TANIYANLARIN DÄ°LÄ°NDEN MOLLA ZAHÄ°D MALAZGÄ°RTÄ°-1
Takdim Muhterem okuyucu, 1 Şubat 2008 tarihi Malazgirtli değerli âlim M. Zahid Doğru Hocaefendi’nin vefat yıldönümüdür. Kendisi 1980 senesinde Lübnan’a hicret etmiş, orada Nur Külliyatını Arapça’ya tercüme etmiştir.
TakdimÂ
Muhterem okuyucu, 1 Åžubat 2008 tarihi deÄŸerli âlim M. Zahid Malazgirti(DoÄŸru) Hocaefendi'nin vefat yıldönümüdür. Kendisi 1980 senesinde Lübnan'a hicret etmiÅŸ, orada Nur Külliyatını Arapça'ya tercüme etmiÅŸtir.Â
Uzun zamandandır, Risale-i Nur'un mütercimi ve tüm hayatını nurlara, iman ve Kur'an davasına vakfetmiÅŸ, o kadar zor ÅŸartlar ve çilelere raÄŸmen büyük bir metanet ve sabırla cehdetmiÅŸ olan, Nur'un hakkaniyetine, davasına ilmiyle, ameliyle canlı bir bürhân olan bu çok deÄŸerli ve kıymetli zat hakkında bir bilgiye ulaÅŸamıyordum. Â
Tercüme eserleri günden güne yayıldıkça, bu zatı merak edenlerin sayısı da artıyor. 2021 yazında Allah'ın tevfik ve inayetiyle Lübnan'da, bu zatı gören insanlarla görüşüp hakkında net ve doğru malumat elde etme fırsatımız oldu. Bunları peyder pey sizinle paylaşacağız inşaalah. Cenab-ı Hak imana, Kuran'a hizmet eden herkesten razı olsun. İlk olarak değerli alim Midrar Habbal ile yaptığımız mülakatı sizlerle palaşıyoruz.
Şeyh Midrar şu an Lübnan'ın başkenti Beyrut'un 40 km güneyinde, Sayda şehrinde ikamet etmektedir. Mescid-i Şüheda'da imam ve hatip olup, Sur şehrinin müftüsüdür. Aynı zamanda üniversitede derslere giriyor. Halk tarafından bilinen, çok saygın, büyük bir âlimdir. Neseben Rasulullah'ın soyundan gelmştir. Fazıl ve nihayet tevazuda bir zattır. Onlarca Nur talebesi yetiştirmiştir ve hâlen de çok istifadeli derslerine devam edip, nurların neşrine ciddi çalışmaktadır.
Kendisinden 1 Haziran 2021'de molla abi hakkında bilgi almak istediğimizi söyledik. Çok memnun olup gördüğü ve yaşadığı hadiseleri bize anlattı. Bunları kendisi anlatırken kaydettik. Şimdi tercüme edip sunuyoruz biiznillah. Allah kendisinden razı olsun, bize de istifade etmeyi nasip eylesin inşaallah. Ahmet Hulusi
MÄ°DRAR HABBAL ANLATIYOR
"Esselamu Aleyküm Ve Rahmetullah.Â
Ben kardeşiniz Midrar Habbal. Lübnan'ın başkentinin güneyinde veya güney bölgesinin başkenti [halk arasında kullanılır]Sayda şehrinde, Mescid-i Şüheda'da imamlık yapıyorum.
Molla Zahid (r.h) vesilesiyle Risale-i Nurları tanıdım. Nur talebesi olmakla iftihar ediyorum ve indaallah nur talebesi olarak kabul olunmayı rica ve temenni ediyorum.
Kendisini ilk olarak birkaç kardeşden duydum. Yaklaşık yirmi yıl önceydi. Hitabet ve tedris eğitimlerim zamanıydı.
Bu kardeşler o zamanlar Molla Zahid(r.h) ile görüşüyorlarmış. Risale-i Nur'dan ve Molla Zahid'den bahsederken gayet ciddi ve şiddetli bir şekilde bahsederlerdi.
Ben de Risale-i Nurları yakından tanımak ve okumak istedim. Hatta kardeşlerden Molla Zahid(r.h)'in kaldığı evi göstermelerini merakla istiyordum. Takriben iki bin dört yılı. O zamanlar Beyrut'un güneyinde, Ali Sarut adındaki kardeşin evinde kalıyordular.
Ziyaret etmek, Risale-i Nur hakkında soru sormak için yanına gittim. Kendisini ilk gördüğümde onun heybet ve celadeti kalbime girdi ve o meclisi bende büyük bir tesir yaptı. Beni yanına oturttu. Birazdan derse başladık. Hayatımda ilk defa Risale-i Nur dersi dinliyordum. Dersi Sözler kitabından muhtelif yerlerden okumuştuk. Çay ve namaz arası haricinde on üç saat boyunca ders okuduk. Hatta daha uzun sürdüğüne eminim. Öyle ki, neredeyse otururken yorgunluktan düşecektim. Akşam üzeri kendisini ziyarete gitmiştim, ertesi gün öğlen namazı vakti çıkmış oldum. Bu kadar uzun dersten sonra kendi kendime "bir daha buraya dönmeyeceğim" dedim.
Lakin Sayda'ya döndükten bir hafta içinde birkaç üniversite öğrencisiyle görüştüm. Bazı soruları vardı ve bu sorulardan mütevellid kendilerinde şek ve şüpheler ârız olmuştu. Bundan dolayı kendileri de çok sıkılıyordular. Onlar soruları sordukça, Molla Zahid (r.h)ile beraber okuduğumuz ve izah ettiği yerler aklıma gelir ve cevap verirdim. Kendi kendime; "Subhanallah! Bu zamanda gençleri sıkıntıya koyan, şek ve şüphe veren bu hastalığın Molla Zahid (rh)'den aldığım Risale-i Nur dersinden başka bir ilacı yoktur" dedim .
Ardından ikinci defa Molla Zahid(rh) ziyaret etmek istedim. Ders başladı, tam on üç saat ders okuduk. Tekrardan kendi kendime "bir daha asla bu derse gelmeyeceğim" dedim. Fakat kalbim Risale-i Nur dersini sevdi, tutuldu ve Molla Zahid (rh)'ın güzel sözleri, güzel ahlakı, lütfu çok hoşuma gitmişti, onu çok sevdim .
Daha sonra daima ziyaret etmeye başladım, dersine devam ettim. Kendisinde çok şiddetli gayret ve mücahede vardı. Dersleri üç saat- dört saatin altına düşmezdi. Bu sayede Risale-i Nur derslerinden çok istifade ettik. Çok okurduk, anlamadığımız noktaları kendisine sorardık, bize izah ederdi.
Bir müddet sonra Sayda'da bizim vasıtamızla nurları tanıyan şevkli kardeşlere ders okumasını istediğimizi arz ettik. Zaten Sayda'da önceden tanıdığı birkaç Nur talebesi vardı. Sayda'ya gelip ders vermesini rica ettik ve bu konuda ittifak ettik.
Pazartesiden perşembeye dört gün boyunca derslere devam ettik. Birkaç ay sonra benim evimin yakında bir yeri [Apartmanın karşı dairesi] kendi imkanlarımızla Risale-i Nur medresesi yapabilirmiyiz diye sorup istişare ettik, muvafık gördüler. Allah'ın fazlı ile o daireyi hazırladık, medrese oldu.
-Ne zaman?
--2006 başında. O yıl Sayda'ya geldi ve burada kalmaya başladı. Böylece elhamdülillah çok daha fazla ders yapma fırsatımız oldu. Bazen Mescide gelir [Mescid-i Şüheda] nurları bizim vasıtamızla duyan, önceden bilen, kendisini mescidde tanıyan kişilere Risale-i Nur dersi yapardı. Bu şekilde çok kişinin nurları tanıyıp okumasına vesile oldu .
Hakikatten ben Molla Zahid(rh) hatırlayıp düşündüğüm zaman Selef-i Salihinden kalmış biri olmaktan başka bir şey göremiyorum.
Çünkü o tam hakkıyla zahid birisiydi. Bir ay müddetindeki nafakası normal bir insanın bir veya iki günlük nafakasını geçmezdi. Çok azimli ve şiddetli bir şekilde iktisadı, dünyaya karşı çok acayip bir zühdü vardı.
Hergün on altı saate yakın derse oturup okurdu. Gerçekten çok çok az uyurdu. Hayatı özellikle Risale-i Nur olmak üzere okuma ile geçiyordu. Günlük iki yüz sayfa kitap okurdu kendisi. Âlim bir zattı, farklı farklı ilimlerden ileri düzeyde bilgisi vardı.
Evrad ve Ezkarda devamlı olmaya gayet derecede hırs gösterirdi. Bize telkin ettiği ve öğrettiği Nur talebelerince meşhur olan namaz tesbihatına çok ihtimam gösterirdi.
Kısaca hayatı ibadet, Risale-i Nur hizmeti idi. Tercüme etmiş olduğu Risaleleri sürekli gözden geçirirdi. Yaptığı tercümeleri harekelendirirdi. Bu konuda bazı mühim yerleri bana verirdi, vekil kılardı. Allah'ın fazlıyla sarf ve nahiv ilmini öğrenmiştik.
Biz Nur talebeleri hizmete alışmışız. Bizler keramet, keşif vb şeyleri aramıyoruz. Lakin hakikaten bazı nur talebelerinde bu keramet hadiseleri çok açık bir şekilde görünüyor. Bu sırrı Molla Zahid (r.h)'de çok defa kendim müşahede ettim.
Bir defasında mescidde dersteydik. Ben arabamın anahtarını kaybetmişim, zihnim sürekli onunla meşguldü, meçhul bir yere düşmüştü. Bir türlü derse yoğunlaşamıyordum, dikkatimi toparlayamıyordum. Molla Zahid(r.h) bana baktı, derse yoğunlaşamadığımı gördü. Bir iki defa ikaz etti. Fakat sürekli anahtarı düşünüyordum, yedeği de yoktu. O kadar aramıştım, bulamamıştım..
Tekrardan bana baktı ve "Şeyh Midrar! Kalk! Anahtar falan yerde, kanepe ile çöp kovası arasında, git al, gel" dedi. Gittim aynı söylediği yerde buldum [İmam odası 2. Katta, orası hizmetli odası ve 2 kat aşağıda. Namazdan sonra derse çıkılıyor. Oraya katiyyen inmedi. Zaten mescid görevlisinden başkasının girmediği kör bir yerde ] Bana "zihnini Risale-i Nur dersinden başka bir şeyle meşgul etme" dedi .
Bir başkasını da isterseniz anlatayım..
-Tabii ki..
-Bir gün medresede oturmuş Molla Zahid(r.h) ve kardeşlerle Risale-i Nur okuyorduk. Birden büyükçe bir hamam böceği aramızdan hızlı bir şekilde geçti. Herkes büyük bir heyecanla onu öldürmek için hareketlendi. Molla Zahid (r.h) bize bağırdı; "yazıklar olsun size, ne yapıyorsunuz. Allah ona ruh vermiş, ona eziyet vermeyin ve öldürmeyin!" "tamam dedik, durduk. Molla Zahid (rh) -bu gerçekten çok garip bir şey- ona baktı ve "gel, gel" dedi. O böcek gitti, yanına oturdu. Molla Zahid (r.h) onun sırtını okşadı ve "emanetle git" dedi.. O böcek öylece gitti, hiçbirimiz dokunmadık.
Yine bir defasında dershanede evrad okuyordu. Ben de "ders okuyalım" diye bekliyordum. Subhanallahilazim, birden elektiriÄŸin gidip gelmesinden mi anlamadım, buzdolabının sesi deÄŸiÅŸti ve Molla abiye tevafuken Allah Allah zikrini yapmaya baÅŸladı. sarih bir ÅŸekilde kendi kulaklarımla iÅŸittim..Â
Bir defasında ağır eşya kaldırmaktan dolayı bel fıtığı olmuştum. Birkaç ay oturamıyordum. Bundan dolayı, kardeşlerle beraber derse gidemeyeceğimi özür beyan ederek izin istedim. Çünkü oturamıyordum, sürekli sırtüstü uzanıyordum. Bana; "sıkıntı yok, tek başına derse gel, beraber okuruz" dedi Vallahi derse gidiyordum. Başımın altına yastık koyardı, Uzanırdım, yanıma oturur, üç saat, dört saat boyunca okurdu. Ben sadece dinlerdim, hatta bazen uyuyakalırdım. Uyanırdım, hâlâ okuyor olurdu. Benden dersi kesinlikle inkıtaa uğratmamamı isterdi, Cezahullahu hayran kesira..
Bütün hayatında bize hep Bediüzzaman, Risale-i Nur ve Nur talebelerinden bahsederdi. Nur talebelerine karşı çok ziyade muhabbeti vardı. Bediüzzaman'ı çok ziyade severdi. Bize de öğretti ki, Bediüzzaman müceddid-i âzâmdır …
Bize daima Türkiye deki nur talebelerinden, onların hayatlarından, şek, ilhad ve dinle savaşanlara karşı dik duruşlarından ve Allah azze ve celle nasıl onlarla imanı ve halkın imanını kurtardığını anlatırdı. Allah ve Rasulullah(s.a.v) sevgisi, iman ve Kur'an'a hizmeti aşkı ile dolduklarını anlatırdı. Bize bu iman ve Kur'an kahramanlarından bahsettiği zaman, onlarla görüşme isteği ile dolardık.
Vefatından kısa bir süre önce [bir hafta kadar] benim yüksek lisans için sınavlarım vardı. Bana "medreseye gel, İhlas risalesini beraber okuyacağız" dedi. "Efendim" dedim, "çok meşgulüm, iki hafta sonra okuyalım." "Şimdi okuyacağız, iki hafta sonra okuyamayacağız ve okumayacağız" dedi. "Mevlana, iki hafta sonraya te'cil edelim, yoğun sınav haftası" dedim. Bu defa; "iki hafta sonra beraber okumayacağız" dedi. Israrından dolayı çok taaccüb ettim. Sonra yanına gittim, o gece ihlas risalesini birkaç defa okuduk. Sonra imtihanlarla uğraşırken daha imtihanlar bitmeden vefat etti. Gerçekten de söylediği gibi iki hafta sonra okuyamadık...
Vefat ettiği gece yanında birkaç misafir vardı. Onlara özür beyan ediyor; "misafirlerim gelecek" deyip çıkmalarını istiyor. Bazısı "hizmet edelim, misafirlere çay v.s yaparız" diyorlar. "Hayır, benden başkasının onlarla görüşmesinde faide yok" diyor [O gece duş alıp güzel elbisesini giyiyor. Radyoda Kur'an'ı açıp yatağına uzanıyor. Rahmandan gelen misafirlerle alemi- ervah'a tebdil-i mekân ediyor.]
Gündüz erkenden kendisini defaatle aradım, cevap vermedi. Merak ettim, bende medresenin anahtarı vardı, fakat kimse tek başına anahtarla içeri giremezdi. İzin vermezdi, iki veya üç kişiyle izin verirdi. Ağabeyim Hacı Mahir'i aradım, geldi. İçeri girdik. İçeriden Kur'an sesi geliyordu. Odaya girdik. Sağ yanına uzanmış, şehadet parmağını uzatmış, diğer dört parmak kapalı. Kıbleye dönük, en güzel elbisesini giymiş bir şekilde uzanmış gördük. Hemen doktor çağırdık. Doktor baktı, bize; "gece vakti vefat etmiş" dedi. Misafirleri gönderdikten sonraki vakte denk geliyor. Odasındaki normalde çalışan saatin gece 00:40' da durmuş olduğunu gördüm. Gerçekten de doktorun tarif ettiği saate denk geliyordu.
Önceden tanıdığım salih bir zat vardı. Çok meşgul ve yoğun biri olduğunu bilirdim. Cenaze namazından sonra o salih, fazıl zatı gördüm. Namazı ben kıldırmıştım. Akabinde yanıma geldi, bana "vefat eden kim" diye sordu. Ben de o zata "iman ve Kur'an'ın büyük hizmetkarlarından, nur talebesi olan, âlim bir zat" diye anlattım. O zat bana dedi; "subhanallah, sabah namazından sonra tesbih ve zikir ile meşgulken biraz uyuyakalmışım. Rasulullah (sav) 'ı gördüm. Bana; "öğlen namazında Mescid-i Şüheda'ya git, cenaze namazına katıl. Çünkü vefat eden zatın büyük bir makamı var" dedi. Ben de o yüzden geldim" dedi.
Cenab-ı Haktan Rasulullah(S.AV.) ve İmam Bediüzzaman ile haşr olmayı dilerim, Allahümme âmin.
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DÄ°ÄžER YAZILAR
Onlar ne hayır işlerlerse karşılıksız bırakılmayacaklardır. Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanları bilir.
Al-i Ä°mran, 115
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
Îmân altmış kadar şu'bedir. Hayâ da îmânın bir şu'besidir.
BUHARİ,KİTÂBÜ'L-ÎMÂN, EBU HUREYRE(r.a.)'dan
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...