir adam, göz açıp kapayıncaya kadar ki zamanda 3.000 km. mesafeden tahtı getirmeyi başarmıştır.
Bir başka ayette de, Yakup (a.s,) 500 kilometre uzaktan oğlu Yusuf (a.s.)'ın kokusunu almıştır. Bu nasıl yorumlanır peki? Mesela bugün hava dalgaları vasıtasıyla görüntüyü ve sesi kilometrelerce uzağa nakletmek mümkündür, ancak henüz kokunun nakli mümkün olmamıştır, ama ileride bu da gerçekleşebilir.
Ankebut Suresi
*Hani Anadolu'da bir ata sözü vardır; "Kişinin sağlamlığı; sarı altınla, kadını görünce belli olur." Yani kişinin önüne öyle fırsat geçerki, şöyle elinin ucu ile dokunuverse, bir imza atıverse hayal dahi edemediği rakamlar onun olacak ve de kimse görmeyip hesab da sormayacak, veya öyle bir kadınla başbaşa kalıyor, istese çeşitli fırsatlar eline geçmiş gibi. İşte böyle bir durumda gerçekten "yiğit" delikanlı onlar ki; Yusuf suresinde de Yusuf (a.s.) "feta" kelimesi ile zikrediliyor, Yusuf misali; "Ben Allah'tan korkarım" deyip imanını ortaya koyar. Ama yiğit olmayanlar da, bu gibi imtihanları kaybediverir.
*Erkekler kadınlar üzerinde "kavvam"dır derken ayette, erkeğin görevleri "kavvam" kelimesi ile ifade ediliyor.
Yani kendi koymuş olduğu kurallara göre değil Allah'ın koymuş olduğu kurallara göre, evirip çeviren demektir, Her söylediği şey de kanun değildir. Her ikisi de müstakil varlıktır. Allah(cc) ve Rasulüne itaat etmekle mükelleftir. Karşılıklı sevgileri de, bu kanunlar çerçevesinde olacaktır.
*Salih"; işi düzelten ve de düzgün yapan demektir. Yaratılışta herşey düzgündür. İnsanoğlu yaratıldığında ruhunda herhangi bir kir (pislik) yoktu, akıl baliğ olduktan sonra düşüncesinde, davranışlarında bozulma meydana geldi ve bu değişiklikler onun ruhunu lekeledi. İşte "salih insan" bu lekeleri düzelten insandır.
*Bazı Müslüman kardeşlerimiz; İslami hizmetlerin çok yavaş gittiğinden, Mehmet Akif merhumlarla başlayan İslam'ın devlet olma hedefinin 50 - 60 yıldır bir başarıya ulaşamadığından, bundan sonraki geleceğinin de pek parlak olmadığından söz etmektedirler.
Ama 14. ayet buna cevap olacak niteliktedir. "Biz Nuh'u, kavmine Peygamber olarak gönderdik ve Peygamber olarak onların arasında 950 sene kaldı." Ayetiyle Nuh (as)'ın kavmi arasında 950 yıl kaldığı sabittir. Hem de te'vili mümkün olmayan, sarih bir ayet.
İşte Allah'ın seçmiş olduğu bir Peygamber Allah için, O'nun dini için tam 950 yıl çalışıyor, Ve de ümitsizliğe düşmüyor. Bizim 50-60 yıl içinde yapılan çalışma ve ilerlemeye bakarak, ümitsizliğe düşmemiz yersizdir.
Atiyi karanlık görerek, azmi bırakmak
Alçak bir ölüm varsa, eminim budur ancak.
Dünyada inanmam, hani görsem de gözümle,
İmanı olan kimse gebermez bu ölümle.
Ey dibdiri meyyit, iki el bir baş içindir
 Davransana eller de senin, baş da senindir.
Mısralarıyla Mehmet Akif merhum bunu ne güzel dile getiriyor. Nasıl yapayım, nereden yapayım? gibi mazeretler uydurmanın anlamı yoktur. Allah(cc) insanlara; içinde akıl dolu baş vermiş, aklın ürettiği şeyleri fiiliyata dökebilecek eller vermiş. Onun için kişi ümitsizliğe düşmemeli.
-devam edecek-
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DÄ°ÄžER YAZILAR
"Allah gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir."
Mü'min, 19
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
Her kim, inanarak ve karşılığını yalnız Allahtan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır."
Buhârî
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...