SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-11
Ayet: 13: Şehevî arzuları süsleyen kimdir? Bir görüşe göre, şeytandır. Nitekim "Şeytan onlara, yaptıkları işleri güzel gösterdi (Ankebut sûresi, 20/38)âyeti bunu göstermektedir. Şeytanın süslemesi : Vesvese vermesi ve onları yapmayı güzel göstermesi demektir
*Ayet: 13: Şehevî arzuları süsleyen kimdir? Bir görüşe göre, şeytandır. Nitekim "Şeytan onlara, yaptıkları işleri güzel gösterdi (Ankebut sûresi, 20/38)âyeti bunu göstermektedir. Şeytanın süslemesi : Vesvese vermesi ve onları yapmayı güzel göstermesi demektir.
Bir başka görüşe göre, şehevî arzuları süsleyen Allah'tır. Aşağıdaki âyet de bunun delili olmaktadır. "Biz insanların hangisinin daha güzel amel edeceğini deneyelim diye, yeryüzündeki herşeyi, dünyaya mahsus bir zinet yaptık"(Kehf sûresi: 18/7)
Allah'ın denemek için süslemesi şehvete kul olanlar ile Mevlâ'ya kul olanları birbirinden ayırmak içindir. Hz. Ömer (r.a)'in sözünün zahirinden de bu anlaşılmaktadır; "Allah'ım! Bizim için süslediğin şeylere karşı sabrımız yoktur. Ancak sen sabır verirsen, sabrederiz."
*Ayet: 17: Seher vaktinde yapılan duaların kabul edilme ihtimali daha kuvvetli olması nedeniyle, istiğfar için özellikle seher vakitleri zikredilmiştir. Çünkü bu vakitlerde ruh daha saf, zihin daha derli toplu, ibadet daha zordur. Dolayısıyle, duanın kabul edilme ihtimali daha kuvvetlidir. İbn Kesir şöyle der: Abdullah b. Ömer gece kalkıp namaz kılar, sonra Nâfi'ye : "Seher vakti geldi mi?" diye sorardı. Eğer Nâfi "evet" derse, dua ve istiğfara başlar, sabaha kadar devam ederdi."
*Ayet: 18: Rasulullah (s.a.v.) Medine'de yerleşince, Suriye'deki Yahudi âlimlerinden ikisi geldiler. Yanına girdiklerinde, hususiyetlerinden Hz. Peygamberi tanıdılar ve: "Sen Muhammed misin?" diye sordular. Rasulullah (s.a.v.) "Evet" dedi. Onlar: "Sen Ahmed misin?" dediler. Rasulullah (s.a.v.) "Evet" diye cevap verdi. "Sana şahitliği soracağız, eğer sen onu bize bildirirsen, sana iman eder ve tasdik ederiz" dediler. Rasulullah (s.a.v.) "Sorunuz" diye buyurdu. Dediler ki: "Allah'ın kitabındaki en büyük şahitliği bize bildir" Bunun üzerine;
شَهِدَ اللّهُ أَنَّهُ لاَ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ وَالْمَلاَئِكَةُ وَأُوْلُواْ الْعِلْمِ قَآئِمَاً بِالْقِسْطِلاَ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Âyeti(Âl-i İmran:18) nazil oldu. Adamların ikisi de müslüman oldular ve Rasulullah (s.a.v.)'ı tasdik ettiler."(el-Kurtubî, IV/415 el- Bahru'l-Muhît 11/401)
Allah, kendisinden başka İlâh olmadığına şehâdet etti. Yani kendisinin vahdaniyetini ve tek olduğunu kullarına bildirip açıkladı. Zemahşerî şöyle der: "Allah'ın, birliğine delaleti, bir şeyi âyan etmek ve açığa çıkarmak için şahidlik edenin şehadetine benzetildi. Melekler ve ilim ehli olanlar da, O'nun yarattığı ve güzel yaptığı varlık delilleriyle O'nun birliğine şahitlik ederler. Yüce Allah, taksim ettiği eceller ve rızıklar hususunda da adaletli davranmaktadır, O'ndan başka hiç bir hak mabud yoktur. Mülkünde güçlü, yaptığında hikmet sahibidir."
*Ayet: 19:
إِنَّ الدِّينَ عِندَاللّهِ الإِسْلاَمُ
Bu cümlede inne edatının hem ismi hemde haberi ma'rifedir. Bu durum hasr ifade eder. Yani, "Allah katında İslam'dan başka din yoktur." demektir.
İslâm'ın lügat mânâsı, teslim olmak ve tam manâsıyla itaat etmektir. İbnu'l-Enbârî şöyle der: "Müslüman" Allah'a ihlas ile ibadet eden demektir. Bir kimse bir şeyi birine tahsis ederse, selime denilir. İslam'da bu sözden alınmıştır. Buna göre İslam, dini ve inancı Allah'a tahsis etmek demektir.
وَمَن يَكْفُرْ بِآيَاتِ اللّهِ
Burada zamir yerine Allah lafzının gelmesi, kalplere korku ve heybet yerleştirmek içindir.
Ayet: 20:
نْ حَآجُّوكَ فَقُلْ أَسْلَمْتُ وَجْهِيَ لِلّهِ وَمَنِ اتَّبَعَنِ وَقُل لِّلَّذِينَ أُوْتُواْ الْكِتَابَ وَالأُمِّيِّينَ أَأَسْلَمْتُمْ فَإِنْ أَسْلَمُواْ فَقَدِ اهْتَدَواْ وَّإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنَّمَاعَلَيْكَ الْبَلاَغُ
"Eğer seninle tartışmaya girerlerse de ki: "Bana uyanlarla birlikte ben kendimi Allah'a teslim ettim." Ehl-i kitab'a ve ümmilere de: "Siz de Allah'a teslim oldunuz mu" de. Eğer teslim oldularsa, doğru yolu buldular demektir. Yok eğer yüz çevirdilerse, sana düşen, yalnızca duyurmaktır."
Bundan maksat, Peygamber (a.s.)'i teselli etmektir. Allah, kullarının bütün hallerini bilir ve ona göre karşılık verir. Rivayet edildiğine göre Rasulullah (s.a.v.) bu âyeti Ehl-i kitab'a okuyunca: "Müslüman olduk" dediler. Rasulullah (s.a.v.) Yahudilere, "İsa'nın Allah'ın kelimesi, kulu ve Rasulü olduğuna şehadet eder misiniz? dedi. Yahudiler: "Allah korusun" dediler. Rasulullah (s.a.v.) Hıristiyanlara: "İsa'nın, Allah'ın kulu ve Rasulü olduğuna şahitlik eder misiniz? dedi. Onlar: "Allah korusun, hiç İsa bir kul olur mu?" diye cevap verdiler. İşte âyetinin mânâsı budur.(Ebussuûd Tefsiri, 1/223)
*Ayet: 21
فَبَشِّرْهُم بِعَذَابٍ أَلِيمٍ
"Onları elim bir azapla müjdele." Aslında müjde hayırlı şeylerde kullanılır. Onun serde kullanılması alay ifade eder. Buna uslub-i Tehekkumî denir. Zira burada "elem verici bir azabı haber verme" sevindirici müjde şeklinde' ifade edilmiştir. Nitekim Münafıklara, kendileri için elem verici bir azap olduğunu müjdele (Nisa sûresi, (4/138) ayetinde de bu mânâ vurgulanmıştır. Bu, meşhur üsluptur.
*Ayet: 23; "Kendilerine Kitap'tan bir pay verilenleri görmez misin ki, aralarında hükmetmesi için Allah'ın Kitab'ına çağrıyorlar da, sonra içlerinden bir gurup yüz çevirip geri dönüyor."
Müfessirlerin dediğine göre bu âyet, Yahudilerin, Hz. Peygamber (s.a.v.)'in hükmüne başvurmaları kıssasına işaret eder. Onlardan iki kişi zina edince, Rasulullah (s.a.v.).recmedilmelerine hükmetti. Yahudiler kabul etmeyip dediler ki: Bizim kitabımızda böyle bir şey yok. Sadece tahmini cezası vardır. Yani zina edenin yüzü ziftlenir ve aleme ibret için hayvana ters bindirilerek halk arasında gezdirilir. Bunun üzerine Tevrat getirtilerek ondaki recim âyeti bulundu ve zina edenler recmedildiler. Yahudiler buna kızdı. Bunun üzerine Yüce Allah bu âyeti indirerek onların adiliklerini ortaya koydu.(Geniş bilgi için Bak. Buhârî Tefsiri sûre, Bab 3.)
*İlmin fazileti hakkında okuduğum şeylerin en güzellerinden birisi, akıl ile ilim arasında geçen şu konuşmadır. Şâir bunu çok güzel bir şekilde ifade etmiştir;
"Alimin ilmi ile akıllının aklı, hangisinin daha şerefli olduğu hususun da ihtilaf ettiler. İlim şöyle dedi: Ben, şerefin zirvesine ulaştım. Akıl dedi ki: Ben, Öyle bir varlığım ki, Allah benimle tanındı. İlim, daha açık şekilde şöyle dedi: Allah, Kur'an'da hangimizle muttasıf olduğunu bildirdi. Akıl anladı ki, ilim onun efendisidir. Böylece akıl, ilmin üstünlüğünü kabul etti ayrıldılar."
-devam edecek-
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
O gün ne mal fayda verir, ne de evlat. Ancak Allah'a selim bir kalb ile gelenler (fayda görürler.)
Şuara, 88-89
GÜNÜN HADİSİ
"Cebrail, bana komşu hakkında o kadar ısrarlı tavsiyelerde bulundu ki, onu mirasçı yapacak sandım."
Buhari
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...