OSMANLI DÜŞMANI BİR BARELVİ’NİN HEZEYANLARI

Belki biraz garip gelecek ama peşinen söyleyelim ki anlatılan husus doğrudur. Stalin’in hocaları olduğu gibi Putin’in de hocaları bulunmaktadır. Stalin’in hocaları 1939 yılında Hitler ile rekabet edebilmek için yeniden faaliyete geçirilen Mir Arap Medresesi mezun veya hocalarından oluşuyor. Kızıl gökte yıldızı temsil ediyorlar. Bunlar arasında zamanla Şemseddin Babahanov gibiler sivriliyor.  Şimdi ise bunlar Rus oryantalizmini temsilen ve  ‘Vehhabilerle veya teröristlerle mücadele’ adı ve babı altında veya sathında Çeçenistan ile Suriye’de  bulunuyor ve kümeleniyorlar.


Mustafa Özcan

mustafaahmetozcan@gmail.com

2022-05-03 07:27:40

 Belki biraz garip gelecek ama peşinen söyleyelim ki anlatılan husus doğrudur. Stalin'in hocaları olduğu gibi Putin'in de hocaları bulunmaktadır. Stalin'in hocaları 1939 yılında Hitler ile rekabet edebilmek için yeniden faaliyete geçirilen Mir Arap Medresesi mezun veya hocalarından oluşuyor. Kızıl gökte yıldızı temsil ediyorlar. Bunlar arasında zamanla Şemseddin Babahanov gibiler sivriliyor. Şimdi ise bunlar Rus oryantalizmini temsilen ve 'Vehhabilerle veya teröristlerle mücadele' adı ve babı altında veya sathında Çeçenistan ile Suriye'de bulunuyor ve kümeleniyorlar. Bunlar arasında Türkiye'den olanlar da bulunuyor. Ama en ilginçlerinden birisi Trinidad Ve Tabago halkından Hindistan kökenli İmran Hüseyin'dir.

Eskatoloji  alanında (kıyamet alametleri) ileri geri konuşan Trinidad ve Tabago halkından ve Malezya'da mukim İmran Hüseyin bu alanda Rusya'yı merkeze yerleştiriyor. Daha dorusu Rusya'yı iyiliğin, Türkiye'yi de kötülüğün merkezine yerleştiriyor.

Onun gibi Hindistan kökenli olan ama Malezya'ya sığınan Zakir Naik politikadan uzak durmasına rağmen şikayet üzerine gözlem altında tutuluyor ve Hindutva tutkunu Hindistan Başbakanı Modi'nin nefesini ensesinde hissediyor. Nefes alması bile kontrol ediliyor. İmran Hüseyin ise hareket serbestisine sahip ve bazen de adaşı İmran Han'ın yönettiği Pakistan'a da uğruyor. Zakir Naik'in politik olmayan sadece imani düzeydeki konulara temas etmesi ve bu yöndeki münhasır konuşmaları kesiliyor, sesi kısılıyor ama ne hikmettir İmran Hüseyin istediği gibi konuşuyor. Ne hesaba çekeni ve ne de sorgulayanı var.

Eskatoloji ile uğraşıyor. Ziyanı yok, varsın uğraşsın, ama çarpıtmasın. Herkes de bu alanla ilgileniyor ve uğraşıyor. Lakin İmran Hüseyin kıyamet alametleri noktasında hem zorlama yorumlar yapıyor hem de bunları politize ediyor. İşine geldiği gibi keyfine ve hevasına göre güncelliyor, güncele uyarlıyor ve yorumluyor. Her konuşmasını Osmanlı aleyhine ve Türklere sataşma ile sonlandırıyor, noktalıyor. Belki Türkler adamla fazla ilgilenmiyorlar. Ama bence ilgilenmeliler. Kuala Lumpur'daki elçimiz adama bir kulak versin. Gerçekten de ilmi olmayan, ateh getirmiş birisi. İlgilenmeye değmez ama kamuoyunu yönlendiriyor. Her ülkenin ulusalcıları pür dikkat kendisini dinliyor. Bu sebeble, Filistinli ilim adamı ve hatip Bessam Nihad Cerrar gibiler de adamın zararlarına parmak basmışlar ve dikkat çekmişlerdi. 

Kıyamet alametleri bahsinde Bessam Nihad Cerrar bir kutbu temsil ederken İmran Hüseyin de başka bir kutbu temsil etmektedir. Bu Barelvi parçasının hastalığından başka, Fatih Sultan Mehmet ve İstanbul fethiyle ne alıp veremediği olabilir? Belli ki Deccal'ın çarpığı ve sözcülerinden birisi.

Pakistanlı Tahir Kadiri'yi andırıyor. Aynı yollardan geçmişler. İlgilenmeye değmez ama ilgilenenleri var. Mesela rüya tabir kanallarından Kanat Nihayetü'l Alem ve'l Fiten de yorum yapan Ebu Abdurrahman, İmran'in sözlerini ciddiye alıyor. Dinleyicileri arasında da onu tasdik eden ve sözlerini doğru kabul edenler de bulunuyor. Son bir eskatolojik yorumunda Ukrayna savaşını değerlendiriyor. Bu savaşı yeni bir dünya savaşı olarak kabul ediyor ve Rusya'nın ezici bir üstünlükle galip geleceğini varsayıyor. Buna mukabil, NATO'da Avrupa'nın en güçlü ordusu olan Türkiye'nin savaşa NATO saflarında girmesi halinde savaşın seyrinin değişeceğini ve NATO'nun galip geleceğini varsayıyor. Özensiz bir biçimde hepsinin ya da tarafların hep birden yok olacağını ve biteceğini de haber veriyor!

Sürekli Türkiye'nin yerini ve tarihini sorguluyor. İstanbul fethini tersine çeviriyor ve fethi işgal, işgali de fetih olarak tanımlıyor. Fatih'in fatih olmadığını bilakis işgalci olduğunu ve İstanbul'un İslam orduları ile Hıristiyanların ortak ordusuyla veya Mesih tabileriyle Müslümanlar tarafından geri alınacağını ileri sürüyor. Rus savcısı ve Yunanistan sözcüsü gibi konuşuyor. Bunlar ancak Ortodoks kıyafetleri içinde konuşulur. İstanbul için Müşterek Hıristiyan ve Müslüman orduları komutasında Reconquista öngörüyor. Bu ordu Putin veya müttefiki Ramzan Kadirov gibiler arasında teşekkül etmeli. 

Ramzan Kadirov  Kiev'in sahip oldukları bir profesyonel ordu tarafından alınabileceğini söylüyor. Bu tezi İstanbul'a da uyarlanabilir. Bununla birlikte İmran Hüseyin İstanbul'un geri alınması sırasında ne Rusya ne de NATO'nun kalacağını söylüyor. Belki ilgilenmeye değmez ama beşinci tabur gibi çalışıyor. Alexandr Dugin tarafından keşfedilen İmran Han Moskova'da bilge gibi ağırlanıyor ve konuşturuluyor. Bunlar Osmanlı düşmanı bir Barelvi'nin hezeyanları olarak okunabilir lakin Putin ile Dugin çetesine ön açıyor. Paravan gibi çalışıyor.

Haydar Baş da belirli mahfiller tarafından aynı şekilde gözetilmiş, ağırlanmıştı. Bunların fazla taraftarları olmasa da kırılgan zeminlerde iş görebilirler.

Çarpıtmalarından biriside şudur: Rum Suresinde dile getirilen Rumların (ikinci) zaferini Ukrayna ve sonrasındaki olaylara uyarlıyor. Rumlarla-Sasaniler arasındaki sical savaşlarında ve son kapışmada rövanşı Bizans İmparatorluğu kazanmıştı. Bugüne uyarladığımızda Putin veya Rusya gerçekte Bizans'ı mı yoksa Sasanileri mi temsil ediyor? Bunun sağlamasını Yunanistan ile Rusya'nın tutumları üzerinden yapabiliriz. Bugün Yunanistan Bizans'ın modern takipçisi ise, tarihteki Rumların duruşu Ukrayna'dan yanadır. Zira Yunanistan Ukrayna işgalini benimsemiyor ve tasvip etmiyor. 

Sasani geniş cephesi ise (İran, Suriye vesaire) genelde Ukrayna karşısında Rusya ve Putin'in yanında duruyor. İran Batı'nın petrol ihtiyacına hitap edebilmek için ve nükleer anlaşmayı tazeleyebilmek için pozisyonunu fazla netleştirmiyor. Çıkarları belki Batı'dan yana ama gönlünün Rusya ile attığı söylenebilir. Öyleyse durum İmran Hüseyin'ın çarpıtmaya çalıştığı gibi değil, saflar net.

İmran Hüseyin Bizans'ın varisi olarak Rusları görebilir. Peki o zaman bugünkü Yunanistan ve Batı ittifakı neyi temsil ediyor? Sasanileri mi? Bizans yerine Sasaniler üzerinden baktığınızda Sasanilerin karşılığı olan Rumlar genel itibarıyla Batı bloğu içinde temsil ediliyorlar. Rumları Ruslara hasretmek bu itibarla doğru bir yaklaşım olamaz. İstanbul'un fethinin gelecekte Hıristiyanlarla Müslümanlar arasında bir ittifak ve karma bir ordu tarafından yapılacağı tezi de tarihi gelişmeler ışığında merdut ve yanlıştır. Bahsettiği 'Muhakkak Konstantiniye Feth Edilecektir onu fetheden komutan ne güzel komutan onu fetheden asker ne güzel askerdir' hadisi tamamen Fatih ve ordusuna tekabül etmektedir. Zira İstanbul ikinci kez fethedilecektir. O dönemde de kimi aklı evveller fethi bir defaya mahsus zannederek 'İstanbul Mehdi tarafından fethedilecektir' diye Fatih'e çıkışmış ve karşı çıkmışlardı. Bunu tashih etmek ve Fatih'i yüreklendirmek Akşemseddin'e kalmıştır, düşmüştür. Akşemseddin ikinci fethin Mehdi tarafından yapılacağını bunun birinci fethe mani ve engel olmadığını söylemiştir. Dolayısıyla öncü fetih ve fatih olarak İstanbul'un alınmasının kendisine de müyesser olacağını söylemiştir.

İkinci fethin Fatih gibi orduyla dıştan bir fetih değil içten bir fetih olacağını da öngörmüştür. Merhum Ali İhsan Yurt bu meseleyi tafsilatlı bir biçimde 'Akşemseddin ve Beş Eseri' adlı çalışmasında işlemiş ve ortaya koymuştur. Kısaca İmran Han bu işlerin cahilidir. İstanbul ikinci defa Mehdi ve ordusu tarafından fethedilecektir. İkinci fatih birinci fatihin karşıtı değil tamamlayıcısı olacaktır. Fetih karma ordu tarafından yapılmayacaktır. Bilakis iman ordusu tarafından yapılacaktır. Ve genellikle kansız olacağı ifade edilmektedir. Barelvi kırması İmran Hüseyin Türkiye'yi tarihin sabatörü ve anakronik bir aktörü olarak gösteriyor. Müslümanlarla Hıristiyanların kaynaşmasına daha doğrusu Ortodoks Hıristiyanlarla kaynaşmasına engel oluyormuş! Bak sen hele! Osmanlı mefkuresi güderek Türkiye, Rusya ve Ortodokslarla yakınlaşmaya ve kaynaşmaya engel oluyormuş! Türkiye'den Ortodoksluğa hizmet etmesini ve Putin'in emrine girmesini istiyor. Halbuki onun mefkuresine hizmet eden pekala blok halinde Suriye ve İran gibi ülkeler var.

Bu hurafeci ilgili konuşmasında şöyle söylüyor: "Türkiye'nin Osmanlı vizyonundan milim sapacağını zannetmiyorum. Bu misyon ve miras, Rusya'dan ebedi olarak nefret etmektir. Ortodokslardan ezeli ve ebedi olarak nefret etmektir. Bu kaseti ve videoyu izlediklerinde Yunan Ortodoks Hıristiyanlar sevinecekler keza Selanik'tekiler de sevinecekler! Atina'da sevinecekler Belgrad'da da sevinecekler (Belki de bayram edeceklerdir). Buna mukabil Osmanlı'nın Müslüman bakiyesi Bosna-Hersek, Makedonya ve Arnavutluk'taki Müslüman unsurların tepkilerinin ne olacağını merak ediyorum, ölçemiyorum, kestiremiyorum. Bunlar Osmanlı kalıntılarıdır ve Osmanlıyı severler. Sana şunu söyleyebilirim: Bizleri büyük bir sürpriz bekliyor! Müjdeli Melheme-i Kübra veya büyük savaştan sonra Konstantiniye şehrinin veya günümüz ifadesiyle İstanbul'un fethinin 1453 senesinde olduğunu düşünenler şapa oturacak ve hayal kırıklığına kapılacaklardır. Hakikatle yüz yüze geleceklerdir. Osmanlı sürüsü ve davarları olan bu kitleler (Boşnaklar ve sair Müslümanlar kastediliyor) fethin o dönem olduğunu ve geçtiğini zannediyorlar! Davarlar böyle inanıyor. Heyhat! Dilim biraz sert olacak ama söylemek zorundayım ki, bu budalalar, aptallar, davar ve sığırlar sürüsünün gerçekleri kabul etmediklerinde ben ne yapacağımı bilirim! Onlara rağmen Peygamber Efendimizin haber verdiği İstanbul fethi henüz gerçekleşmedi. Bırakın bu davar sürülerini! Kendi görüşleri uğrunda enerjilerini tüketsinler. Onlar gerçeği değiştiremezler. İstanbul'un fethi henüz gerçekleştirilmemiştir.  Hadiste haber verilen fetih gerçekleşmemiştir. "

Adam Osmanlı ve yandaşlarına bolca hakaret ediyor. Türkiye'de ulusalcı kesim tam olarak adamı keşfetmiş değil. Yoksa belki de onu Dugin'e kaptırmazlardı.

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

"Allah bize yeter, O ne güzel vekildir" dediler.

Âl-i İmrân; 173

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

"Şüphesiz Allah, verdiği nimetin eserini kulunun üzerinde görmek ister."

Tirmizî.

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI