KADER RİSALESİ’NDEN İZAHLAR-2

BİRİNCİ MEBHAS: Kader ve cüz'-i ihtiyarî, İslâmiyetin ve imanın nihayet hududunu gösteren, hâlî ve vicdanî bir imanın cüz'lerindendir. Yoksa ilmî ve nazarî değillerdir. Yani mü'min herşeyi, hattâ fiilini, nefsini Cenab-ı Hakk'a vere vere, İzah: Şu kainat A


2023-11-22 10:31:03

BİRİNCİ MEBHAS: Kader ve cüz'-i ihtiyarî, İslâmiyetin ve imanın nihayet hududunu gösteren, hâlî ve vicdanî bir imanın cüz'lerindendir. Yoksa ilmî ve nazarî değillerdir. Yani mü'min herşeyi, hattâ fiilini, nefsini Cenab-ı Hakk'a vere vere,

İzah: Şu kainat Allah'ın mülkü, burada ki bütün filleri O icra ediyor. Ben de kâinata sunulmuş bir hülasayım. Ben de Allah'ın mülküyüm, bendeki fiilleri de O icra ediyor. Nehiri Allah akıttığı gibi, kanımı da Allah akıtıyor. Ormanı Allah bitiriyor, saçımı da Allah bitiriyor. E madem her şeyi Allah'a vere vere, e ben daha nasıl gireyim günaha? Sıra geldi günaha, onu ne yapacağız?

"tâ nihayette teklif ve mes'uliyetten kurtulmamak için" 

İzah; Günah ta benim, kabahat te benim. Her şey onun fiili dememek için "Cüz'-i ihtiyarî" önüne çıkıyor. Ona "Mes'ul ve mükellefsin" der. Çünkü her şeyi Cenab-ı Hakk yapıyor, bunda şüphe yok. Bütün Allah yapıyor, biz sadece istiyoruz. Her şeyi Allah yapıyor doğru, peki biz nereden mesul oluyoruz?

Cenab-ı Hakk'ın iradesi var ya, o iradesine demiş ki "ben kâinata muti bir kavim yaratayım, melaikeleri yaratmış. İşleri güçleri tefekkür olan, hayret olan, tesbih olan, tahmid olan bir kavim yaratayım, demiş, melaikeleri yaratmış.

Bir de işi gücü yemek olan başka bir kavim yaratayım, o da hayvanlar. Günah işlememekte müşterek, ama vazifeleri farklı. Birinin vazifesi tesbih, tefekkür, hayret… Melaikeler. Birinin vazifesi malum. Bu iki kabilenin mesuliyeti yok, iki kabile de günahsız. Cansızlarla, bitkileri saymıyoruz.

Yine Allah bir irade buyuruyor: "Ben bir mahlûk yapacağım, insan. O neyi isterse ben de onu yaratayım." Dikkat edin, biz neyi istersek Allah onu yaratıyor ya, mesela gölü düşünün; bir balık göle girdi mi, ne tarafa girse gölde yüzüyor. O gölün içerisinde böyle de gidersin, böyle de... onu bize bırakmış.

Bazıları karıştırıyor; Nasıl işte Allah'ın iradesi dışında? Allah'ın iradesi dışında iş yapamazsın zaten. Denizin içindesin, illa o denizin içinde yüzeceksin. Ama sana irade verilmiş, ister böyle git, ister böyle git. Öyle de gitsen bu denizin içindesin, böyle de gitsen, o denizin içindesin. Öyle de gitsen, gidişi Allah yaratıyor, böyle de gitsen, gidişi Allah yaratıyor.

Onun için biz kader dışında bir iş yapmıyoruz. Mesul de oluyoruz, niye? Böyle gitmeyi yasaklamış, öyle gitmeyi serbest bırakmış. Oradan kaybedip, kazanıyoruz. Mesele bu. Her şeyi Allah 'a vere ver günahları vermeyelim diye.Çünkü günahı ben işlerdim. Allah bana yasaklamış, böyle gitme, şöyle git. Niye? Allah böyle buyurdu çünkü cennet ve cehennemi yarattı. Bir anda hadsiz işi beraber icra ediyor. Lütfünun ve kahrının, iki tecelligahıdır; cennet ve cehennem. Cennet, lütfunun, cemali isimlerinin tecelligahı, cehennem de kahır, celali isimlerin tecelligahı. Yaratmış, sen karışamazsın. Güneş demiyor ki beni niye Güneş diye yarattın, cehennem beni niye cehennem yarattın? Bunlar kimin haddine. Cenab-ı Hakk mahlûkuna sormuyor ki, yaratıyor. Mutlak irade ile yapılıyor. Bize de sormuyor adem kalmak mı yoksa vücuda gelmek mi istersin. Bize elhamdülillah karışmadık. Cenab-ı Hakk lütfetti, yarattı, o imtihandan kurtardık. Şimdi ikinci imtihandayız. Şöyle giderseniz, kahır tecelligahıma gidersiniz diyor. Nasıl gidersiniz? Şirk koşarsanız, günah işlerseniz menfi her şey. Böyle giderseniz, lütuf tecelligahıma gidersiniz. Ne yaparsanız? İman ederseniz, amel-i salih işlerseniz, takvada yaşarsanız. Siz bilirsiniz. Az bir cüz'i irade ile öyle de gitsek, böyle de gitsek, külli iradenin içindeyiz.

Burada günahı üzerimize aldık, sıra geldi iyiliklere.

"Sonra, ondan sudûr eden iyilikler ve kemalât ile mağrur olmamak için"

İzah:  "Kader" karşısına geliyor, Cüz'i irademle ders dinliyorum, cüz'i irademle namaz kıldım, cüz'i irademle sadaka verdim, istesem vermezdim. "Bakın ne güzel işler yapmışım, benim yerim cennet" dememek için karşımıza kader çıkıyor.

"Der: "Haddini bil, yapan sen değilsin."

Biz ne kadar hayır işlersek işleyelim, ne kadar hayır varsa onları bir kenara koyun onun yanına da bir hayvan koyun. Koyun niye bunları yapamıyor? Mahiyeti müsait değil. Demek Allah bizi insan mahiyetinde yaratmış da biz bunları işliyoruz. İnsan olarak yaratılmamız kaderdir. Allah onu koyun takdir etmiş, onu deve takdir etmiş, beni adam takdir etmiş de o hayırları işliyorum deyip, bütün iyilikleri kadere vereceğiz. Ama ben ne yapabilirdim, bunları işlemeye bilirdim, yani cehenneme gidebilirdim. Orayı değil burayı tercih ettim, benim işim bu kadar. Cüz'i irademi müspet kullandım. O işleri yapan ben değilim.

En büyük ibadet namaz. Biz Allah'ın, okuduğumuz Kur'an Allah 'ın, mekân Allah'ın, zaman Allah'ın... biz ne yapıyoruz? Allah'ın emrine uyarak o vakitte namaz kılıyoruz. Namaz kılmayı hedefledik o kadar bizim işimiz. Böyle düşünüp bizden çıkan iyiliklere sahip çıkmayacağız. Hep Allah'ın lütfu ve takdiri; kader budur.

Adam böyle yapmıyor, hep kötülükleri kadere veriyor, iyiliklere gelince, "ben yaptım, ben ettim." Üstad diyor ya: İki uç: Bir günahlara karşı Cenab-ı Hakk'ı kadere istinad edip, büyük bir hataya düşmekten kurtuluyoruz. İki sevabımıza sahip çıkıp büyük bir hataya düşmekten kurtuluyoruz. Her namazda diyoruz ya "Ihdınas sıratel müstakim" bu da, buraya dâhildir. Ya Rabbi sen bizi sıratı müstakimden ayırma. Doğruluktan, doğru yoldan ayırma. İfrat, tefritten muhafaza eyle. Nedir sıratı müstakim? Bizim bildiğimiz kader. İrademize sahip olacağız. İyilik suretini Allah'a vereceğiz, kötülük suretini nefsimize vereceğiz, sırat-ı müstakim budur. Her namazda sırat-ı müstakim derken kaderi böyle anlamaya da dua etmiş oluyoruz. Sırat-ı müstakim hadsiz bir hazine, bir vechesi de bu.

"Evet kader, cüz'-i ihtiyarî; iman ve İslâmiyetin nihayet meratibinde... Kader, nefsi gururdan ve cüz'-i ihtiyarî, adem-i mes'uliyetten kurtarmak içindir ki, mesail-i imaniyeye girmişler. Yoksa mütemerrid nüfus-u emmarenin işledikleri seyyiatının mes'uliyetinden kendilerini kurtarmak için kadere yapışmak günahlara girince kadere yapışmak ve onlara in'am olunan mehasinle iftihar etmek, gururlanmak, cüz'-i ihtiyariye istinad etmek; bütün bütün sırr-ı kadere ve hikmet-i cüz'-i ihtiyariyeye zıd bir harekete sebebiyet veren ilmî mes'eleler değildir. Evet, manen terakki etmeyen avam içinde kaderin cây-ı istimali var." 

İzah: Manen terakki, büyük veliler var bunlarda kendi iradelerinden tamamen vaz geçmişler. Bunlara da Cenab-ı Hakk ilham ediyor. Nasıl meleklere ilham ediyor, peygamberlere vahiy ilham ediyor. Bu zatlara da ilham ediyor. Bunlar tamamen kadere teslim olmuşlar. Bunların kader meselesi başka o bizim işimiz değil. Bizim işimiz ne? Manen terakki dediği biz işte, o makamdan aşağıda olanlar yani bizler kaderin cây-ı istimali var. Cây-ı istimali var, kullanma tarzı şekli var. Nasıl kullanacağız? Fakat o da maziyat ve mesaibdedir ki, mazide ve musibette biz kaderi burada kullanacağız. Keşke şunu şöyle yapmasaydım. Keşkesi yok işte. Mesela keşke geçen asırda dünyaya gelseydim. Keşke babam şurayı satmasaydı… Bunlar çok manasız şeyler; mazide kalmış, irade taalluk etmiş orada kadere vereceksin. Takdir-i ilahi böyleymiş. 

Kaderin her şeyi güzeldir. Saçınızdan başlayın. Saçınız güzel mi değil mi? Kaşınız güzel mi değil mi? Ağzınız, ayağınız, tırnağınız güzel mi değil mi? Her şey güzel, her şeyi Allah takdir etmiş. Böbreğiniz güzel, pankreasınız güzel, alyuvarınız, akyuvarınız güzel, sinir sisteminiz, sindirim siteminiz bunların hepsi güzel ya. Ama biz bunu böyle düşünmüyoruz tepeden tırnağa her şeyimiz güzel, her şeyimiz Allah tarafından yapılmış. İnsanı büyüt ortaya kâinat çıkar. Kâinat da güzel. Bu şuur içerisinde maziye bakacağız Allah'ın takdiri güzeldir, mutlaka hakkımda hayırlısı odur.

Hani bazen diyoruz ya keşke asrı sadette dünyaya gelseydim. Ne malum inanıp inanmayacağımız. Ben hiç diyemiyorum. Asrı sadette dünyaya gelenlerin şefaatlerini istiyorum o kadar.

"ye'sin ve hüznün ilâcıdır." 

Yeise düşmeyeceğiz, hüzne düşmeyeceğiz. Mazi ve musibeti kadere verdik, rahat ettik, yeise düşmedik.

"Yoksa maasi ve istikbaliyatta değildir ki,"

Üstad diyor ya tevekkülü tarif ederken, tevekkül, esbabı bütün bütün terk etmek değildir.esbabı dest-i kudretin perdesine riayet edeceksin. Allah, meyve veriyor ama ağaçta veriyor, perdesi o.Riayet etmedin mi, elmasını da yiyemezsin. Allah o kanunu öyle koymuş. Esbab ? bir nevi fiili dua. Ağacı dikmekle, bakımını yapmakla fiilen dua yapmış oluyorsun. Neticeyi Cenab-ı Hakk'tan istemek. Elmayı Allah'tan isteyeceksin, elmayı ağaç yapamaz, elmayı toprak ta yapamaz, güneş te yapamaz. Elmayı Allah yapar. Ama ağaç dikmezsem elma alamam, güneş olmazsa elma alamam o başka mesele. Yola çıkacağım, İstanbul'a gideceğim. Cenab-ı Hakk takdir etmişse giderim, dikkat edin, etmemişse gitmem. Onun için hiç otobüse binmeye gerek yok. Nasıl gideceksin? Otobüse bineceksin bindin mi? Diyeceksin ben otobüse bindim Allah takdir etmişse giderim, yolda kaza olursa gidemem, bu söz doğru. Otobüse binmeden nasıl gideceksin? Bindin, İstanbul'a gitmen garanti değil. Kader burada geçerli.

"Demek kader mes'elesi, teklif ve mes'uliyetten kurtarmak için değil, belki fahr ve gururdan kurtarmak içindir ki, imana girmiş. Cüz'-i ihtiyarî, seyyiata merci' olmak içindir ki, akideye dâhil olmuş. Yoksa mehasine masdar olarak tefer'un etmek için değildir."

Şunu ayna kabul edin. Bu aynayı Güneş'e veya ışığa tuttuk mu buradan ışık görmeyecek miyiz? Bu ayna, şimdi ışığa ne oluyor? Masdar oluyor dahil oluyor. Masdar ışık bundan çıkıyor. O zaman cebime koyunca da bundan ışık çıkması lazım. Şimdi hiçbir sebep masdar değildir, hepsi mazhardır. Lütfü Kerim'in mazhar-ı ilahiyesi tecelli ediyor. Mesela ağaç dedik ya, lezzet onda mazhardır, rızık onda görülüyor, onda parlıyor. Yoksa ağaç hiçbir şey vermiyor.

-devam edecek-

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

HAŞİR RİSALESİNİN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI

HAŞİR RİSALESİNİN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI

Bu ayette iman esaslarının –Allah’a imandan sonra- ikincisini teşkil eden ölümden sonra yen

KADER RİSALESİ’NDEN İZAHLAR-3

KADER RİSALESİ’NDEN İZAHLAR-3

“Evet Kur'anın dediği gibi, insan seyyiatından tamamen mes'uldür. Çünki seyyiatı isteyen od

KADER RİSALESİ’NDEN İZAHLAR-2

KADER RİSALESİ’NDEN İZAHLAR-2

BİRİNCİ MEBHAS: Kader ve cüz'-i ihtiyarî, İslâmiyetin ve imanın nihayet hududunu gösteren,

KADER RİSALESİ’NDEN İZAHLAR-1

KADER RİSALESİ’NDEN İZAHLAR-1

Kıymetli ziyaretçilerimiz, geçen Şubat ayı içinde dar-ı bekaya irtihal eden merhum Prof. Dr.

DOKUZUNCU SÖZ'DEN BİR DERS

DOKUZUNCU SÖZ'DEN BİR DERS

Geçen Şubat ayında Rahmet-i Rahman’a tevdi ettiğimiz merhum Prof. Dr. Alaaddin Başar beyin Na

BİR MODEL OLARAK “MANA-YI HARFİ”

BİR MODEL OLARAK “MANA-YI HARFİ”

Mana-yı harfi, sanatın arkasında sanatkârı görmek ve göstermektir. Daha ilerisi, bu bilinci i

ÖLDÜKTEN SONRA DİRİLİŞİN İSBATI

ÖLDÜKTEN SONRA DİRİLİŞİN İSBATI

Geçtiğimiz cumartesi akşam davet edildiğim yerde önüme bir metin koydular: -Hocam, bu akşam

EKONOMİK KRİZ VE BEDİÜZZAMAN

EKONOMİK KRİZ VE BEDİÜZZAMAN

EKONOMİK KRİZ VE BEDİÜZZAMAN Ünlü sosyal antropolog Gellner’in Sovyetler Birliği’nin yı

MEDENİYET VE BEDİÜZZAMAN

MEDENİYET VE BEDİÜZZAMAN

Külliyatında Bediüzzaman, bize somut bir medeniyet projesi vermez. Zaten ondan böyle bir proje b

FELSEFE VE BEDİÜZZAMAN

FELSEFE VE BEDİÜZZAMAN

Felsefe deyince insanın aklına çok sayıda soru takılmaktadır. İlk olarak felsefe nedir? sorus

NURSİ’DE DEVLET ALGISI-2

NURSİ’DE DEVLET ALGISI-2

Siyaset-Şeriat Özdeşliği Burada ilk olarak Bediüzzaman’ın tek parti dönemindeki “siyaset

Dua eden, bana dua ettiği zaman onun duasına karşılık veririm.

Bakara, 2/186

GÜNÜN HADİSİ

"Üç defa kapıyı çalın. İzin verilirse girin; aksi halde dönün."

Riyazü's Salihin, 2/874

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI