MEZHEPLERE TÂBİ OLMAYANLAR

Hak mezheblerde akıl ve mantığın tasdik etmediği hiçbir mes’ele yoktur. Çünkü onların nokta-i istinadı Kitap, sünnet, icmâ-i ümmet ve kıyas-ı fukahadan ibaret olan edille-i şeriyyedir. Dağlardan daha metin olan o edille-i şeriyye, hiçbir beşerî kuvvetin tahrib edemeyeceği çelikten bir kaledir


Mehmed Kırkıncı

.

2022-01-01 11:28:27

Hak mezheblerde akıl ve mantığın tasdik etmediği hiçbir mes'ele yoktur. Çünkü onların nokta-i istinadı Kitap, sünnet, icmâ-i ümmet ve kıyas-ı fukahadan ibaret olan edille-i şeriyyedir. Dağlardan daha metin olan o edille-i şeriyye, hiçbir beşerî kuvvetin tahrib edemeyeceği çelikten bir kaledir. Bu kaleden çıkanların, ehl-i sünnete düşman olan menfî cereyanlara kapılmaları veya âlet olmaları kuvvetle muhtemeldir.

Şunu da ehemmiyetle nazara vermekte fayda görmekteyim; Mezhebleri beğenmeyen, onlardan birine uymayan veya mezheplerin kolay yanlarını alan bir kimse, asırlardan bu yana gelip geçmiş milyonlarca Müslümanın yolundan ayrılmış, kendi başına yeni bir yol tutmuş olur. Böyle kimseler, Kur'ân-ı Kerîm'in:

وَمَن يُشَاقِقِ الرَّسُولَ مِن بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُ الْهُدَى وَيَتَّبِعْ غَيْرَ سَبِيلِ الْمُؤْمِنِينَ نُوَلِّهِ مَا تَوَلَّى وَنُصْلِهِ جَهَنَّمَ وَسَاءتْ مَصِيراً

"Kim, Peygambere karşı çıkar ve kendisi için doğru yol belli olduktan sonra mü'minlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yönde bırakırız ve cehenneme sokarız; o ne kötü bir yerdir"(Nisâ Sûresi, 4/115) tehdidinden de hissedar olurlar.

Mukallid olan bir kimse hangi mezhebe intisab etmiş ise, artık her meselede o mezhebin hükümleriyle amel etmesi ve mezhebinde sebat etmesi lâzım gelir. Ancak zaruret hâllerinde herhangi bir meselede yine kendi mezhebinde kalmak şartıyla diğer bir mezhebin hükmüyle amel edebilir. Bu ise ancak bir âlimin fetvasıyla mümkün olabilir. İmâm-ı Gazzâlî Hazretleri de bu görüştedir.(1) Mademki taklid sâhibi bir mezhebi iltizâm etmiştir, artık onda sebat etmesi gerekir.

Netice olarak; kişinin kendi hevesine uyarak sık sık mezheb değiştirmesi, onları hafife almak mânâsına gelir. Son asrın müdekkik âlimlerinden Muhammed Zâhid Kevserî, Makalât adlı eserinde bu gibi kimselerin hâlini şöyle tasvir eder: "Evet, her grubun kendisiyle gördüğü fakat gerçekte ne onunla ne de bununla olan, yani Arap şâirinin dediği gibi: "Yemenlilere vardığında Yemenli, Maadlilere vardığında Adnani" görünen kişiden daha bozguncusu yoktur."(2)

Kevserî aynı eserinde, mezhepsizliğin dinsizliğe götüren bir köprü olduğunu da söyler. Dr. Said Ramazan el-Bûti ise bu konuda: "Evet, bütün İslâm milleti uzun tarihi boyunca İslâm'ı aynıyla yaşatma imkânını en geniş ölçüde veren müçtehitlerin bu dört imam (İmâm-ı A'zam, İmâm-ı Şafiî, İmâm-ı Mâlik ve İmâm-ı Hanbel) olduğu üzerinde ittifak edegelmişlerdir"(3) der ve bu imamların yolunubırakıp insanları mezhepsizliğe davet etmenin " İslâm dinini tehdid eden en tehlikeli bid'at"(4) olduğunu ilâve eder.

Said Ramazan el-Bûti, mezhepsizlik dâvâ edenlerin yeni hâdiselere çözüm getirmek yerine, İslâm'ın temel rükünlerini sarsmaya çalıştıklarına dikkati çekerek şöyle der: "Ben bu mezhepsizlerden hiç birinin bir gün kalkıp da, halkın her gün sorup durduğu yeni mes'elelerden birini araştırdığını görmüş değilim. Onların bütün dertleri, binası tamamlanan, hükümleri yerleşmiş bulunan ve mucibince amel edilmekle Müslümanların borçtan kurtulup selâmete çıkacakları İlâhî emirler hususunda yol gösterici olan hak mezhebleri yıkmak için bütün güçlerini sarf etmekten ibarettir!"(5) 

Dr. Said Ramazan el-Bûti mezhepsizlik dâvâ edenlere şu iki soruyu sorar:

"Bütün insanları inşaat işlerinde mühendislere uymaktan vazgeçmeye çağırsan ne olur? İnsanları teşhis ve tedavi hususunda doktorlara tâbi olmaktan uzak kalmaya dâvet etsen ne olur?"

Bu soruya kendisi şöyle cevap verir: "Hiç şüphe yoktur ki, bunun arkasından gelecek olan şey, insanların ta'mir edeceğiz diye kendi evlerini bile bile tahrip etmeleri, tedavi zannıyla kendi canlarına kendilerinin kıymalarıdır.

Mezhep tanımayanları bu tehlikenin kapısına getiren ve müçtehitlere ittibadan men eden en mühim sebep, kendi rey ve düşüncelerini müçtehitlerin görüşlerine müsâvî, hatta onlardan daha üstün görmeleridir. (6)

İmâm-ı Şa'rânî Hazretleri de bu hususta şöyle buyurur: "Müçtehitlerin sünnet buyurduklarının hepsi ile amel et ve mekruh dediklerini terk et! Onlardan bu hususta delil aramaya kalkma! Çünkü sen, onların dâirelerinde mahpussun. Onların makamına varmadıkça doğrudan kitab ve sünnete ulaşmakta, onları geçmen ve hiçbir zaman hükümleri onların aldığı yerden alman mümkün değildir..."(7) 

"Bütün mezhebler, bana göre, parmakların el ayasına ve gölgenin aslına bitişik olması gibi, şeriata bitişiktirler...(8)

Bu vesile ile şu noktayı da kaydetmek icab ediyor: Müçtehitlere uymayarak kendi reyine uymak büyük bir gururdur. Bu ise insanın mânen çöküşüne sebeb olur. Bediüzzaman Hazretleri bu gibi kimselerin âkıbeti hakkında şu tespitlerde bulunur: "Evet, gurur ile insan maddî ve mânevî kemalât ve mehasinden mahrum kalır. Eğer gurur saikasıyla başkalarının kemalâtına tenezzül etmeyip, kendi kemalâtını kâfi ve yüksek görürse, o insan nâkıstır. Böyle insanlar, malûmat ve keşfiyatlarını daha yüksek görmekle, eslaf-ı izamın irşadat ve keşfiyat-larından mahrum kalırlar. Ve evhama maruz kalarak bütün bütün çizgiden çıkarlar." (9)

Mehmed Kırkıncı Hocaefendi(r.h)

Dipnotlar 

1-Muhammed Seyyid,Medhal, Matbaa-i Amire, İstanbul, 1333 s. 306.

2-Muhammed Zâhid Kevserî, Makâlât-ı Kevserî, s. 163.

3-Said Ramazan el-Butî, Mezhepsizlik , (Ter: Durmuş Ali Kayapınar), Sebat Basımevi, Konya, 1976. s. 146-50

4-el-Butî, s. 182.

5- el-Butî, s. 206.

6-el-Butî, s. 192.

7-İmam-ı Şa'rânî. Mizanü'l-Kübra, s. 41.

8-Şa'rânî. s. 45.

9-Nursî, Mesnevi-i Nuriye, s. 73-74.

Not: Merhum Hocamızın önümüzdeki ay Erzurum Kültür Eğitim Vakfı Yayınları arasında çıkması beklenen "İçtihad Nedir" adlı eserinden iktibas edilmiştir.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

MUALLİMLERİMİZ NELERE DİKKAT ETMELİ?

MUALLİMLERİMİZ NELERE DİKKAT ETMELİ?

İnsanları tenvir ederek cehaletten halas eden, onları atalet ve sefaletin karanlık gecelerinden

HÜRRİYET ADINA KAYBETTİKLERİMİZ

HÜRRİYET ADINA KAYBETTİKLERİMİZ

Dr. Alexis Carrel Her insan keyfine göre yaşamak ister. Bu insanın doğuştan gelen bir dileğid

ŞAFAĞIN IŞIĞINDAKİ SIR

ŞAFAĞIN IŞIĞINDAKİ SIR

“Annemin memnun bir eda ile: “Bu sabah kahvaltıdan önce ne yaptığımı dünyada tahmin edeme

UBEYDULLAH-I AFGÂNÎ İLE SEBÎLÜRREŞÂD İDÂREHÂNESI’NDE BİR MUHÂVERE

UBEYDULLAH-I AFGÂNÎ  İLE SEBÎLÜRREŞÂD İDÂREHÂNESI’NDE  BİR MUHÂVERE

Ubeydullah-ı Afgānî” nâmında bir zât tarafından geçenlerde Kavm-i Cedîd ünvânıyla neş

MAÂRİF, DİN EĞİTİMİNİ EN İYİ ŞEKİLDE VERMELİDİR

MAÂRİF, DİN EĞİTİMİNİ EN İYİ ŞEKİLDE VERMELİDİR

İnanmak yaradılışın bir gereğidir. Din, aklın mâverâsında, zekânın fevkinde bir mürşi

MELİK FAYSAL’IN YAHUDİ KİSSİNGER'E VERDİĞİ TARİHİ CEVAP

MELİK FAYSAL’IN YAHUDİ KİSSİNGER'E VERDİĞİ TARİHİ CEVAP

Melik Faysal'ın en önemli gayelerinden birisi, Filistin meselesi ve Mescid-i Aksâ'nın hürriyeti

NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER

NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER

Mânevîyatsız ilmin, beşeriyete felâh ve huzur yerine, şüphe, tereddüt, hatta ızdırap verdi

NASIL BİR MAARİF?

NASIL BİR MAARİF?

Yıllardır ilmî ve fikrî çalışmalarım arasında memleketimizin mânevî, ahlâkî, derûnî

GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER

GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER

Diyorlar ki: Dünyaya bir kere gelinir. Sonun başlangıcı yoktur. Gülün, eğlenin, bir yıldır

HİCRET VE HAREKET

HİCRET VE HAREKET

Hicret, tâ ezelden ebede, âlem-i vücubdan âlem-i imkâna, daire-i ilimden daire-i kudrete, tâ

ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE

ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE

Ramazan ayının hususiyeti oruç. Orucun hususiyeti de kendisine ait meseleler. Başında; tutan tu

Ne yerde ne gökte zere ağırlığınca bir şey Rabbinden uzak (ve gizli) kalmaz.

Yûnus,61

GÜNÜN HADİSİ

Bir kimseye şer olarak bir müslüman kardeşine hakaret etmesi kafidir.

Riyazü's Salihin, 3/1605

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI