

İmâm-ı Şâbî'den rivayet olunuyor ki: Hazret-i Ömer radiyallahu anh bir yolculuğu sırasında bir kafileye tesadüf etmiş, kendisinin emri üzerine: "bu cemâat nereden geliyor" diye nida ederek sormuşlar. Kafile tarafından; "uzak bir yoldan gelerek Kâ'be-i Mükerreme'yi ziyaret etmek istiyoruz" diye cevap verilmiş.
Hazret-i Ömer "bu kafile içinde mutlaka âlim bir zat var, çağırarak sorunuz bakalım, Kur'ân'ın hangi âyeti en büyüktür?" diye emreder. Sorarlar. Kafile tarafından:
اللّهُ لا إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ
Ayeti'dir denilir.
Tekrar Kur'ân-ı Kerîm'in hangi âyeti ahkemdir(En sağlam, en kuvvetli, en hüküm koyucu) diye sorulur.
إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالإِحْسَانِ وَإِيتَاء ذِي الْقُرْبَى وَيَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَالْبَغْيِ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
"Şüphesiz Allah, adaleti, ihsanı, yakınlara vermeyi emreder; çirkin utanmazlıklardan (fahşadan), kötülüklerden ve zorbalıklardan sakındırır. Size öğüt vermektedir, umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz. (Nahl: 16/90) âyet-i celîlesi'dir" diye cevap verilir.
"Kur'ân-ı Mübîn'in hangi âyeti daha cem'iyetlidir(içinde her şeyi toplayıcı), diye sorulur.
فَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْراً يَرَهُ (*) وَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرّاً يَرَهُ
"(Ahiret günü)Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür."(Zilzal: 99/7-8) âyet-i celîlesi'dir" denilir.
Tekrar "Kur'ân-ı Mübîn'in en hüzün verici âyeti hangisidir, diye sorulur.
مَن يَعْمَلْ سُوءاً يُجْزَ بِهِ وَلاَ يَجِدْ لَهُ مِن دُونِ اللّهِ وَلِيّاً وَلاَ نَصِيراً
"kim bir kötülük, yaparsa onun cezasını görür ve kendisi için Allah'tan başka dost da, yardımcı da bulamaz. (4/123) ayeti'dir, diye cevap verilir.
"Kur'ân-ı Kerîm'in en ziyade reca ve ümid veren âyeti hangisidir, diye suâl edilir.
قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِن رَّحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعاً إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
"De ki: ey nefisleri aleyhine israf etmiş kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidi kesmeyin, çünkü Allah bütün günahları mağfiret buyurur, şübhesiz ki O öyle gafur, öyle rahîm O"(Zümer: 39/53) Ayeti'dir, diye cevap verilir.
Bunun üzerine Faruk-ı A'zam Hazretleri, "bu kafilede İbn-i Mes'ud olmalı, bir kere sorunuz bakalım, diye emreder. Sorarlar. İbn-i Mes'ud Hazretlerinin, kafilede bulunduğu anlaşılır. Filhakika o benzersiz allâme, kafilede bulunarak bütün bu cevapları kendisi vermiş idi.
Kaynak
Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi, Cilt:1, Bilmen Basımevi, İst. 1973
Yorum yapmak için giriş yapın.
0 Yorumlar