KIZIL İCAZ DÖRDÜNCÜ BEYİT
Ders: Kızıl İcaz, 4. Beyt İzah: Ali Haydar Çetintürk Hoxaefendi Merhum Ahdari diyor ki; حتي بدت لهم شموس المعرفة رأوا مخدراتها منكشفة “Hatta onlar için marifet güneşleri ortaa çıkınca gördüler(akıl sahipleri) muhadderat (iddet bekleyen, iffetlerini muhafaza eden, kendilerini yabancılara göstermeyen kadınlar) gibi olan, yani örtülü ve perdeli meselelerin kendilerine açıldığını, inkişaf ettiği gördüler.”
Ders: Kızıl İcaz, 4. Beyt
İzah: Ali Haydar Çetintürk Hoxaefendi
Merhum Ahdari diyor ki;
حتي بدت لهم شموس المعرفة رأوا مخدراتها منكشفة
"Hatta onlar için marifet güneşleri ortaa çıkınca gördüler(akıl sahipleri) muhadderat (iddet bekleyen, iffetlerini muhafaza eden, kendilerini yabancılara göstermeyen kadınlar) gibi olan, yani örtülü ve perdeli meselelerin kendilerine açıldığını, inkişaf ettiği gördüler."
Burada güneş bir tek iken çoğul olrak güneşler ifadesinin kullanılmasını daha önceki şerhler "ta'zim için, yani marifert güneşinin büyüklüğü içindir" demişler. Başka bir şey de söylemiyorlar. Ama burada Hazret-i Üstad çok daha farklı bir şey söyleyecek, az sonra ona geleceğiz.
Üstad diyor ki;
التشبيه قياس والمقيس عليه حقه الوجود وما لهم الا شمس واحدة الا ان الخيال الماضي حقيقة الآن او لان السماء تلد في بطن كل ليلة شمسا
"Teşbih bir nevi kıyastır. Kıyasta kendisine kıyas yapılan şey(makisun aleyh)in hakkı mevcut olmasıdır. Halbuki burada yer alan makisun aleyh olan güneş tektir. Ancak her gün doğan güneşleri hakiki ve müstakil bir güneş olarak hayal etmek yada gelecekte her gecenin ardından semanın (hayalen)yeni bir güneş doğurması itibarıyla mevcut gibi kabul edilebilirler."
Not: Merhum Fuzuli'nin geceyi bir anne karnına benzeterek; "Gün doğmadan meşime-i şebten neler doğar"(Gün doğmadan gecenin karnından neler doğar) ifadesini bu bağlamda düşünebiliriz herhalde. Sanki her gece yeni bir güneş doğuruyor gibi hayal edebiliriz.(Salih Okur)
Merhum Abdülmecid Efendi, Kızıl İcaz'a Haşiyesinde diyor ki; "bu teşbih bir kıyastır. Yani meselelerin güneşlere benzetilmesi, onlara kıyas edilmesi demektir. Bir kıyasta kendisine kıyas edilenin (makisun aleyh olan güneşlerin) var olması ve birden fazla olması gereklidir. Halbuki burada güneş bir tanedir.
Üstad hazretleri; "Mazinin hayali şu an hakikattır" diye cevap vemişti. Yani geçmiş zamanda batan güneşle tahayyül edilerek hayal hazinesinde toplanır ve tıpkı mevcut hakikat gibi olur. Vea güneşin her gün bir defa doğmasına nazar edilerek denebilir ki, semnın karnında bulunan müstakbel güneşler , sanki şu anda mevcut gibi kabul edilir. Dolayısıyla ifadede bir problem(işkal) yoktur."
Not: Kızıl İcaz'a şerh yazan merhum alim Ohinli Şeyh Safvetullah Efendi, uzayda güneş gibi ve ondan daha büyük nice güneşler olduğunu ilmin bu gün isbat ettiğini , Üstadın "Mazinin hayali şu an hakikattır" ifadesine bu bağlamda bakmanın daha doğru olacağını yazmaktadır. Akgündüz hoca da; "Şeyh Safvetullah'ın izahı daha manidardır" demektedir. Üstad güneş için "semâ denizinin yüzünde ziyadar bir kabarcık "(Sözler, s. 166) diyerek başka kabarcıkların da olmasına işaret etmektedir. Prof. Dr. Niyazi Beki Hocamız da Kızıl İcaz Şerhinde aynı manayı kabul etmektedir.(Prof. Dr. Niyazi Beki, Kızıl İcaz Şerhi, s: 18)
Üstad devam ediyor;
هذا التلون والادماج في الاسلوب يردد الذهن بين ان يتصور الرأس سماء تتلئلأ نيراتها من مطالعها وبين ان يتصوره قصرا تتبرج الحور من بروجه الا ان في جنان الجنان رقيبات شموس العقل من ازاهيرها (من نجومه )
"Bu üsluptaki renklilik ve iç içelik(yani meselelerin yerine göre güneşlere, yerine göre iffetli, kendisinin güzelliklerini namahremlerden gizleyen hanımlara benzetilmesi) zihni dolaştırıyor,(nerede) başı bir semaya benzetmede ki, o semanın nurları o marifet güneşlerinin doğduğu yerlerden parlıyor. Diğer yandan da zihin insan başını burçlarından hurilerin arz-ı endam ettiği bir saray olarak tasavvur etmekle, zihin bu iki mana arasında sevinçle gidip gelmektedir.
Ancak gönül bahçelerinde akıl güneşlerini gözleyenler ve seyredenler vardır. Bunların çiçekleri de aklın yıldızlarıdır."
Necmi Atik: "Müthiş bir cümle ya, müthiş bir cümle..Yani öyle renklendirdi ve çeşitlendirdi ki hocam, sizin marifet güneşleriniz o sarayların burçlarındaki o güzellikleri görür hale geldi.
Not: Abdülmecid Efendi merhum diyor ki; " Nasıl ki meseleler güneşlere ve başlarını örtmüş iffetli kadınlara benzetildiği gibi, bu meselelerin kalbi çiçeklere de benzetrilmesi gerekir. Çünkü kalplerin çiçekleri, fazilet ve şerefte akıl güneşlerinin seyircileridir ve gözetleivileridir. Birini bırakıp sadece birine yapılan teşbih şu üslubu ehl-i kalb nezdinde sevimsiz bir hale getirir."
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
"Ey İman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sizlere de farz kılındı. Ta ki, korunasınız"
Bakara, 183
GÜNÜN HADİSİ
Yeryüzünde bir kötülük işlendiği vakit, ona şahid olan bunu takbih ederse (kötü olduğunu te'yid ederse), o kötülüğü görmemiş gibi zararından kurtulur. O kötülüğe şahid olmadığı halde, işittiği zaman memnun kalan kimse, sanki şahid olmuş gibi manen zarar
Ebu Davud, Melahim 17, (4345)
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...