İLMİN KADRİNİ BİLMEK

Ebu’d-Derdâ’dan (r.a) gelen bir rivayete göre, Allah Resûlü (c.c) şöyle buyurmuştur:" Allah, ilim tahsili için yola çıkana cennete giden yolu kolaylaştırır. Melekler de, yaptığından hoşlandıkları için talebeye kanatlarını gererler.


Muhammed Salih Ekinci

sghursi@gmail.com

2021-12-22 12:09:23

Ebu'd-Derdâ'dan (r.a) gelen bir rivayete göre, Allah Resûlü (c.c) şöyle buyurmuştur:" Allah, ilim tahsili için yola çıkana cennete giden yolu kolaylaştırır. Melekler de, yaptığından hoşlandıkları için talebeye kanatlarını gererler. Göklerde ve yerde bulunan varlıklar, hatta sudaki balıklara varıncaya kadar hepsi alim için Allah'tan bağışlanma dilerler. Bir âlimin âbide üstünlüğü, Ay'ın diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler, peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler, miras olarak ne altın, ne de gümüş bırakırlar. Onlar, ancak ilmi miras bırakırlar. İşte o mirası alan, sonsuz bir haz ve pay almış demektir."(1)

Ebû Ümame el- Bâhilî (r.a) gelen bir rivayette Allah Resûlü (c.c) şöyle buyurmuştur: "Alimin abide üstünlüğü, benim, sizin en düşüğünüze olan üstünlüğüm gibidir. Şüphesiz ki Allah, melekleri, yer ve gök ehli, hatta yuvasındaki karınca ve sudaki balıklar insanlara hayrı öğretenlerin bağışlanması için dua ederler."(2)

Ebû İnebe el-Havlanî'den(r.a) gelen bir rivayete göre Allah Resûlü (c.c) şöyle buyurmuştur: "Allah bu dinde, kendisine itaatte kullanacak bir fidanı her daim dikecektir."(3)

Ebû'l-hasen Alî b. Abdülaziz el-Cürcânî'nin(r.h/v.392) aşağıdaki kasidesi, ilmin kıymeti konusunda yazılmış en önemli kasidelerden biridir:

Bana sende tutukluk var diyorlar oysaki

Gördükleri sadece zilletten çekinen bir adamdır.

İnsanların, kendilerine seviyece yakın olanları küçümsediklerini;

İzzet-i nefsin değer verdiğine ise değer verildiğini gördüm.

İlmin hakkını ödeyemem her ne zaman ki,

Aşikâr olan arzuyu, yücelmeye vesile kılmazsam.

Ben her daim onurumla, sakınmaya meyyalim

Zilletten; zira ondan korunmayı ganimet sayarım.

İşte bu pınardır dendiğinde, şüphesiz görüyorum derim.

Ancak hür bir insanın nefsi susuzluğa tahammül eder.

Nefsi değersizleştirmeyen bazı şeylerden bile nefsi korurum,

Düşmanların niçin? Niye? Sözlerinden duyduğum endişeyle.

Böylece kınayanın kusur gördüğünden selamette kalırım;

Değerli kimsenin gönlünde ise hürmeti hak ederim.

Bir şeyi kaçırdığımda hiç şüphesiz şunu yapmam;

Ellerimi ovuşturup peşinden nedâmet çekmem.

Şayet olur da ansızın bir şey gelse kabul ederim;

Zevale yüz tutsa bir şey "keşke" veya "olsaydı ya " ile peşine düşmem.

Birçok hazzı tatmaktan geri adım atarım,

Tam bir vakar ile saygı görerek o hazlara erişmedikçe.

Hem yüzünü ekşitene karşı gülmekten hem de

Mezmum olan birini övgüye layık görmekten sakınırım.

Niceleri verdikleri nimetle köle olmamı istedi,

Saygı değer yüce bir efendi de olsa buna erişemedi.

Nice nimet var ki hür insan cefa sayar,

Nice fayda var ki hür insan zarar sayar.

İlme hizmet uğruna can vermedim, hizmet için

Karşılaştığım kimseye; belki hizmet görmek için.

İlim için yorulup da karşılığında zillet mi göreyim?

Aksi halde cehalete ittiba daha sağlam bir yol olur.

İhtiyaç sahibi olup da talep etmeyen kişi olmaya razıyım,

Bir dirheme bile sahip olmadan geceleyen sabahlayan olmaya.

Maddi durumunun kötülüğünden uykusuz geceler geçiren,

Mütebessim, güler yüzlü, sevinçli çehreyle sabahlayan.

Zenginlerin elinde olanı asla talep etmeyen,

Açlıktan ölse bile, onurundan, vakarından.

Desen ki "ilmin nuru sönmüştür" derim ki;

Nurunun sönmesi ve kararması koruluğunu koruyamamaktandır.

Şayet ilim ehli onu korusaydı ilim de onları korurdu,

Gönüllerinde onu yüceltselerdi ilim de onları yüceltirdi.

Gel gör ki küçümsediler, küçük düştüler, kirlettiler onun

Cehresini tamahlarıyla ta ki ilim yüzünü onlara ekşitti.

Bana görünen her ışık himmetimi harekete geçiremez,

Karşılaştığım her kimsenin de nimet veren olmasına razı olmam.

Şayet mecburiyet beni kabule zorlarsa şunu yapmam;

Önce bulup sonra beğenmeyerek fikrimi değiştirmem.

Ta ki görünceye kadar anmakla daralmayacağım birini,

Gerçekten bana ikramda bulundu, lutfetti dediğimde.(4)

Bu manzumeyi her ilim talibi mutlaka ezberlemeli, önem atfetmeli ve çeşitli meclislerde dile getirmeli, özellikle ilim meclislerinde. Büyük davetçi, İmam Ebû'l-Hasen en-Nedvî arkadaşlarının himmetini yüceltmek için İbnu'l-Verd'in "Lamiyetü'l-'acem" manzumesinin şu son beytini okurdu:

"Seni öyle bir ideale aday kılmışlar ki bir bilsen!"

Nefsini yücelt ki hayvanlarla birlikte yayılmayasın.

Dipnotlar

1-Ebû Dâvûd (3641, 3642); Tirmizî (2683); İbn Mâce (223).

2-Tirmizî (2686). Tirmizî bu hadis için hasendir demiştir.

 3-İbn Mâce (8); Ahmed b. Hanbel (4/200); İbn Hibban (4610).

4-Bu manzumeyi Abdulfettah Ebu Gudde, "Safahâtün min sabri'l-ulemâ" adlı eserinin 352-354 sayfaları arasında yirmi dört beyt olarak zikretmiştir. Ebû Gudde bu beyitleri çeşitli kaynaklardan bir araya getirmiştir. İmam Tâcuddin es-Sübkî, bu kasidenin önemli bir bölümüne, "et-Tabakâtü'l-kubrâ" isimli eserinde, Ebû'l-Hasen el-Cürcâni'nin biyografisini anlatırken yer vermiş ve beğenisini şu sözlerle dile getirmiştir: "Maşallah ne beliğ ne sanatkârane bir şiir! Cevza yıldızının (ikizler burcu) başının üstünde onun yerini yükselten şey ne yücedir! Ne kadar faydalı olurdu işitenin onu tekrar işitmesi! Olacaksa her fakihin ahlakı böyle olsun, yoksa yok. Bu nazım gibiler için eşsiz ve emsalsiz bir nazım demek yakışır." Kasidenin Arapça aslı,

عزة العلماء
علي بن عبد العزيز القاضي الجرجاني
يَقُولونَ لِيْ فِيْكَ انْقِبَاضٌ وَإِنَّما ... رَأَوا رَجلاً عَنْ مَوْقِفِ الذُّلِّ أَحْجَمَا
أَرَى النَّاسَ مَن دَانَاهُمُ هَانَ عِنْدَهمْ ... وَمَنْ أَكْرَمَتْهُ عِزَّةُ النَّفْسِ أُكْرِمَا
وَلَمْ أَقْضِ حَقَّ العِلْمِ إِنْ كنت كُلَّمَا ... بَدَا طَمَعٌ صَيَّرْتُهُ لِيَ سُلَّمَا
وما زلتُ مُنحازًا بعرضي جانبا ... عن الذل أعتَدُّ الصيانةَ مَغنَما
إذا قِيلَ: هذا مَنْهَلٌ قُلْتُ قَدْ أَرَى ... وَلكِنَّ نَفْسَ الحُرِّ تَحْتَمِلُ الظَّمَا
أنزهها عن بعض ما لا يشينها ... مخافةَ أقوالِ العِدا فيمَ أو لما؟
فأُصبحُ عن عيْب اللئيم مُسَلَّما ... وقد رحتُ في نفسِ الكريم معظَّما
وإنِّي إذا ما فاتني الأمرُ لمْ أبِتْ ... أقلب كفِّي إثره متندما
ولكنه إنْ جاء عَفْوا قبلته ... وإن مال لم أتبعه هلَّا وليتما
وأقبض خَطوْي عن حظوظٍ كثيرةٍ ... إذا لم أنلها وافرَ العِرض مُكْرَما
وأُكرِم نفسيَ أن أُضاحِك عابسًا ... وأن أَتلقَّى بالمديح مُذَمَّما
وكم طالبٍ رقِّي بنُعْماه لم يصل ... إليه وإن كان الرئيسَ المعَظِّما
وكم نعمةٍ كانت على الحُر نقمةً ... وكم مغنمٍ يعتَدُّه الحرُّ مَغرما
ولم أبتذِل في خدمة العلم مهجتي ... لأخدِم من لاقيت لكن لأُخْدَما
أأشقى به غَرْسًا وأجنيه ذِلةً ... إذا فاتباعُ الجهلِ قد كان أحزَما
وإني لراضٍ عن فتًى متعففٍ ... يروح ويغدو ليس يملك درهمًا
يبيتُ يراعِي النجمَ من سوءِ حالِه ... ويصبحُ طَلْقا ضاحكا متبسما
ولا يسأل المُثْرين ما بأكفِّهم ... ولو ماتَ جُوعا عِفَّةً وتكرُّما
فإن قلت: "زَندُ العِلمِ كابٍ"،فإنما ... كبا حين لم نَحرُسْ حِماهُ وأظلَما
ولو أنّ أهلَ العلمِ صانوه صانهم ... ولو عظَّموه في النفوسِ لعظما
ولكن أهانوهُ فهانوا ودنَّسوا ... مُحَيَّاهُ بالأطماع حتى تجَهَّما
وما كل برقٍ لاحَ لي يستفِزني ... ولا كل مَن لاقَيتُ أرضاه مُنعِما
ولكن إذا ما اضطرني الضُّر لم أبت ... أقلبُ فكري مُنْجِدًا ثم مُتْهِما
إلى أن أرى ما لا أَغَصُّ بذِكْره ... إذا قلتُ قد أسْدى إليَّ وأنعَما

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Her can ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.

Ankebut, 57

GÜNÜN HADİSİ

Evlad ve Akrabalara İyilik

"Bir baba çocuğuna güzel ahlaktan daha üstün bir miras bırakamaz" [Tirmizi, Birr 33, (1953)]

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI