KIZIL İCAZ BEŞİNCİ BEYİT- 8. DERS
Ders: Kızıl İcaz; 8. Ders: 5. Beyt İzah: Ali Haydar Çetintürk Hocaefendi Not: Kızıl İcaz’ın bu müzakeresinde önce Muhlis Körpe hocamız bir izah ve tavzihte bulunuyor: “Hz. Üstad Kızıl İcaz’ı yaklaşık 140 küsur beytten ibaret olan Süllem’in 66 beytine bir şerh düşüyor. Üstad yaklaşık 46 yaşındayken bu eseri te’lif etmiş.
Ders: Kızıl İcaz; 8. Ders: 5. Beyt
İzah: Ali Haydar Çetintürk Hocaefendi
Not: Kızıl İcaz'ın bu müzakeresinde önce Muhlis Körpe hocamız bir izah ve tavzihte bulunuyor: "Hz. Üstad Kızıl İcaz'ı yaklaşık 140 küsur beytten ibaret olan Süllem'in 66 beytine bir şerh düşüyor. Üstad yaklaşık 46 yaşındayken bu eseri te'lif etmiş.
Daha önce İlm-i Mantık konusunda Talikat isimli bir eser yazmış. Gelenbevi'nin Burhan adlı mantık eserine bir şerh, bir haşiye. Bunu ders de vermiş Hazret-i Üstad. Ve daha sonra bunu süzüp, Ahdari'nin 20'li yaşlarında yazdığı Süllem adlı Mantık kitabına bir şerh düşmüş.
Üstadımız bir mektubunda diyor ki; " Hem Eski Said'in ilm-i mantık noktasında bir şaheser hükmünde bulunan gayr-ı matbu' Ta'likat'tan süzülen i'cazlı bir îcaz-ı hârikada, müdakkik ulemaları hayret ve tahsinle dikkate sevkeden, matbu' "Kızıl Îcaz" namındaki risale-i mantıkıye, Risale-i Nur'la bağlanmasına ve şakirdlerinin âlimler kısmının nazarına göstermek lâyık gördüm. Fakat çok derindir. Bugünlerde Feyzi'ye bir parça ders verdim. Belki bir zaman Feyzi kendisi, başkasının da anlaması için dersini Türkçe kaleme alacak.(Kastamonu Lahikası, s. 140)
Üstad yine diyor ki; "Sathî zihinleri dikkate alıştırmak için, her nasılsa eskiden böyle bir eser yazmıştım. Madem ki yazılmış, neşr de olunsun. Hiç olmazsa "İ'lem"le başlayan mebahise bakılsın."
Not: Muhlis Körpe bey ileride bu derslerin inşaallah yazıya geçirilip neşredileceğini müjdeliyor.
Not: 2: Merhum Abdülkadir Badıllı ağabey, kendi yaptığı Mesnevi-i Nuriye şerhinin sonuna Kızıl İcaz'dan bir kısmını eklemiş, onun başında diyor ki; "Merhum Molla Abdülmecid Efendi'nin Kızıl Îcaz Kitabı içinden umuma faydalı olacak çok mühim yerleri alarak tercüme ettiği şu risalecik, benim gözüme çok kıymettar görünüyordu. Müstakillen neşrini düşünüyordum. Fakat küçüktür, azdır, hem kitabın tamamı değil. Hayli zamandır yanımda bekliyordu. Mesnevî'nin tercüme ve tashihini bitirdiğim bu günlerde hatırıma geldi ki, acaba Mesnevî'nin en âhirine bir nevi zeyl gibi ilhak ederek neşretsem bir be'si var mı ki? diye düşündüm. Getirip dikkatle bir mütalaa ettim. Mesnevî ile münasebetini düşündüm. Mesnevî'nin bazı mevzularıyla aşağı yukarı aynı mealdedir gördüm.
Merhum Üstadımızın da Kastamonu Lahikası'nda Mehmed Feyzi Ağabey'e onu ders verdiğini ve Feyzi'nin bir zaman o dersini Türkçe olarak kaleme alacağını veya almasını arzu ettiğini düşündüm. Şu halde madem Abdülmecid Efendi Ağabeyimiz, Hazret-i Üstad'ın vefatından sonra emek verip onu tercüme etmiş.. ve madem çok müştak talebeler, Kızıl Îcaz'ın mahiyetini bilmeyi çok merak etmektedirler. Öyle ise onu Mesnevî'nin âhirinde neşretmekte her halde bir beis olmaz inşâallah dedim. Belki de bununla merhum Molla Abdülmecid'in ruhu şâd olur."
Not:3: Seyda Molla Selahaddin Atalay hocamız da ilk Kızıl İcaz dersinin girişinde talebelerine şunları söylüyor; " Kızıl İcaz, Mantık'ı anlatmaktan ziyade, kendi meşrebine göre, itikadi meselelere doğru çekiyor, bir takım faydaları, kaideleri ve itikadi meseleleri bu Kızıl İcaz'da beyan ediyor."
Not: 4: Merhum Abdülmecid Efendi şöyle yazmış; "Bu risale perakende bir hâlde evrak ve kitaplar içinde dağılmış. Topladım, ciltlettirdim. Olur ki, bir zaman gelir, ilmî ve dinî bir haşir neşir olur. Bu gibi risaleleri okuyacak insanlar meydana çıkarlar. O zaman bu risale ne gibi bir zekâ ve ne kadar yüksek bir fikirden çık-tığı anlaşılır. Fakat heyhat! Ne o zaman gelir, ne de o adamlar bulunur vesselâm…"(1951 - Abdülmecid)
Ali Haydar Çetintürk Hoca başlamadan önce bir teşekkür ediyor; "Başlamadan evvel, bizim İşaratü'l İ'caz ve Kızıl İcaz ile tanışmamıza sebeb olduğunuz için size teşekkür ediyorum. Allah razı olsun...Kızıl İcaz diye bir kitabın varlığını sizden öğrenmiş olduk. İşaratül İ'caz namında kıymetli bir eserin varlığını sizin sebebinizle öğrenmiş olduk. Belli bir yere kadar da geldik.
من قال أنا عام لفهو جاهل
"Kim ben alimim derse, o cahildir"
Aslında insan kıymetli kitapları okudukça, değerli kitapları okudukça, biraz da kendisinin yavan olduğunu anlıyor, eksik olduğunu anlıyor. Biz evvela bunu bir itiraf edelim. Hiçbir zaman tam değiliz.
Okuduğumuz kitap gerçekten zor bir kitap. Hazret-i Üstadın zaten kendi ifadesi de var bu hususta. Bu kitap hakkında konuşan molla namında bazı kimseler- kim olduklarını biliyorsunuz- "bilmece gibi bir kitap, derin bir kitap" dedikleri kıymetli bir eser. Yani büyük alimler, büyük hocalar, bu kitapları okuturken zorlanmışlar, zorlandıklarını da ifade etmişler. Hazret-i Üstad da zaten kitabın zorluğunu ifade ediyor.
Dolayısıyla itiraf ediyorum; bu benim işim değil aslında. Benim yapabileceğim, becerebileceğim bir şey değil ama
مَالاَ يُدْرَكُ كُلُّهُ لاَيُتْرَكُ كُلُّهُ
Yani, tamamı elde edilemeyen şeyin çoğu terk edilmez kâbilinden, becerebildiğimiz kadarıyla yapmaya çalışıyoruz.
Muhlis hocamın dediği gibi, biz becerebildiğimiz kadarıyla yapalım, nokta koyalım. Bizden sonrakiler o noktayı virgül haline getirsinler. Ünlem yapsınlar vesaire.
-Çizgi yapsınlar, uzatsınlar..
-Evet. Sülllem malum Ebheri'nin meşhur İsagocisi'ne bir şerh. Tarihte çok İsagociler yazılmış. İlk İsagoci'ye inmek için eski Yunan'a gitmek lazım. İsagoci meşhur da olmuş bir kitap. Selçuklular zamanında, Osmanlılar zamanında medreselerimizde okunan bir kitap.
Bu Süllem isimli eser Abdurrahman Ahdari'nin Ebheri'nin İsagocisini manzum şerhidir. Allahu alem, Hazret-i Üstadın da İsagoci'yi değil de Süllem'i şerh etmesindeki sebeb, şiir vezninde yazıılan kitapların bilmece gibi oluşundan ve zor olmasındandır. Hazret-i Üstad burada zora talip olmuş, zoru seçmiş. Zaten Kızıl İcaz da zorun zoru. O zaman ne zorumuz var bunu okumaya? (gülüyor)
İşte bu eseri okudukça cehaletimizi anlayacağız. Okudukça, bu kitapları yazan zevatın büyüklüğünü idrak etmiş olacağız.
Bu arada Ebheri'nin galat-ı meşhur olduğunu belirtelim. Aslında Ebehri'dir. Ama halk arasında Ebheri diye meşhur olmuş.
Süllem'in bir çok şerhi de var. Ben de de bir kaç şerhi var. Süllem malumunuz merdivenler, vesileler manasında. Mantık ilminin semasına kendisiyle çıkılan merdivenler manası kastedildiği için, musannif tarafından kendisine bu isim verilmiş.
-devam edecek-
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
Onlar ne hayır işlerlerse karşılıksız bırakılmayacaklardır. Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanları bilir.
Al-i İmran, 115
GÜNÜN HADİSİ
"Ümmetimin tamamı affedilmiştir, ancak günahlarını ilan edenler müstesna!"
Buhârî
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...