SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-24

46. ayet:, مِّنَ الَّذِينَ هَادُواْ يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَن مَّوَاضِعِهِ وَيَقُولُونَ سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَاسْمَعْ غَيْرَ مُسْمَعٍ وَرَاعِنَا لَيّاً بِأَلْسِنَتِهِمْ وَطَعْناً فِي الدِّينِ “Yahudilerden bir kısmı kelimeleri yerlerinden değiştirirler, dillerini eğerek, bükerek ve dine saldırarak "işittik ve karşı geldik", "dinle, dinlemez olası", "râinâ" derler.”


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2024-02-16 10:30:08

 46. ayet:, 

مِّنَ الَّذِينَ هَادُواْ يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَن مَّوَاضِعِهِ وَيَقُولُونَ سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَاسْمَعْ غَيْرَ مُسْمَعٍ وَرَاعِنَا لَيّاً بِأَلْسِنَتِهِمْ وَطَعْناً فِي الدِّينِ  

"Yahudilerden bir kısmı kelimeleri yerlerinden değiştirirler, dillerini eğerek, bükerek ve dine saldırarak "işittik ve karşı geldik", "dinle, dinlemez olası", "râinâ" derler."

سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا

Onları imâna çağırdığında sana "Sözünü işittik ve emrine isyan ettik" derler. Mücâhid şöyle der: "Bu ey Muhammed! Söylediğini işittik, bu hususta sana itaat etmeyiz" demektir. Bu hal, onların küfür ve inatlarını ifade etmekte daha beliğdir. 

وَاسْمَعْ غَيْرَ مُسْمَعٍ

"Söylediklerimizi dinle, dinlemez olası." Burada söz iki yönlü olup hayra da şerre de ihtimali vardır. Aslında hayır için kullanılır; "hoşa gitmeyecek bir şeyi dinleme" manasınadır. Fakat Pis Yahudiler bunu, Rasulullah (s.a.v.)'a beddua maksadıyle söylüyorlardı. Yani: "Allah kulaklarını sağır etsin" veya "Allah canını alsın" demek istiyorlardı.

رَاعِنَا

Rasulullah (s.a.v.)'a hitap ederken "ey ahmak" diyorlardı. Bu kelime, ahmaklık mânâsına gelen kelimesinden türemiş sövme kelimesidir. Rasulullah (s.a.v.) ile alay ve istihza etmek için iki manâlı kelimeler kullanıyorlar; bununla sövme ve haraketi kastediyor, fakat zahiren tazim ve hürmette bulunuyorlardı. Bunun için Yüce Allah şöyle buyurdu: "Dillerini eğip bükerek, haktan bâtıla çevirerek ve İslam'a saldırarak böyle söylerler." İbn Atiyye şöyle der: "Bu durum Yahudilerde halâ mevcuttur. Yahudilerin, küçük çocuklarını bu şekilde yetiştirdiklerini ve onlara, müslümanlara hitap ederken kullandıkları zahiren tâzim ifade eden fakat hakaret maksadıyle söyledikleri kelimeleri ezberlettiklerine şahit olduk."(Ebu Hayyan, El-Bahrul-Muhît, 3/264)

فَلاَ يُؤْمِنُونَ إِلاَّ قَلِيلاً

"Artık onlar pek az inanırlar." Zemahşerî şöyle der: "Onlar, sayılmayacak kadar zayıf bir şekilde iman ederler..(Keşşaf, 1/401) Bu da, kitab ve peygamberlerin bazılarına iman etmeleridir. 

*48. ayet: 

إِنَّ اللّهَ لاَ يَغْفِرُ أَن يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَلِكَ لِمَن يَشَاءُ وَمَن يُشْرِكْ بِاللّهِ فَقَدِ افْتَرَى إِثْماً عَظِيماً

"Allah şirki bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları, kullarından dilediği için bağışlar, Kim Allah'a şirk koşarsa, o, iftira ederek büyük bir günah işlemiş olur."

Taberî şöyle der: "Bu âyet gösteriyor ki, büyük günah sahibi herkes Allah'ın iradesi altındadır. Onun büyük günahı Allah'a şirk olmadığı müddetçe dilerse onu affeder, dilerse onu cezalandırır."(Taberî, 8/450)

 51.Ayet: "Kendilerine Kitab'dan nasip verilenleri görmedin mi; putlara ve bâtıla îman ediyorlar, sonra da kâfirler için: "Bunlar, Allah'a îman edenlerden daha doğru yoldadır" diyorlar!"

Rivayete göre Ebu Süfyan, Yahudi âlimlerinden biri olan Ka'b b. Eşref'e şöyle der: "Sen, kitabı bilen ve okuyan bir kişisin. Biz Ümmiyiz, okuma bilmeyiz. Hangimiz daha doğru yoldayız, söyle, biz mi Muhammed mi?" Ka'b: "Dininizi bana anlatın" der. Ebu Süfyan: "Biz hacılara develer kesiyor, onlara su içiriyor, misafir ağırlıyor ve Beytullah'ı tamir ediyoruz. Muhammed ise atalarının dininden ayrıldı ve akrabalık bağlarını kopardı" der. Ka'b: "Sizin dininiz onunkinden daha iyi, vallahi siz ondan daha doğru yoldasınız" der. Bunun üzerine Yüce Allah, "Kendilerine kitaptan nasip verilenleri görmedin mi?." âyetini indirir.(Vahidî, Esbâbu'n-Nuzûl, s. 89; Taberî, 8/468)

İbn Kesir şöyle der: "Cehaletleri, dinî duygularının zayıflığı ve ellerindeki Allah kitabı Tevrat'ı inkârları sebebiyle kâfirleri müslümanlara tercih ederler."(Muhtasar-ı İbn Kesir. 1/403) 

*إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ بِآيَاتِنَا سَوْفَ نُصْلِيهِمْ نَاراً كُلَّمَا نَضِجَتْ جُلُودُهُمْ بَدَّلْنَاهُمْ جُلُوداً غَيْرَهَا

"Şüphesiz âyetlerimizi inkâr edenleri, gün gelecek, yüzleri ve ciltleri dağlayan korkunç bir ateşe sokacağız. Onların derileri kazınıp tam mânâsiyle yandığında, o derileri başka derilerle değiştiririz ki, azabın acısını devamlı olarak duysunlar." 

Hasan-ı Basrî şöyle der: "Ateş onları günde yetmişbin defa pişirir. Ateş onları yakıp kül ettikçe, onlara "eski halinize dönün" denilir. Onlar da eski hallerine dönerler." Rabî' şöyle der: "Cehennemliklerden birinin derisi kırk zira' olur. Karnına bir dağ konsa onu içine alır. Ateş onların derilerini yakıp kül ettikçe, onların derileri yenilenir." Hadiste şöyle buyrulmuştur: "Cehennemlikler cehennemde o kadar büyütülürler ki, onlardan birinin kulak yumuşağı ile omuzu arasında genişliği yediyüzyıllık yol kadar olur. Derisinin kalınlığı yetmiş zira, dişi Uhud dağı kadar büyük olur."(Bu hadisi Ahmed b. Hanbel Müsned'inde rivayet etmiştir.)

 وَالَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ سَنُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَداً لَّهُمْ فِيهَا أَزْوَاجٌ مُّطَهَّرَةٌ وَنُدْخِلُهُمْ ظِـلاًّ ظَلِيلاً

"İnanıp, iyi işler yapanları da, içinde ebediyyen kalmak üzere girecekleri, zemininden ırmaklar akan cennetlere sokacağız. Orada onlar için tertemiz eşler vardır ve onları sürekli bir gölgeye koyarız."

Mücâhid şöyle der: "Bunlar idrar, hayız, sümkürük, tükrük, meni ve çocuktan arınmış tertemiz eşlerdir. Ve onları güneşin gideremiyeceğî, ne sıcak ne de soğuk, devamlı bîr gölgeye sokacağız." Hasan-ı Basrî şöyle der: "Dünyadaki gölgeye giren hareret ve sıcak rüzgar bu gölgeye giremiyeceği için, bu gölge "zalil" sıfatı ile nitelendi." Hadiste şöyle buyrulmuştur: "Cennette öyle bir ağaç vardır ki, binekli olan bir kimse onun gölgesinde yüz sene gider, yine de bitiremez."(Buhârî, Bed'ü'l-halk, 8, Tefsir, 56; Müslim, Cennet, 6-8)

-devam edecek-

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-34

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-34

Maide: 67: İbn Abbas, Rasulullah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Yüce Allah

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-33

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-33

Maide: 41: Berâ b. Âzib'ten rivayet edildiğine göre, tahmim(Zina eden kimseye liflerden örül

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-32

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-32

Maide: 32 مَن قَتَلَ نَفْساً بِغَيْرِ نَفْسٍ أَوْ فَسَادٍ

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-31

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-31

Maide: 11: Nadîroğulları, Rasulullah (s.a.v.)'ın başına değirmen taşı atmak ve Rasulullah

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-30

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-30

Nisa: 163: وَآتَيْنَا دَاوُودَ زَبُوراً “Davud'a da Zebur'u verdik.

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-29

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-29

Nisa: 135: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُونُواْ قَوّ

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-28

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-28

Nisa: 114: لاَّ خَيْرَ فِي كَثِيرٍ مِّن نَّجْوَاهُمْ إِلا

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

Nisa: 97: İbn Abbas’ın şöyle dediği rivayet olunur: “Müslümanlardan, İslam’ı hafife a

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-26

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-26

Nisa: 76 إِنَّ كَيْدَ الشَّيْطَانِ كَانَ ضَعِيفاً “Haddi za

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-25

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-25

Nisa: 58 ayet: إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُكُمْ أَن تُؤدُّواْ الأَ

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-24

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-24

46. ayet:, مِّنَ الَّذِينَ هَادُواْ يُحَرِّفُونَ الْكَلِم

İman edip iyi yararlı işler yapanları, muhakkak salihler (zümresi) içine katarız.

Ankebût, 9

GÜNÜN HADİSİ

İki müslüman birbiriyle karşılaşıp da el sıkışılarsa, ayrılmazdan evvel günahları bağışlanır.

(Riyazü's-Salihin)

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI