NASIL BİR MAARİF?
Yıllardır ilmî ve fikrî çalışmalarım arasında memleketimizin mânevî, ahlâkî, derûnî meseleleriyle de meşgul olur, gönül dostlarımla zaman zaman bu meseleleri tezekkür ederdim. Sohbetlerimizin temerküz noktasını; dinî, ilmî ve millî meseleler teşkil ederdi.
Yıllardır ilmî ve fikrî çalışmalarım arasında memleketimizin mânevî, ahlâkî, derûnî meseleleriyle de meşgul olur, gönül dostlarımla zaman zaman bu meseleleri tezekkür ederdim. Sohbetlerimizin temerküz noktasını; dinî, ilmî ve millî meseleler teşkil ederdi.
Bu sohbetlerde üzerinde en ziyâde hassasiyet gösterdiğimiz mevzu da maârif meselesi olurdu. Ecdadımızın ilim ve irfan âlemindeki şehâmetli icraatlarını zevkle mütâlaa ederken, rûhumuz emsalsiz sürurlarla dolardı. Fakat o şanlı ecdadın, o necip milletin torunlarının bugün cehâlete, sefâhate ve ihtilafa mahkûm olmasının ızdırabı, bizleri tarifi mümkün olmayan hüzünlere gark ederdi. Bu ise memleketimizin istiklali açısından bizlere endişe verirdi.
Bu sohbetlerin neticesinde şu acı manzarayı gördük: Mevcut maârif sistemimiz millî ve mânevî ruhtan uzak kaldığı ve kendi öz kültürünü ihmal ettiği için, kendinden beklenen neticeyi verememiş, terör ve anarşi gibi felaketlerin önünü alamamıştır.
Eğitimimizin bu hazin manzarasını bir gün ziyaretime gelen eğitim sahasında mütehassıs bir grup dostuma arz ettim. Sohbetimiz esnasında, onlar bugünkü maârifi eskiye nazaran daha iyi bularak, okulların çoğaldığından, öğretmen açığının giderek kapandığından ve okur-yazar oranının her geçen gün yükseldiğinden bahsettiler.
Kendilerine şöyle dedim: Acaba maârif sadece okuyup yazmaktan mı ibarettir ve okulları çoğaltmak maâriften beklenen neticenin hâsıl olması için kâfi midir? Eğer bir memlekette maârif böyle telakki edilirse, o memleket terakkîye değil tedennîye mahkûm olmaz mı? Bir millet refah ve saadetle yaşamıyorsa, maddeten ve mânen tekâmül etmiyorsa, orada maârif acaba vazifesini hakkıyla yapmış mıdır?
Ve o anda aklıma gelen şu sualleri kendilerine tevcih ettim.
– Bugünkü maârif sistemini memleketin teâlî ve terakkîsi, refah ve saadeti için yeterli buluyor musunuz? Bulmuyorsanız ne gibi tedbirler düşünüyorsunuz?
– Okullarımızda yetişen gençler, bu milletin arzu ettiği ve muhtaç olduğu millî değerlere yeterince sâhip olabiliyorlar mı? Maârif camiası bu hususta bir endişe ve heyecan taşımakta mıdır? Millî eğitimimiz hakikaten millî midir?
– Gençlerimiz bu maâriften dinini, dilini, örfünü, ahlâkını hakkıyla öğrenebiliyor mu?
– Gençlerimize şanlı tarihimizin ibretli sahifelerini okutup, onlara hâdiselerin rûhunu tahlil edebilecek bir kudret ve seviye kazandırabiliyor mu?
– Maârifimiz okuttuğu gençleri muayyen bir gaye, tek bir ideal ve müşterek bir ruh etrafında birleştirebiliyor mu? Ve bu birliği temin edecek râbıtaları nelerdir?
– Ecdadımızın bize örnek olarak miras bıraktığı; istikamet, şecaat, iffet, şefkat, merhamet, uhuvvet, nezâket, edep, tevazu, kardeşlik, sevgi ve saygı gibi devletimizi ebed-müddet teminat altına alan ulvî seciyeleri maârifimiz gençlerimize tamamıyla verebiliyor mu?
Öğrencilerin efkârını, hissiyatını, mânevî ve ahlâkî değerler manzumesini sağlam bir zemin üzerine oturtabiliyor mu?
– Maârif mefhumu bir milletin ilmî, fikrî, ahlâkî ve harsî varlıklarının hepsini ihtiva ettiğine göre, şimdiki maârif sistemimizi bu cihetle yeterli buluyor musunuz?
– Maârif sistemimiz milletin saadet ve huzuruna, terakkî ve tekâmülüne hizmet edebilecek mütehassıs elemanlar yetiştirebiliyor mu?
– Acaba neden senelerden beri biz, ilim için Batı'ya talebe gönderiyoruz da, onlar bize göndermiyorlar. Yoksa maârifimiz henüz kemal derecesine ulaşamadı mı?
Üzülerek ifade edeyim ki, bu suallerime karşı aldığım cevaplar, eğitim sisteminin çökme noktasına geldiğini açıkça ortaya koyuyordu. Memleketimiz adına vicdanen muazzeb olduğum bu tablo karşısında, "acaba eğitim sisteminin ıslahı hususunda bir şeyler kaleme alabilir miyim" suali zihnimde tecessüm etti.
Elbette bu milletin kanını akıtacak, mevcudiyetini sarsacak ve hayatını söndürmeyi hedef alacak tehlikeleri hissedip gören her hamiyetperver gibi ben de hakikatleri araştırmaktan, yazmaktan, vukuu muhtemel felaket ve faciaları görüp göstermekten bigâne kalamazdım, sa'y ve gayretimi esirgeyemezdim. Fertlerin intibahına vesile olacak nur-u hakikati göstermeyi de kendime bir vazife telakki ettim. Bu itibarla meselenin teknik teferruatına girmeden, milletimizin beklediği ideal bir eğitim sisteminin hangi esaslara bina edilmesi gerektiği hususundaki kanaatlerimi yazmaya karar verdim.
Bu millet her şeyden önce fikren tenvire muhtaçtır. Onu felaha ve huzura kavuşturacak bir lem'a-i nur, bir şule-i irfan göstermemiz bizim için cihanbahâ bir vazife- i ulviyedir. Bugün öyle bir zamanda bulunuyoruz ki, en küçük bir hakikati gizlemek bu millet için büyük bir ihanet olur. Yanlış kanaatlerin devamına göz yummak kadar büyük bir cinayet ve şenaat tasavvur olunamaz.
Hataları en derin, en gizli noktalarına kadar açmak, noksan ve kusurları teşhis etmek, ehli himmetin en büyük vazifelerindendir. Zira kusurları itiraf etmeden, hatalardan dönmeden yapılacak her teşebbüs akim kalır. Hakikatler acı bile olsa tereddütsüz söylenmeli, inkişafına mani olan engeller izale edilmelidir.
Evet, neden dünkü ittifak, muhabbet ve uhuvvet, bugün ihtilafa, adavete ve tefrikaya dönüştü? Neden asırlarca bu milletin vifak ve ittihadı, uhuvvet ve muhabbeti devam etti de; bütün inkıraz ve sefaletler bu zamanda zuhur etti? Neden bir zamanlar cihana meydan okuyacak kadar şehâmet, celadet gösteren, uhuvvet ve muhabbetin sembolü olan bu milletin evlatları bugün birbirinin kanını akıtıyor, hayatını söndürüyor ve memleketi korkunç felaket ve tehlikelere sürüklüyorlar?
Dün cihanı hayrete düşüren, muazzam medeniyetler kuran, iklimlere ilim, irfan götüren, uhuvvet ve muhabbetin sembolü olan bu milletin evlatları, bugün neden bu cehâlete ve ihtilafa maruz kaldılar? Bunun muhakemesini yapmak lazım gelmiyor mu? Bu çöküşün, bu hezimetin sebeplerini sadece dışarıda aramak abestir. Evet, hamiyetperver her insanın vicdanlarında derin ızdıraplar doğuran bu yara üzerinde ne kadar durulsa yeridir.
Mehmed Kırkıncı Hocaefendi(rh)
Nasıl bir Maarif adlı eserinden
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
MUALLİMLERİMİZ NELERE DİKKAT ETMELİ?
İnsanları tenvir ederek cehaletten halas eden, onları atalet ve sefaletin karanlık gecelerinden
HÜRRİYET ADINA KAYBETTİKLERİMİZ
Dr. Alexis Carrel Her insan keyfine göre yaşamak ister. Bu insanın doğuştan gelen bir dileğid
ŞAFAĞIN IŞIĞINDAKİ SIR
“Annemin memnun bir eda ile: “Bu sabah kahvaltıdan önce ne yaptığımı dünyada tahmin edeme
UBEYDULLAH-I AFGÂNÎ İLE SEBÎLÜRREŞÂD İDÂREHÂNESI’NDE BİR MUHÂVERE
Ubeydullah-ı Afgānî” nâmında bir zât tarafından geçenlerde Kavm-i Cedîd ünvânıyla neş
MAÂRİF, DİN EĞİTİMİNİ EN İYİ ŞEKİLDE VERMELİDİR
İnanmak yaradılışın bir gereğidir. Din, aklın mâverâsında, zekânın fevkinde bir mürşi
MELİK FAYSAL’IN YAHUDİ KİSSİNGER'E VERDİĞİ TARİHİ CEVAP
Melik Faysal'ın en önemli gayelerinden birisi, Filistin meselesi ve Mescid-i Aksâ'nın hürriyeti
NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER
Mânevîyatsız ilmin, beşeriyete felâh ve huzur yerine, şüphe, tereddüt, hatta ızdırap verdi
NASIL BİR MAARİF?
Yıllardır ilmî ve fikrî çalışmalarım arasında memleketimizin mânevî, ahlâkî, derûnî
GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER
Diyorlar ki: Dünyaya bir kere gelinir. Sonun başlangıcı yoktur. Gülün, eğlenin, bir yıldır
HİCRET VE HAREKET
Hicret, tâ ezelden ebede, âlem-i vücubdan âlem-i imkâna, daire-i ilimden daire-i kudrete, tâ
ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE
Ramazan ayının hususiyeti oruç. Orucun hususiyeti de kendisine ait meseleler. Başında; tutan tu
- HEKİM VE FİLOZOF GÖZÜ İLE RAMAZAN
- HÜZÜNLÜ BİR HAYVANAT BAHÇESİ GEZİSİ
- YİRMİNCİ ASRIN BAŞINDA ANADOLUDA PAZARIN NAMUSU
- BİZ DE RAHATSIZIZ
- "BANA KUR’AN YETER!”
- MEALCİ KARDEŞLERİME KUR’AN’DAN MİSAFİRPERVERLİK DERSİ
- MEZHEPLERE TÂBİ OLMAYANLAR
- ‘KADİR GECESİ BİN AYDAN HAYIRLIDIR’ NE DEMEKTİR?
- İKİ PEYGAMBERİN DOĞUM GÜNLERİ
- “BİR ALLAHSIZA CEVAP”
- YEDİ YAŞIN ÖNEMİ
- DÜŞÜLEN MÜHİM BİR HATA
- YALANCININ MUMU
- BEN OLACAKTIM Kİİİİİ
- AĞIRLIĞINI DUYMAK
- SON ASIRDA TASAVVUFTA TECDİD YAPAN ÜÇ ŞAHSİYET
- KURBAN KESMEK KİMLERE VÂCİPTİR?
- KURBAN
- DİLİMİZE BİR ŞEY OLDU
- NERDE O ESKİ GÜNLER
- YALAN DOLAN SONRASI YAPILAN ASKERÎ DARBELER
- BAYRAMLA İLGİLİ SÜNNET VE ADABLAR
- BİR KOLERA SALGINI HATIRASI; NURİYE ABLA
- “GUSL-İ İÇTİMÂİ”
- İMANIN ÇİÇEĞİ RAMAZAN ORUCU
- EVLİYA
- BERAAT GECESİ İLE ALAKALI ÜÇ YANLIŞ MESELE
- ALLAH’IN AHLAKIYLA AHLAKLANANLAR
- ATEİST, DEİST ve BİLİME DİN GİBİ İNANANLARA SORULAR
Ey iman eden kullarım! Şüphesiz benim arzım geniştir. O halde (nerede güven içinde olacaksanız orada) yalnız bana kulluk edin.
Ankebut, 56
GÜNÜN HADİSİ
Îmân altmış kadar şu'bedir. Hayâ da îmânın bir şu'besidir.
BUHARİ,KİTÂBÜ'L-ÎMÂN, EBU HUREYRE(r.a.)'dan
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...