ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-49

Zuhruf Suresi *Günümüzde(1997-98ler) bir tartışma başladı, "Kur'an Arapça’dır. Bunu kabul ediyoruz ama, biz Türk’üz, namazımızı, Kur'an'ın Türkçe mealinden okuyarak kılmalıyız" diyorlar. Ancak bu tartışma Türkiye de yapılmaktadır. Müslüman olan İngilizler, Almanlar ve diğer Avrupalılar bunu söylemiyorlar.


Mahmud ToptaÅŸ

.

2022-01-15 02:10:35

Zuhruf Suresi

*Günümüzde(1997-98ler) bir tartışma başladı, "Kur'an Arapça'dır. Bunu kabul ediyoruz ama, biz Türk'üz, namazımızı, Kur'an'ın Türkçe mealinden okuyarak kılmalıyız" diyorlar. Ancak bu tartışma Türkiye de yapılmaktadır. Müslüman olan İngilizler, Almanlar ve diğer Avrupalılar bunu söylemiyorlar. Onlar -kültür seviyeleri yüksek olduğundan- şunu biliyorlar; Mesela bir İngiliz; Alman yazar Geothe'nin eserlerinin İngilizceye terceme edildiğini ve bunun da bir kaç yazar tarafından yapıldığını, ama bu tercemelerin her birinin diğerinden farklı olduğunu görmektedir.

Peki bu farklılık nasıl olur? Herkesin anlayışı farklıdır da, ondan bu farklılık meydana gelir. Bu sebebten onlar bilirler ki; Geothe'yi çok iyi anlamak için Almancayı bilmek gerekir. Yoksa tercemesinden aslının suyunu alırsınız. Bir insan eseri için bu mümkün olamıyarsa, insanları yaratan Allah'ın kelamı için bu nasıl mümkün olabilir?

Onun için namazda Türkçe meal okumak yerine hiç olmazsa namaz sureleri dediğimiz kısa surelerin Arapçalarını manaları ile beraber okuyup ezberlersek, Arapçasını okurken manasını da düşünmüş oluruz.

*"Peygamberimiz günümüzde yaşasaydı böyle yapardı!" diyoruz. Bu cümle yanlıştır. Biz bunun yerine şöyle diyelim; "Benim Kur'an'dan ve sünnetten anlayabildiğim kadarıyla bu olayın açıklaması böyledir. Bunu böyle yapmamız gerekir" dememiz lazım. Yanılıyorsak yanlış bize aittir. Yani Allah'a din öğretmeye kalkışmayalım.

*Ömrü olanlar Amerika'nın bir gün paramparça olduğunu göreceklerdir. Yeryüzünde akıttıkları kan onları boğacaktır.

*O(Hz. İsa) kıyamet günü için bir işarettir."(Zuhruf: 61) Kıyametin olacağının bir ilmidir, bir alemidir. Bu konuda çekişme yapmayınız, bana uyunuz. Dosdoğru yol da budur diyor. Bir kısım müfessirlerimiz, "Hz İsa (as)'ın yeniden geleceği noktasında bu ayette işaret vardır" demişlerdir. Başka ayet-i kerimelerde de işaretler vardır. İsa (a.s)'ın yeniden geleceği ile ilgili olarak bir çok hadis-i şerif de vardır. Bu konuda yazılan bir kitap, bütün hadisleri toplamış, mana itibariyle mütevatir derecesine gelmiş hadisi şerifler(Mahmud Hocanın bahsettiği kitap, Hindli allame merhum Enver Şah Keşmiri'ye ait olup ismi; Et-Tasrih Bima Tevatere Fi Nüzuli'l Mesih'tir.)

*Rabbimizin şefaate iki türlü izni vardır;

Necm suresi 26, Enbiya suresi 28, Bakara suresi 255 numaralı ayetlerden de anlıyoruz ki; ahirette mü'minlerin günahkârlarına şefaat vardır. Ancak bu şefaat iznini Allah verir. Allah'ın bu şefaat izni:

1- Şefaat edecek olan peygamberler, şehidler, sıddıklar ve salihleredir.

2- Şefaat edilecek olan mü'minleredir.

*Biz tebliğimize devam edeceğiz, doğruları anlatacağız. Furkan suresi 63 ncü ayetinde mü'rnin kullar tanıtılırken: "Yeryüzünde tevazu ile yürürler, cahiller onlara (edepsizce) konuştuklarında "selam" derler" buyurur. Biz yangın yerinden yavrularımızı kurtarmak için yürürken, etrafımızdan sataşanlarla kavga edip yavrularımızı yakmayacağız inşaallah...

Casiye Suresi

*İnsanlar kardan adam yaparlar ama erir. Buzdan heykel yaparlar ama eriyip akar. Rabbimiz ise ana rahmine düşen küçücük suya şekil veriyor. Altı milyar insana altı milyar kılık ve şekil veriyor. Vücuduna yeryüzündeki nehirler, ırmaklar, çaylar ve pınarlardan fazla kan damarları döşeyiveriyor. Bir de yerde gezen, denizde yüzen, havada uçan hayvanlara baksa ve düşünse, hakiki mü'min olacak ama günahları kendine perde oluyor ve çıkarları hakka boyun eğmeye engel oluyor.

*Lisan-ül Arap, Sıhah, Tac'ül-Arus gibi önemli lügat kitaplarında "şeriat" kelimesi: cahiliye dönemi Araplarında su kaynağına giden yol manasında kullanılırmış. Ama bu su, kurumayan, kesilmeyen su ise, ona giden yola "şeriat" derlermiş.

Eğer o su yağmur yağınca akar, yağmur durunca kesilir kurursa, ona giden yolada "keriat" derlermiş. Kur'ân ayetleri de Allah kelamı olması nedeniyle ezeli ve ebedi olduğundan, insanlara faydası hep devam edeceğinden, suyun insana hayat verdiği gibi Kur'ân da toplum hayatını canlandıracağından, suyun temizleyici olduğu gibi Kur'ân ahkamının da ferdi ve toplumu şirkden, inkardan, riyadan, haramdan, iki yüzlülükden, fuhuşdan temizlediği için Kur'ân'dan bize emredilen ve yasaklananların tamamına şeriat denmiştir.

*Bindörtyüz sene önceki müslümanlar su'dan; içerek, abdest alarak, yıkanarak, bahçelerini ve hayvanlarını sulayarak faydalanırlardı. Ama "suyun faydası ancak bunlardan ibarettir" demezlerdi. Günümüz insanı sudan elektriği üretti. Bizden sonra gelecek olanlar sudan daha nice faydalar elde edecekler. Kanun-u ilahi olan şeriat te öyledir. Her çağın insanı, şeriatten çağının ihtiyacını giderecektir

*Günümüzde bir kısım insanlar "şeriat 1400 sene öncesinin ihtiyaçlarını karşılamak üzere Allah tarafından koyulan kanunlardır, günümüz insanına tatbik edilemez" diyorlar. Bu surenin baş tarafında Allah bizim dikkatimizi gökyüzüne, yeryüzüne, hayvanlar alemine, geceyle gündüzün gidip gelişine, yağan yağmurlara, yeryüzünün yeşermesine, rüzgarları evirip çevirmesine yani tabiat kanunlarına çekmişti. Milyonlarca yıl önce yaratılan tabiat kanunlarında bir kusur, eksiklik bulunmuyor. Fizik, kimya, biyoloji bilginleri tabiat kanunları kusursuz diyorlar. Milyonlarca yıl önce yaratılan milyonlarca kanunda kusur yapmayan Rabbimiz, 1400 sene önce indirdiği kanun-u ilahisi olan şeriatinde mi kusur yapacak? "Biz bindortyüz yıl öncesinin şeriatıyle ikibinli yıllara giremeyiz, bizim kanunumuz değişmeli" diyenler; "biz Hazret-i Adem'in içtiği suyu, soluduğu havayı değil, çağdaş su ile çağdaş hava isteriz" demiyorlar. O suyu ve havayı yaratan Allah, şeriatını da insan tabiatına uygun olarak indirmiştir. Bize düşen görev Allah'ın: "O şeriata uy" emrine sarılmak ve o şeriat yolundan Allah'ın rızasına kavuşmak ve iki cihan saadetini elde etmektir.

*Aynı toprağı on ayrı kab'a koysanız ve on ayrı çiçek ekseniz; Menekşeye moru, lâleye kırmızıyı, güle beyazı, çiğdeme sarıyı veren bu doğa, insanın yapamadığı bu inceliği yapabilecek durumda olsaydı; insanları omuzunda taşımaz ve üzerini kirlettirmezdi. Elmaya tatlıyı veren, limona ekşiyi veren, bibere acıyı veren hangi kimyagerdir?

Ahkaf Suresi

*Onun için can bedende iken ve bu dünyada iken tek dostumuz sevgili peygamberimiz Muhammed Mustafa olmalıdır. O'nu anamızdan babamızdan ve canımızdan daha fazla sevmeliyiz. Bu sevgi bize ahirette O'nunla beraber olmayı sağlayacaktır. Çünkü sevgili Peygamberimiz; "kişi sevdiği ile beraberdir." buyurmuştur.

*Bu kitabın Allah katından olduğuna dair Tevrat şahitlik yapmaktadır. Tevrat'ı en iyi bilen Medine Yahudilerinden Abdullah b. Selam buna şahitlik yapmaktadır ve iman etmektedir. Günümüzde de Avusturyalı Yahudi asıllı Muhammed Esed de Müslüman olmuş, tefsir yazmış ve dolayısıyla Kur'ân'ın Allah'tan geldiğine şahitlik yapmaktadır.

*Denizlerin söndüremediği anne ve baba yüreğinin ateşini üff demekle söndürenler, kendisinin cehennemdeki ateşinin alevlenmesi için üfürmüş olurlar.

*Hz. Aişe validemiz buyuruyor; "Peygamber efendimiz bir bulut gördüğünde veya bir rüzgâr estiğinde, üzüntüsü yüzünden belli olurdu. Kavmi üzerine bir belanın gelmesinden korkardı ve bu ayeti(Ahkaf: 24-25) okurdu. (Buharı Tefsir Ahkâf) İşte Rahmet peygamberinin davranışı..

*Ahkaf denilen yer; Yemen'de mevcut olup, bugün kimsenin giremiyeceği bir çöl halinde imiş..

Muhammed Suresi

*Bu surenin bir ismi de "Kıtal Sûresi"dir. 2. ayetinde sevgili Peygamberimizin ismi geçtiğinden dolayı, "Muhammed Sûresi" diye isimlendirilmiştir.

*Günümüzde kendisini Allah'tan daha merhametli kabul eden ve mü'min olduğunu iddia eden insanlarımız vardır. Kur'an-ı Kerim'de Ehl-i Kitab'ın kafir olduğunu, Hrıstiyanların İsa (as)'a, Allah'ın oğlu dediklerini, Yahudilerin Tevrat'ı tahrif ettiklerini haber veren bir çok ayet olmasına rağmen; 'Ehl-i Kitab da cennete gidecektir, Kur'an'a inanmak mecburi değildir." diyenler var. Bu ayeti kerimede Allah (cc); "Bir hak olarak, Muhammed'e indirilene iman edenler" kısmın da özellikle belirtmiştir. Yani imanın şartlarından bir tanesi de Peygamberlere imandır. Fetih suresinin onüçüncü ayetinde "Kim Allah'a ve Rasûlüne iman etmezse biz, o kafirler için alevli ateşi hazırladık" buyurur ve Hz. Muhammede imanı şart koşar.

*Günümüzde "Hümanizm" aldatmacası ile dünya insanı aldatılmaktadır. Ama bir İngilize karşılık yüzlerce Filistinli ve Afrikalı veya bir başka devletin veya milletin evladı öldürülmektedir. Onlara göre hümanizm kendi insanları için geçerlidir.

*Elinde bir şişe bulaşıcı hastalık mikrobu taşıyan bir insan bu şişeyi insanların içme suyuna veya havasına bırakmak istese kirn buna izin verir? AİDS veya kansere yakalanan insan hastalanır ve eceli gelince ölür. İnkar, küfür mikrobu yayanlar bunlardan daha tehlikelidirler. Çünkü ona yakalananlar ebediyen cehennemde yanarlar. Onun için, inkara karşı mücadele herşeyin üstünde olmalıdır.

*Mü'min, elmanın güzelliğinden, Rabbinin güzelliğini anlayan kişidir. Hz. Ali; "gördüğüm her şeyde Allah'ın ilmini, sanatını, güzelliğini görüyorum." demiştir. İşte bunu gören insan cennetin nimetlerini hakeder. Bu dünyada Allah'a yönelip inabet suyundan içmeyenler, Kur'ân ayetleriyle arınıp, safvet sütüne kanmayanlar, Allah'ı herşeyden fazla severek muhabbet şarabını içmeyenler; cennetin bu nimetlerine layık olamazlar.

*Şu anda da aileler param parça olmuş. Aile fertlerinin her biri başka bir fikre kapılmış, beraber yapmaları mümkün olmaz hale gelmiştir. Televizyonlara, gazetelere bakarsanız, her gün-karısını, annesini doğrayan, kaynanasını boğan, çocuğunu öldürenlerin haberlerini görürsünüz. Nereden kaynaklanıyor bunlar? Allah'sız ve dinsiz bir eğitimden geçiyoruz. Rabbim de diyorki; "böyle olursanız, yeryüzünde bozgunculuk yapar, aile bağlarını param parça yaparsınız."

*27. ayet kabir azabının olduğuna dair bir işarettir demiş müfessirler.

Bir de can alıcı "Melekler" den bahsediyor. Can alıcı yalnız "Azrail" değil, onun emrinde sayısını bilmediğimiz melekler olduğunu anlıyoruz bu ayetten.

Fetih Suresi

*Günümüzde; Yahudiler de, Hrıstiyanlar da cennete gidecektir, diye broşürler basılıp dağıtılıyor. Bunu savunanlara televizyon kanallarının kapılan ardına kadar açılıyor. Halbuki bu surenin 13. ayetinde ise Allah(c.c.);"Kim Allah'a ve Peygamberine iman etmezse bilsinki biz, kafirler için o alevli ateşi hazırladık" diyor Bundan daha açık, bundan daha net başka bir ayet yoktur. "Yahudi ve Hrıstiyanların cennete gitmeleri için Hz. Muhammed'e iman etmelerine gerek yoktur" diyenlere çok açık bir cevap..

*Günümüzde de tirilyonu bulanlar; "hocam, biz tirilyonlarca parayı bulduk. Biraz uzak durmamız lazım İslami hizmetlerden" diyor. O gün peygamberimize münafıkların söylediğini söylüyorlar. Münafıklar Peygamberimize ayrıca diyorlar ki; "Bizim için istiğfar et." Günümüzdekiler de hemen hemen aynı şeyi söylüyorlar. "Hocam bizim için dua et" Yani biz biraz uzaklaştık davadan, çünkü mal çoğaldı, İslami hizmetlerin içerisinde görülürsek, birilerinin gözüne batar. Uzaktan bize dua et" diyorlar. Rabbim diyor ki; onlar bunu dilleriyle söylerler, kalplerinde böyle bir şey yok, dil alışkanlığından söylüyorlar.

*İnsan karakteri icabı zayıftır, karakteri kuvvetli insanlarımız da vardır. Onlar kahraman insanlardır. Biz insanları oldukları gibi kabul etmekle görevliyiz. Rabbim; "kimseye gücünün üstünde yük yüklemeyeceğini " ifade ediyor. Biz de insanları kabiliyetlerine göre değerlendireceğiz. Yani bir defa düşmandan korkup kaçmışsa, onu ebediyyen defterden silmeyeceğiz. Onun da bir zaman sonra hizmet edeceği bir yer ve mekan olabilir. Yanlış yapan insanlara ikinci, üçüncü, dördüncü imtihan hakkı tanımış oluyor.

*Bu din, bütün dinler üzerinde ilmi yönüyle ve tatbikatıyla galip gelsin diye gönderilmiştir. "Hûda" kelimesi bunu ifade eder.İlmi yönden üstünlüğü kabul edilmiştir. Bunu hem mü'mini, hem de münkiri kabul etmiştir. Bundan sonrası ise bütün insanlık ailesinin, hayatını Kur'an'a göre düzenlemesi için gayret göstermektir. Bu olacaktır. Bu kesinlikle olacaktır. Ama ne zaman olacaktır? Bunu bilemeyiz. Çünkü dünya insanı kendini buna hazırladı. Dünya tek köy haline geliyor. "Dünya tek apartman gibidir" diyorum ben.

*Mü'minlerin hepsi Allah kelamına iman edip, ona göre hayatlarını şekillendirdikleri için; bütün peygamberlerin ümmetleri birbirine benzerler. Markos İncili'nin 4/26-32 bölümünde de, Matta 13/31'de de Mü'minler ekine benzetilmiştir.

*Tohumlar tarlada biterler. İman ve fikirler yüreklerde biterler. Tarlaya atılan tohum çürür veya biter. Tarla tohumu reddetmez. Ama yürekler öyle değildir. Bencilliği vardır. Başkasının tohumunu-fikrini kabul etmek zor gelir. Onun için bizler kendi yüreğimizin ürettiği fikirleri değil, Allah'ın ayetlerini yüreklere saçmaya başlayalım. Çünkü yüreği yaratan Allah, ayetleri indiren de Allah'dır.

Yağmurda sırılsıklam ıslanan bir adamın üzerine bir bardak su dökseniz size kızar. Gökyüzünden gelene kızmaz ama sizden gelene kızar. Onun için biz insanların gönül ülkesine iman tohumları ekmeye çalışalım.

Ekimde zaman çok önemli. Tarlanın tav'ına çok dikkat etmeliyiz. İman tohumları çok iyi seçilmeli, Kur'ân ve sünnet eleğinden elenerek hurafe dikenlerinden arındırılmalı. Toprağın sürülüp, yabani otlardan arındırıldıktan sonra tohum ekildiği gibi, gönüller yabani, şeytani fikirlerden, "La ilahe" tırmığı ile sökülüp atılması ve "illallah" tohumu ekilmeli, amel-i salih suyuyla sulanmalıdır.

*Meyveli ağacın dalları yere doğru eğilir. İmanlı başlar secdeye doğru eğilir ve mütevazi olur. Mütevazı olanı da Allah yüceltir.

Åžair:

"Mazhar-ı feyz olamaz düşmeyecek hake nebat

Mütevazi olanı rahmet-i Rahman büyütür."

Diyerek, dane toprağa düşünce yükselir, mütevazi olanı da Allah yüceltir diyor.

*Peygamber Efendimiz yeni doğan çocukların kulağına ezan okurdu. Bu tertemiz gönül ülkesine atılan ilk iman tohumudur. Yabani fikirler, şeytani vesveseler, yürekleri diken gibi sarmadan iman tohumu atılmalı.

Peki yaban illerde şeytani fikirlerle büyüyenlere ne yapmalı? Onlarada aşı yapılır. Her ağacın aşılama zamanı ve biçimi ayrı olduğu gibi, her insanın aşısıda ayrı olmalıdır. Kişinin özüne dokunmadan, gönlünün kapısını İslâm'ın aydınlığına açılacak, gönül üzerindeki küfür pasları merhamet gözyaşlarıyla ıslatılıp kabartılacak ve rahmetle karışık tebliğ rüzgarlarıyla inkâr küfü, pası silinip atıldıktan sonra, iman aşısı yapılacak.

İman aşısı yapılan insan, yabani filizler veren, şeytani filizler satan çevreden uzaklaştırılacak. İman eden ve amel-i salih işleyen toplumla birlikte olması sağlanacak. Allah onlara af ve büyük mükafatı hazırladığını haber veriyor. Bizleri de o salihler arasında haşretsin amin.

-devam edecek-

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Dua eden, bana dua ettiği zaman onun duasına karşılık veririm.

Bakara, 2/186

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Kim, rızkının Allah tarafından genişletilmesini, ecelinin uzatılmasını isterse sıla-i rahim yapsın.

Müslim, 2318

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI