MEALCİLERİN SÜNNET HAKKINDAKİ ŞÜPHELERİ VE BUNLARA VERİLEN CEVAPLAR-2

Allahu Teala yarattıklarına hitap ederek dinini tebliğde Hz. Peygamber (sas)'in yerinin ne olduğunu şöyle açıklamaktadır: "Eğer O (Peygamber, iddia ettiğiniz gibi) kendiliğinden bize bir söz uydurup yakıştırmağa kalkışsaydı onu hınçla yakalar, sonra yüreğini söker çıkarırdık. Ve sizden hiç kimse de onu elimizden alamazdı." (Hakka Suresi, 44-46).


Seyda Musa Geçit Hocaefendi

musa_bazid04@hotmail.com

2022-05-17 09:06:45

2. ŞÜPHE: Sünnetin bir teşri kaynağı olduğunu inkar etmek için Mealcilerin ileri sürdükleri şüphelerden biri de Sünnetin Allah'tan gelen bir vahiy olmamasıdır. Onların iddiasına göre Sünnet insanların yalan ve uydurma yoluyla peygamber sas'a nisbet ettikleri sözlerden ibarettir. Bu sözlerin Hz. Peygamber (sas)'den çıkmasında vahyin hiç bir etkisi yoktur. Peygamber (sas)'e Kur'an'ın ihtiva ettiği şeylerden başka hiç bir vahiy inmemiştir. Ve şöyle diyorlar: "Bize sadece Allah'ın indirdiği vahye uymak emredildi." Onlara göre bu uydurulmuş hadisler içerisinde her ne kadar isnadı sahih bazı hadisler olsa bile, sadece Kur'an'a uymakla mükellef olduğumuz için, bu tür hadislere uymak vacip olmaz. Çünkü bunlar Allah'tan gelmiş bir vahiy değil, bizim gibi insan olan bir peygamberin kendi içtihadıdır. Hadisçiler Allah'tan peygamberine gelen vahyin iki kısım olduğuna inanırlar. Vahy-i metluv (kitap olarak okunan açık vahiy, yani Kur'an), Vahy-i gayr-i metluv (kitap olarak okunmayan ve sünnet adı verilen hadisler). Vahyin bu taksimi yahudilerden ödünç alınan bir inançtır.

CEVAP:

Allahu Teala yarattıklarına hitap ederek dinini tebliğde Hz. Peygamber (sas)'in yerinin ne olduğunu şöyle açıklamaktadır: "Eğer O (Peygamber, iddia ettiğiniz gibi) kendiliğinden bize bir söz uydurup yakıştırmağa kalkışsaydı onu hınçla yakalar, sonra yüreğini söker çıkarırdık. Ve sizden hiç kimse de onu elimizden alamazdı." (Hakka Suresi, 44-46).

Bu âyet peygamberin Allah'ın emri olmaksızın kendi başına din hakkında bilgi vermediğini, aksine şayet inanç, ibadet, muamelat konusunda bir hüküm söylemişse onları Allah'ın emri ve haberi doğrultusunda beyan ettiğini çok açık bir şekilde belirtmektedir. Hatta peygamberler çok sefer kitap olarak getirmedikleri şifahi konuşmalarında kitapta geçmeyen helal ve haramlardan da bahsetmektedirler. âyette geçen böyle bir uyarıdan sonra Hz. Peygamberin kendiliğinden bir şeyi helal ve haram kılması veya dinde sınırlama veyahut genişleme yapması mümkün müdür?

Demek ki onun hareketleri, sukûnetleri ve teşri ile ilgili sözleri hep ilahi iradeye uygundur. Allah'ın ona yönelik bilgilendirmesi olmadan din konusunda herhangi bir söz, fiil ve sukutun çıkması mümkün değildir. Bu bilgilendirmenin de yolu vahiydir. İşte bu sebeple alimlerimiz kuran mushafına geçmeyen nebevi ifadelere vahy-i gayr-ı metluv demişlerdir.

Nitekim ailevi bir konuda bile "sana bunu kim haber verdi" diye sorulan soruya şu âyette geçen cevabı vermiştir:

"Hani peygamber eşlerinden birine, gizli bir söz söylemişti. Fakat eşi o sözü (başkasına) haber verip Allah da bunu peygambere bildirince, peygamber bunun bir kısmını bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber, bunu ona (sırrı açıklayan eşine) haber verince o, "Bunu sana kim bildirdi?" dedi. Peygamber, "Bunu bana, hakkıyla bilen ve hakkıyla haberdar olan Allah haber verdi" dedi." (Tahrim, 3)

Demek ki Hz. Peygamber (sas) kendi hevasından konuşmamaktadır. Nitekim âyet bunu açık nas ile ifade eder: "O, hevasından konuşmuyor, konuştuğu şey, kendisine vahyedilenden başkası değildir. " (Necm, 3-4). İmam Kurtubî bu âyeti tefsir ederken şöyle der: "Bu âyet, Sünnetin de Allah'tan indirilen vahiy gibi olduğuna delalet eder."

Bu açıklamalardan da anlaşıldığı gibi İslâm alimleri vahyi iki kısma ayırırken başka bir kaynağa müracaat etmemişler, Kur'an'daki bu tür âyetlerden ve Hz. Muhammed'in tatbikatlarından hareketle böyle bir taksim yapmışlardır.

Müslümanların vahy-i gayri metluv taksimini yahudilerden aldığını söyleyenlerin delilleri yoktur. Çünkü bu konuda hangi müslüman alimin hangi yahudi kitaba dayandığını isbat eden bir delilleri de bulunmamaktadır. Sadece zan, itham ve tahminlerine dayanarak kişisel yorumlar yapmaktadırlar. Bu tür delilsiz ve mesnedsiz iddiaların hiç bir ilmi kıymeti de yoktur. Böyle bir iddia ile hareket edildiği takdirde Kur'an'da bulunan bir çok âyetin, kıssanın, hükmün de Tevrat ve İncil'den alındığı söylenecektir ki, bu metot oldukça yanlıştır. Kaynağı semavi olan dinlerde ve kitaplarda bazı benzerliklerin olması, Kuran ve Sünnetteki bazı hükümlerin onlardan alındığı anlamına gelmez. Zira Hz. Peygamberin başka bir kaynağa ihtiyacı yoktur. Ayetin beyan ettiği gibi "Söyledikleri şeyler vahiyden başka bir şey değildir!"

Kardeşiniz(merhum) Molla Musa el-Celalî (Geçit)

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Sakın sizi dünya hayatı aldatmasın.

Fâtır, 5

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Allah ister ki,biriniz bir iş yaptığı zaman onu en güzel ve en sağlam bir şekilde yapsın.

Buhari

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI