KUR’ÂN VE HADİS-İ ŞERİFLERDE MUTLU EVLİLİK PRENSİPLERİ-1
Aile Nedir? Kur’ân-ı Kerim’de, insanın beden, ruh ve aile sağlığı konusunda ihtiyaç duyduğu bütün fıtri ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik sunduğu çözümler arasında mutlu evliliğin devamını garanti eden esaslar bulunmaktadır. Her şeyden önce evlilik, nikah akdiyle bir araya gelen iki kalbin, dert ve sevinçlerini paylaşıldığı; hadiseler karşısında birbirine dayanıldığı, hayata ait maddî-mânevî değerin müşterek kazanıldığı bir yuva, huzur ve rahatın teneffüs edildiği bir mutluluk köşesidir. Kurallarına uygun bir şekilde kurulan aile yuvası, insanın küçük bir dünyası, belki küçük bir cennetidir
Kur'ân-ı Kerim'de, insanın beden, ruh ve aile sağlığı konusunda ihtiyaç duyduğu bütün fıtri ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik sunduğu çözümler arasında mutlu evliliğin devamını garanti eden esaslar bulunmaktadır. Her şeyden önce evlilik, nikah akdiyle bir araya gelen iki kalbin, dert ve sevinçlerini paylaşıldığı; hadiseler karşısında birbirine dayanıldığı, hayata ait maddî-mânevî değerin müşterek kazanıldığı bir yuva, huzur ve rahatın teneffüs edildiği bir mutluluk köşesidir. Kurallarına uygun bir şekilde kurulan aile yuvası, insanın küçük bir dünyası, belki küçük bir cennetidir.(1)
Yüce Yaratıcının kainata koymuş olduğu fıtrat kânunları gereğince –özel hususiyetlere sahip kişiler haricinde- eşlerin birbirine ihtiyaç duyması, beden ve ruh sağlığı açısından önemlidir. Nübüvvet hayatı boyunca, gecelerinin büyük bir kısmını ibadetle geçiren Allah Resûlü (s.a.s. )'in sabah namazı için Mescid'e gitmeden evvel, -bazı günlere- hanımlarından biriyle kısa bir süre de olsa muhabbet etmeleri(2) de fıtratın bu gerçeğine işaret etmektedir.
Evliliğin Gayesi ve Temeli: Sükûnet, Hürmet, Muhabbet, Şefkat ve Sadâkattır.Kur'ân-ı Kerim'de Allah'ın varlığına işaret eden kainat sayfalarındaki delillerin ("Ayet"lerin) ard arda sıralandığı ayetlerin birinde (Rum Suresi, 21)
وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجاً لِّتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُم مَّوَدَّةً وَرَحْمَةً
"(Allah) kendileriyle sükûnete (rahat ve huzura) kavuşasınız diye sizin için nefislerinizden eşler yarattı; aranıza 'mevedded' (sevgi) ve 'rahmet' (şefkat) koydu. Elbette bunda, düşünen kimseler için nice ibretler vardır." buyurarak evliliğin gaye ve temelleri ortaya konulmuştur. Bu ayetteki, dostluk, sevgi, muhabbet, anlamlarına gelen "meveddet" kelimesi ayrıca, velî ve dost edinmek; yardımlaşmak, başkasının otoritesini kabul ederek görev ve yetkilerini tanımak gibi anlamlara da gelmektedir.(3) Ayetteki, "rahmet"in bir anlamı da merhamet olup, karşılık beklemeden şefkat etmek demektir. Böyle bir şefkat, aşktan daha etkilidir.(4) Bu itibarla, eşler arasında "merhamet" duygularının canlı tutulması mutlu bir evliliği sağlayan önemli unsurdur. Bu kutsî duygu, eşlerin birbirlerine karşı daha nazik, daha hoşgörülü ve sevecen olmasını sağlar. Bunun neticesi olarak da, söz konusu ayetteki evliliğin hedeflerinden olarak gösterilen "sükûnet, (rahatlama, huzur ve mutluluk) eşleri kuşatmış olur.
Yukarıdaki ayete, "aranıza sevgi ve şefkat koydu" şeklinde buyurması son derece değerli bu duyguların, Yüce Yaratıcı tarafından eşler arasına yerleştirilmiş olduğuna işarettir. İnsanda sağlığın esas olması gibi, eşler arasında bu duyguların konulmuş olması bir esastır. Yani, hastalığın da vücut sağlıındaki bazı ihmaller ve kötü davranışların neticesi sonradan meydana çıkması gibi, evlilikte söz konusu sevgi ve şefkat duygularının zayıflaması ve kaybolması da bazı ihmal ve kötü davranışların neticesidir. Bu bakımdan, evlilikteki huzura gölge düşürecek arızalardan eşlerin şiddetle kaçınmaları, hayatın fabrika ayarlarını koruma, yani mutlu bir evliliğin esaslarını koruma anlamnına gelir.
Tam bir bağlılık manasına da gelen "sadâkat", duygusal yakınlığın korunmasıyla meydana gelir. Sadakat, eşinin Allah'ın kişinin kendisine takdir ettiği bir ihsanı olduğunu düşünerek iki kalbin ber tek kalb olduğunu düşünmekle elde edilibilir. Kur'ân-ı Kerim'de cennetteki hanımlardan bahsederken onların vasıflarından ikisinin, "Urub"(5)(kocalarına düşkün) ve "Kâsırâtü't-Tarfi"(6) (Bakışlarını kocalarından ayırmazlar) şeklinde olduklarını görmekteyiz. Bu iki sıfatın, eşler arasında bulunmasıyla meydana gelecek sadakatin aile mutluluğunu arttıracağı şüphesizdir…
Eşler arasında sadakatin korunması konusunda şu tablo oldukça önemlidir:
Allah Resûlü sallahü aleyhi ve sellem bir defasında da, "Size cennetlik kadınların kimler olduğunu haber vereyim mi?" dedikten sonra, onların, "Kocasına karşı muhabbet gösteren (…) kadındır ki, öfkelendiği veya kendisine kötü davranıldığı yahut kocası kızdığı zaman: İşte elim senin elindedir, sen razı oluncaya kadar uyku uyumayacağım (onun kızgın ve öfkeli olmasına razı olmayıp hoşnut etmeye çalışır)"(7) buyurmuşlardır. Bu hadis-i şerif göz önünde tutulacak olursa, kadın kocasından fenalık ve sadakatsizlik görse de elinden geldiği kadar kocasını düzeltmeye çalışmaladır ki, cennetteki hayat arkadaşını tehlikelerden kurtarsın.(8)
İnsanın yalnızlığını giderecek, gönlünü teselli edecek ve sıkıntılarını paylaşacak birine duyduğu ihtiyacı karşılamanın yollarından biri, kurallarına uygun evlilik hayatıdır. Kalblerin en lâtifi, en şefîki (şefkatlisi) kadın kalbi olması yönüyle erkek, bu ihtiyaçlarını en iyi şekilde, hayatını birleştireceği kendisine denk bir kadınla (eş) karşılayabilir. Bu itibarla, Bir ailenin mutluluğu; eşler arasındaki karşılıklı tam bir emniyet ve güven, samimi bir hürmet ve muhabbetle devam eder."(9)
Eşler Bir Bütünün Ayrılmaz ParçalarıdırNikah akdiyle bir araya gelen erkek ve kadının bir bütün oluşturdukları Kur'ân tarafından ifade edilmiştir. Hz. Adem ve Hz. Havva'nın yaratılışları; Kur'ân'da "nefs-i vâhide", yani tek nefis olarak ifade edilirken onları bir bütünün iki parçası olarak görülmektedir. Bu, öyle bir bütündür ki, parçalardan birinin işe yaraması için diğerinin de bulunması şarttır. Yüce Allah, " Ey insanlar! Sizi bir tek bir nefisten ve eşini de ondan yaratan (…) Rabb'inize karşı gelmekten sakının ve himayesine girin." (Nisâ, IV/1) ayeti başta olmak üzere Kur'ân'ın pek çok yerinde(10)bu konuya açıklık getirmiştir.
Mutlu bir evlilik ve dolayısıyla huzurlu bir hayat için, eşler kalblerini bir araya getirmelidirler. Zira, "Kalblerin en latîfi, en şefîki, "kısm-ı sânî" ile tabir edilen kadın kalbidir"(11)
Bir binayı meydana getiren malzemelerin karışımıyla tek bir madde haline gelmesi gibi, erkek ile hanımı bir bütünü oluşturur. Bu konuda, "sizler birbirinize birleşip kaynaşmıştınız" (Nisâ, IV/21) buyuran Yüce Allah, bu gerçeğe işaret etmektedir.
Bu konudaki diğer bir ayette de,
هُنَّ لِبَاسٌ لَّكُمْ وَأَنتُمْ لِبَاسٌ لَّهُنَّ
"…Onlar (kadınlar), sizin için bir elbise/örtü, siz de onlar için bir elbise/örtüsünüz…" (Bakara, 2/187) buyuran Yüce Allah, eşlerin bir birlerini kapsamaları yönüyle bir bütün oluşturduklarına dikkat çekmektedir.
Kur'ân'a göre, Evin Yöneticiliğinde Sorumluluk:Bu hususta Yüce Yaratıcı, "Erkekler, kadın üzerine "kavvâm" (koruyucu ve yöneticidirler). (Nisa Suresi, 34) ayeti ile ailede kocanın vazifesine ışık tutmaktadır. Bu ayetteki, "kavvâm" kelimesi, bir ailede, kocanın hanımının işine bakan ve korunmasına önem veren ve işlerini idare eden anlamına gelmektedir. Bu deyim, erkeğin kadına hâkimiyyetini "Bir toplumun efendisi, onlara hizmet edendir."(12) Hadis-i şerifinde belirtildiği gibi, hizmetçilikle karışık bir hâkimiyetini ifade eder. Bundan dolayı bir taraftan erkeğin üstünlüğünü anlatırken diğer taraftan da kadının değer ve üstünlüğünü bildirir. Bu durum sultan ile ümmet arasındaki karşılıklı haklara benzeyecek ve bu şekilde aile terbiyesi, toplum terbiyesinin bir başlangıcı olacaktır.
Bunun için Kadı Beydâvî'nin tefsirinde, "Valiler, halkı idare ettikleri gibi onlar da kadınları öyle idare ederler." der. Yüce Allah, erkekler ve kadınların bir kısmını diğerine yaratılış açısından üstün kılan Yüce Yaratıcı, "Allah o erkekleri kadınlara üstün kılmıştır." diye mutlak surette erkeklere tahsis etmemiş, kapalı olarak bazısının diğer bazısına üstünlüğünü ifade etmiştir.(13)
Diğer taraftan Yüce Allah Kur'ân'da bir kadının kocasına, "efendi" diyerek hitap etmesi gerektiğine işaret buyurmuştur.(14) Bu ayete dayanarak, ailede erkeğin "efendi" oluşunu gerçeği ifade eden İmam Gazâlî, buna itiraz eden bir hanımın şeytanın telkinlerine kanarak, bu davranışıyla, "Allahın yarattığı şekli bozma" tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirtir. Zira, "(Şeytan dedi) Allahın yarattığı şekli bozmalarını, onlara emredeceğim"(Nisa: 119) Çünkü erkek yönetilen değil, kendisine uyulandır. İdareci durumunda kadın değil erkektir.(15)
Dipnotlar
1-https://www.google.com.tr/amp/s/sorularlarisale.com/makale/aile-hayatimiz%3famp
2-Bkz: Buhârî, Teheccüt, 24, 26; Müslim, Müsâfirûn, 133;
3-Şamil Ansiklopedisi, Hizb Maddesi,
4-Bediuzzaman Said Nursî, Mektubat, 8. Mektup'dan özet olarak
5-Vâkı'a Süresi, 37.
6-es-Sâffât Suresi,48; Sâd Süresi, 52; er-Rahmân Süresi, 56.
7-Taberanî, Mucemus Sağir hadis no: 118
8-Şimdi aile hayatında en mühim nokta budur ki; kadın, kocasında fenalık ve sadakatsızlık görse, o da kocasının inadına kadının vazife-i ailevîsi olan sadakat ve emniyeti bozsa; aynen askerîdeki itaatın bozulması gibi, o aile hayatının fabrikası zîr ü zeber olur. Belki o kadın, elinden geldiği kadar kocasının kusurunu ıslaha çalışmalıdır ki, ebedî arkadaşını kurtarsın. (Nursî, Lem'alar, 24.Lem'a)
9-Bir ailenin saadet-i hayatiyesi; koca ve karı mabeyninde bir emniyet-i mütekabile ve samimî bir hürmet ve muhabbetle devam eder. Nursî, Lem'alar – 197
10-Nisâ, IV/1; Nahl, 16/ 71; Rûm, 30/21; Zümer, 39/6;Şûrâ, 42/11. 11-Nursî, İşârâtü'l-İ'câz, s. 196
12-https://alwafd.news/أخبار/2975942--(Kastalani, Mevahibü'l-Ledünniye, Şerhu'z-Zerkani, IV, 117,118)
13-Elmalılı, Hak Dini Kur'ân Dili, Nisa Süresi 34. Ayetin tefsiri.
14-Kendisine yapılan çirkin tekliften kaçan Hz. Yusuf'un peşiden koşan Mısır Aziz'nin hanımı kapıda kocası ile karşılaşırlar. Bu hususu Kur'ân,, "(kadın) efendisiyle karşılaştılar" (Yusuf Suresi, 25) ayetiyle ifade ederken bir hanımın erkeğinin onun "efendisi" olduğuna işaret eder. Diğer taraftan bu ayet, "(Kadın) dedi ki: Ehline kötülük yapmak isteyenin, zindana atılmaktan veya acı bir azabtan başka cezası ne olabilir? "şeklinde tamamlanırken, zevce (hanım) kelimesi yerine "ehl" kelimesi kullanılmış, bununla da, ailede koca efendi olurken hanım ve çocukların da, ev halkı olduklarına işaret edilmiştir.
15-Gazâlî,II, 117.
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
Şu insanlar, çarçabuk geçen dünyayı seviyorlar da önlerindeki çetin bir günü (ahireti) ihmal ediyorlar.
İnsan, 27
GÜNÜN HADİSİ
Diğer bir kişi katılmaksızın, iki kişi aralarında fısıldaşmasın.
Buhari
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...