KIZIL İCAZ BEŞİNCİ BEYİT- 8. DERS(2)
Ders: Kızıl İcaz; 8. Ders: 5. Beyt İzah: Ali Haydar Çetintürk Hocaefendi Antalya Hayrat Vakfı Şube Başkanı Süreyya Saltık bey ; -Moderetör olarak müsaadeniz olursa bu manada araya gireyim, güzel bir nükteyi de ben söyleeyim; Ali Haydar hocam tasavvuf yolunda kendisini yetiştirdiği gibi, medreselerde ilim cihetiyle de kendisini yetiştirmiş bir hocamız. Muhlis kardeşimiz hem akademik camiada çalışmış, hem Risale-i Nur’a gönül vermiş birisi. Necmi hocam da hem hat sanatında ciddi
Ders: Kızıl İcaz; 8. Ders: 5. Beyt
İzah: Ali Haydar Çetintürk Hocaefendi
Antalya Hayrat Vakfı Şube Başkanı Süreyya Saltık bey ;
-Moderetör olarak müsaadeniz olursa bu manada araya gireyim, güzel bir nükteyi de ben söyleyeyim; Ali Haydar hocam tasavvuf yolunda kendisini yetiştirdiği gibi, medreselerde ilim cihetiyle de kendisini yetiştirmiş bir hocamız. Muhlis kardeşimiz hem akademik camiada çalışmış, hem Risale-i Nur'a gönül vermiş birisi. Necmi hocam da hem hat sanatında ciddi noktalara gelmiş kıymetli hattatlarımızdan birisi. Aynı zamanda akademik çalışmaları var. Antalya tarihini su gibi bilir, sular seller gibi bize anlatır. Hani güzel bir tarafı da yakalamak adına söylüyorum; bizim mesleklerimiz, meşreblerimiz farklı da olsa biz Hazret-i Üstadın bir kitabı etrafında, önce İşaratü'l İ'caz sonra da Kızıl İcaz etrafında Allah'ın iznile toplanıp bir hakikatı terennüm etmenin, bir çeşmeden, bir menbadan istifade etmenin yolunu da bulduk. Bu cihetle de Allah'a hamd ediyoruz. Ali Haydar hocamla bu konuyu çok çok dile getiriyoruz; İttihad-ı İslam. Tamam, biz bütün dünyayı bir araya getiremeyiz, bütün bir ümmeti bir araya getiremeyiz ama biz Antalya cihetiyle- sonradan Isparta da bize dahil oldu.- bir noktada da bize düşeni yapmış olmanın huzuru ve ferahını da yaşıyoruz. Cenab-ı Hak şerlerden, şer nazarlardan, su-i nazarlardan, su-i tefehhümlerden bizi muhafaza eylesin."
*Necmi Atik hoca; "Ali Haydar hocamdan biz medrese derslerini gördüğümüzde, İsagoci'yi okumuştuk. Allah razı olsun gerçekten çok notlarla, dalında ilk defa o kadar çok şerh ve not çıkararak bize İsagoci'yi okutmuştu. O notlar hâlâ Türkiye'nin çeşitli medreselerinde kullanılıyor.
Ama burada şunu gördük. Üstad, Süllem'i şerh etmiş, gerçekten çok muazzam bir şerh. Fakat aynı zamanda modern mantığı sokmuş işin içerisine. Çok enteresan...Klasik bir mantık kitabını şerh yapıyor ama klasik mantık usullerinin de üstünde bir de modern mantıkla olaya bakıyor. Bundan dolayı, Kızıl İcaz'ı okurken biz modern mantıkla da tanışmış oluyoruz. Hem klasik mantık'ı en köklü eserlerden birinden okuyoruz, bir de modern mantık'ı görmüş oluyoruz. Çok enteresan yani.. Allah razı olsun..
Ali Haydar Hocaefendi;
-"Şimdi ibaremize, Süllem ve Kzııl İcaz'a başlıyabiliriz.
من خصنا بخير من قد ارسلا وخير من خاض المقامات العلا
Burada evvela من kelimesini bedel yapıyoruz. Neden bedel yapıyoruz? O bir önceki beyitte geçen نحمده nun ه sundan bedel yapıyoruz. Sarf kural ve kaidesi olarak. نحمده hamd ederiz o Allah'a, o Allah'tan bedel diyoruz, o hu zamirinden bedel yapıyoruz.
من o zata hamd ederiz ki, خصنا bizi tahsis etti. Kime tahsis etti? بخير من قد ارسلا Gönderilenlerin(Peygamberlerin) en hayırlı olanına... Burada kalb kaidesi de var diyebiliriz Telhıs'ta geçtiği gibi. Yani onun bize (Peygamber olarak) tahsis etti de diyebiliriz. Veya bizi ona(ümmet olarak) tahsis etti.
وخير من خاض المقامات العلا
Oradaki vav vav-ı atıfe. Cümleyi cümleye atfediyor. Burada-Hz. Üstad'ın da aşağıda diyeceği gibi- delilin medlul üzerine atf edilmesi, İşaratü'l İ'caz'ın 45. sahifesinde de geçtiği gibi, delilin medlul üzerine, medlulün de delil üzerine atf edilmesi gibi bir durum var. Dileyen kardeşlerimiz İşarat'ül'icaz'ın Arapçasında 45. sahifesine bakabilir.
وخير من خاض Bir de şu kimseye bizi tahsis etti ki, خاض. Bu kelime burası dışında bütün kitaplarda yani bendeki şerhlerin tamamına baktım, ve tercemelerde de haze diye düzeltme yapılmış. Hâiz oldu manasına geliyor. Burada bir baskı hatası olduğunu düşünmeden خاض kelimesi olarak ele alsak, bu kelime lugatlarda cem etti manasına gelebiliyor. O zaman şöyle bir mana verebiliriz; "o kimse ki, bütün yüce makamları topladı, cem etti."
Ama diğer türlü haiz oldu manasına alırsak şöyle mana verebiliriz; "o zat ki, yüce olan makamları haiz oldu, sahib oldu" manasını verebiliriz.
Şimdi gelelim Hazret-i Üstadın şerhine;
لان المضاف الي المعرفة معرفة بجهة والمنسوب الي الشريف يتشرف
Üstad burada beytte geçen; خصنا kelimesini izah ediyoır; Önce burada gizli bir sual vardır diyebiliriz. Çünkü لا harf-i cerrdir. Her harf-i cerre bir müteallak lazımdır. Buradaki harf-i cerrin müteallakı ne olabilir? Bizi tahsis etti deyince, biz ne oluyoruz, katılan oluyoruz, muzaf oluyoruz. خصنا bizi tahsis etti. Peki biz kime katıldık? بخير من قد ارسلا
Gönderilenlerin en hayırlısı olan bir zata katılmış olduk değil mi? Peki o zat nasıl bir zat? Aşağıda da ifade buyurulacağı gibi,
وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ
"Habibim şüphesiz sen büyük bir ahlak üzeresin." (Kalem; 68/ 4) ayet-i kerimesi var. Efendimizin sallallahu aleyhi ve sellem
بُعِثْتُ لأُتَمِّمَ مَكَارِمَ الأَخْلاَقِ
"Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim." (Muvatta, Hüsnü'l-Hulk, 8.) hadis-i şerifini de ayet-i kerimenin yanına koymak lazım. Böyle bir zata bizim katılmamız söz konusu. Bizim kendisine katıldığımız şahıs bu sıfatlarla muttasıf ve marife(biliniyor) Ve biz bu şahsa mensub oluyoruz. Ve bu şahıs, şerefli bir şahıs. Dolayısıyla şerefli olan bir şahsa mensun olan da şerefyab olur. Hazret-i Üstad burada bunu ifade edecek. Yani bizi burada musannif(Ebheri) niye خصنا diyerek tahsis etti? Üstad diyor ki;
لان المضاف
Çünkü muzaf yani katılan, yani ümmet, yani biz,
الي المعرفة
Marifeye katılan yani bilinenen, ahlakıyla, edebiyle
وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ
"Ve seni sâde âlemîne rahmet olarak göndermişizdir(Enbiya: 21/107) olmasıyla marife olan, bilinen zata muzaf olan, nedir? O da marifedir. Yani bilinendir.
Neticede,
كُنتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ
Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmet olmak üzere vücude geldiniz (Âl-i İmrân Suresi: 3/110) buyruluyor. Yani biz ümmetlerin en hayırlısı isek bu hayrı nereden alıyoruz? Gerçi ayetin devamı var ama bu ayetin bir de şu anlattığımız kısma bakan bölümü, penceresi var ki, o hayır Rasulullah'tan (aleyhissalatu vesselam) kaynaklanıyor. Yani, O Peygamberlerin en sonuncusu, biz de ümmetlerin en sonuncusuyuz. O, Peygamberlerin en üstünü, biz de ümmetlerin en üstünü oluyoruz.
Hatta bir hadis-i şerifte;
يَوْمَ الْقِيَامَةِ نَحْنُ الآخِرُونَ مِنْ أَهْلِ الدُّنْيَا وَالأَوَّلُونَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ
" Biz, dünya ehli arasında sonuncusuyuz, fakat Kıyamet günü birinciler olacağız ve bütün mahlûkattan önce hesapları görülüp bitirilecekler olacağız."(Müslim, Cum'a 22, (856) buyruluyor.
Hatta yine bir hadis-i şerifte geçiyor; "Cennetin kapısını ilk açan ben olacağım"(bk. Münziri, et-Terğîb, 3/349; Hafız Münziri, hadisin hasen olduğunu söyler.)
Yine; "Kıyamet günü yer yarıldığında ondan ilk çıkacak olan benim. İlk olarak şefaat edip şefaati kabul olunacak da benim. O gün livâü'l-hamd sancağı elimde olacak ve onun altında Âdem ve ondan sonra gelenler (müminler) bulunacak." (Tirmizî, Menâkıb, 1, Tefsir, 18; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 1/282) dediği zaman da burada bir hususiyet var. Yani şerefli olan bir zata mensub olmaız hasebiyle, biz de şeref kazanmış oluyoruz.
Devam edelim; marifeye muzaf olan da marifedir.(*) Ne açıdan?
بجهة Bir yönüyle...Dolayısıyla bu yönde de en öncelikle bariz olan da -aşağıda gelecek- Efendimiz aleyhissalatu vesselam'ın en güzel bir ahlakla yaratılmış olması..
والمنسوب الي الشريف يتشرف
Ve şerefli olana mensub olan da şerefyab olur, şeref kazanır."
Not: Hazret-i Üstad, Şualar'da
"Çünki madem herkes efendisinin şerefiyle ve mensub olduğu zâtın makamıyla ve şöhretiyle iftihar eder, bir izzet peyda eder"(Şualar s. 11) ifadesini kullanır.
-devam edecek-
(*) Not: İsimler belirli bir şeye delalet ettiklerinde "marife isimler" denilir. Marife isimler şunlardır; başında elif lam takısı alan isimler, işaret isimleri, zamirler, ism-i mevsuller, özel isimler(alem) ve bunlardan birine muzaf olanlar. Bir nekireyi marifeye izafet onu gerçek bir marife yapmasa da, nekireyi marifeye yaklaştırır ve onun şerefiyle şereflendirir. Bizler de bilinen bu Peygamebere izafet ve intisab ile şeref kazandık. (Hülasa olarak Prof. Ahmet Akgündüz hocanın Kızıl İcaz şerhinden, s. 50-51)
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
Uğur bilgin, 2023-08-28 17:45:41
Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ama iletişim bilgilerini bulamadım sayfanızda. Mail adresimizi yazıyorum. Size zahmet dönüş sağlar mısınız? Bilgi@foliant.com.tr
Bu yoruma katılıyor musunuz ?
DİĞER YAZILAR
Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar (daki hakların)dan bağışlama ile (vaz) geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever.
AL-İ İMRAN,134.AYET
GÜNÜN HADİSİ
Geçmiş peygamberlerin sözünden (hiç eksiksiz) nâsın eriştiği haberlerden birisi de: Utanmazsan dilediğini işle! (sözü) dür.
Abdullâh b. Mes'ûd (r.a)'dan
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...