ÜÇÜNCÜ NOKTA: “AHSEN-İ TAKVİM” SIRRIYLA İNSAN
İnsan mahlukat içinde en güzel, en bedi ve en mükemmel bir şekilde yaratılmıştır. Yusuf Aleyhisselam güzeldi. İnsan ise “Mahlukatın Yusuf’udur.” Bakın insanın cemaline, simasındaki tatlılığa, fıtratındaki mükemmelliğe…
İnsan mahlukat içinde en güzel, en bedi ve en mükemmel bir şekilde yaratılmıştır. Yusuf Aleyhisselam güzeldi. İnsan ise "Mahlukatın Yusuf'udur." Bakın insanın cemaline, simasındaki tatlılığa, fıtratındaki mükemmelliğe…
İnsanda hem sima ve suret güzelliği var. Hem de siret güzelliği var. Cenab-ı Hak, insana anlama, idrak ve intikal güzelliği vermiş. Hem beyan ve mütalaa dirayeti, ruh asaleti, aşk muhabbeti, sevgi ve şefkat letafeti, af ve kerem zarafeti ihsan eylemiş.
İnsana verilen his ve duygulara, istidat ve kabiliyetlerin açılıma bakın!.. Bu nimetler ne kadar mükemmel ne kadar harika ne kadar müzicedir!
Bir an bundan beş bin sene gerilere gidin… Ormanda bir çocuğu düşünün… O çocuk en zayıf, en aciz ve perişan… Çakallar, kurtlar, kuşlar üç beş dakikada onu paralar, param parça ederler.
Hayalen şimdiye, şu ana gelin... Beş bin sene önceki kurtlar, kuşlar, ayılar, çakallar hep aynı yerde. Bir adım bile atamamışlar… Bir de insana bakın nereden nereye gelmiş!..
Evet, adeta insan, koordinatları sonsuza ulaşan bir keyfiyette yaratılmış. Camiiyet sırrıyla bakınca, dünya insanı doyurmuyor. İnsan öteleri istiyor. Ruh bekayı arzuluyor, ebediyeti kucaklamaya çalışıyor. İlanihaye devamda kıvam, kıvamda devam istiyor. Hem o devam ve bekayı, o saadet ve süruru gönül dostlarıyla birlikte paylaşmak istiyor.
İstiyor! Pek çok şey istiyor… İnsan arzular sarayı… İştahlar köşkü… Ama karşısına ölüm gerçeği çıkıyor. Şairin ifadesiyle "herkes gelen ölüm, her eve giren ölüm" insanı alıp götürüyor, bütün sevdiklerinden koparıyor, o anda bütün emeller ve arzular tükeniyor, bütün sevda ve hülyalar toprağa gömülüyor.
Peki! Ama hayat bu kadar mı yani? Ölüp gidecek miyiz? Ölümle her şey bitecek mi? Arzın halifesi, mahlukatın efendisi olan şu insan yokluk çukurlarına mı atılacak, çürüyüp gidecek mi? kabirde farelere mi yem olacak?
Hayır! Ve asla…
Çünkü kâinata abes ve israf yoktur. Cemil-i Zülcemal "ahsen-i takvimde" yaratığı insanı asla ve asla toprakta çürütmeyecektir.
Bu vesile ile, bir sohbette yaşadığım bir hatırayı sizlerle paylaşmak istiyorum: Bir gün bir genç "Hocam! Bir şiir yazdım. Bakıp bir değerlendirme yapabilir misiniz?" dedi. Yazdığı şiiri bana uzattı.
Baktım bir şeyler karalamış… kâğıtta çok şey var ama şiir diye bir şey yok! Ne ahenk ne ölçü ne kafiye ne selaset… Kelimeler sarhoş…cümleler baygın. Her şey birbiri içine karışmış… şiir değil tam bir aşure…
Bir an düşündüm. "Ben bu gence ne diyeyim? Ne konuşayım?" "En iyisi bu gence takılayım, bir latife yapayım" dedim içimden…
Kâğıdı elime aldım. "Bu şiir öyle bir şiir ki…" dedim. Baktım gencin ağzı gevşedi… Genç şiirini takdir edeceğimi zan etti.
Birden ciddileştim. "Bu şiir öyle bir şiir ki, bunu tutup çöp sepetine atasım geliyor." Dedim. Kâğıdı elime alıp bürümeğe başladım. Genç, elimi tuttu. Hemen kolumdan yakaladı. "Hocam ne yapıyorsun? Sakın ha'a! Ben bu şiire tam beş saatimi verdim." dedi.
Bu olay bana tam bir ders oldu… Alemimde güzel düşüncelerin tecellisine kapılar açtı.
İnsanın fıtratı bu! İnsan eserinin yok olup gitmesini istemiyor. Emeğinin çöpe atılmasına razı olmuyor.
Evet, O an kalbime bir mana düştü. "Şu kâinat kitabının en mükemmel, en beliğ ve en güzel şiiri, şah beyiti, en bercestesi olan şu insanı Cemil-i Zülcemal, Rahman-ı Zülkemal hiç yokluğa atar mı?
Arzın halifesini, mahlukatın efendisini, kâinatın bu nakş-i ekberini, bu mucize sanatını toprakta çürütür mü, hiç zayi eder mi?
Şu insanın zarafet ve letafetine, ahenk ve güzelliğine, tenasüb ve mükemmelliğine bakın! bu mucize sanatı hiç toprağa gömer mi?"
Hususan Resul-u Ekrem'ini, Habib-i Edibini, "levlake" sırına mazhar olan peygamber efendimiz Hz. Muhammed Mustafa'sını (a.s.v) hiç yokluğa atar mı?"
Hayır ve asla!..
Evet, insan saadet-i ebediye için yaratılmıştır. İnsan ebede gidecektir. Ebede mebustur…
Elbette o Rahman-ı Rahim, o Kadir-i Kerim, müştak ve mütefekkir, halis ve muhlis, arif ve abid, salih ve muttaki kullarını yokluk çukurlarına gömmeyecek, onları ebediyet ile namütenahi nimet ve ikramlarla mükafatlandıracaktır. Onlar "Halidine fi ha ebeda!" sırrı zahir olacaktır. İnşaallah…
Evet, bütün bu açıklamalar gösteriyor ki, insan hayatının çok "MÜHİM VAZİFELERİ VE BÜYÜK MEZİYETLERİ VE KIYMETTAR FAİLERİ VAR."
Bu vasıf ve nitelikler, bu sorumluluk ve faydalar asla zayi edilmeyecektir. İnsan bu insaniyet cevherini şeytanlara satmamalı, şuursuz nefs-i emmarenin eline vermemelidir. Hayatını gayesiz, başıboş, şuursuz bir biçimde tüketmemeli ve gayr-i meşru isteklerin esiri ve zebunu olmamalıdır. Çünkü, "İnsan, ipi boğazına sarılıp, istediği yerde otlamak için başıboş bırakılmamıştır."(1)
Evet, "Ve madem bu kâinat insan için halk edilmiş ve insan ise marifet ve muhabbet-i İlâhiye için yaratılmış. Ve madem bu kâinatın Hâlıkı, esmâsıyla sermedîdir. Ve madem esmâlarının cilveleri daim ve bâkî ve ebedî olacaktır. Elbette ve herhalde insan bir dâr-ı bekàya gidecek ve bir hayat-ı bâkiyeye mazhar olacaktır. Ve insanın kıymetini ve vazifelerini ve kemâlâtını bildiren, rehber-i âzam ve insan-ı ekmel olan Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm, insana dair beyan ettiğimiz bütün kemâlâtı ve vazifeleri en ekmel bir surette kendinde ve dininde göstermesiyle gösteriyor ki: Nasıl kâinat insan için yaratılmış ve kâinattan maksud ve müntehap insandır. Öyle de, insandan dahi en büyük maksud ve en kıymettar müntehap ve en parlak âyine-i Ehad ve Samed, elbette Ahmed-i Muhammeddir.(2)
Dipnotlar
1-Sözler, RNK, s. 84
2-Lem'alar, RNK,s. 427
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
YEDİNCİ NOKTA: NEDİR HAYATIN EN SAF LEZZETİ VE EN HALİS SAADETİ?
İmandır hayatın en safi lezzeti ve en halis saadeti… İmandır saadetin menşei, kayyum değer
BEŞİNCİ NOKTA: NEDİR HAYATIN HAKİKİ HUKUKU?
Evet, hayat iki flama arasındaki bir yürüyüşe benzer. Nasıl yürüyeceksin? Mesele bu!
DÖRDÜNCÜ NOKTA: NEDİR HAYATIN MAHİYETİ?
Hayatın mahiyeti, esmâ-i İlâhiyenin definelerini açan anahtarların mahzeni ve nakışlarını
BU MAKAMDA BİR SUAL AKLA GELMEKTEDİR
“Madem insanın böyle bir keyfiyet ve mahiyeti var. Camiyyet sırrına mazhar. Neden özellikle b
ÜÇÜNCÜ NOKTA: “AHSEN-İ TAKVİM” SIRRIYLA İNSAN
İnsan mahlukat içinde en güzel, en bedi ve en mükemmel bir şekilde yaratılmıştır. Yusuf Ale
İKİNCİ NOKTA: “EMANET-İ KÜBRA” İTİBARİYLE İNSAN
Biz, emaneti göklere, yere ve dağlara arz ettik. Onlar onu yüklenmeye yanaşmadılar, ondan korkt
BİRİNCİ NOKTA: HAKİKAT TERAZİSİNDE İNSAN
Yeni bir duvar saati aldınız. Bu saati bir çivi ile duvara çakacaksınız. Çok basit bir iş
MANA-YI HARFİ İLE BAKIŞ
İNSANIN MAHİYET VE HAKİKATI, SAADET VE SORUMLULUĞU Beşerin düşünce dağarcığında iki bak
İman edip salih ameller işleyen kimseler için mağfiret ve bol rızık vardır.
Hac, 50
GÜNÜN HADİSİ
Kim Müslümanlar arasından bir yetim alarak yiyecek ve içeceğine dahil ederse, affedilmez bir günah (şirk) işlememişse, Allah onu mutlaka cennete koyacaktır.
Tirmizi, Birr 14, (1918)
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...