

Rahmetli Hacı Muzaffer Ozak'tan dinlemiştim. (İkinci Mahmud) Ramazanda kızdırmak için tiryakiler ararmış. Anlatmışlar ki, babası sultan Birinci Abdülhamid'in türbedarı çok tiryakidir. İftara yarım saat kala nargileyi yakar, heyecanla bekler ve o anda da barut gibidir. Tam kızdırılacak adamdır.
İftara on beş dakika kala sultan, babasının türbesine damlar. Hakikaten türbedar babanın nargilesi hazırdır. Her tarafı iyice teftiş eder. Türbedar tedirgindir. Nihayet, sandukanın sarılışını beğenmez ve yeniden sarılmasını emreder.
İftara beş dakika vardır, sarık ancak yarım saatte sarılabilir. Türbedar 'olur efendim, yarın sararım' derse de, hünkâr 'hayır hayır, şimdi sar' emrini verir. Tiryaki türbedar bir an kendini kaybeder ve:
-Yani bu sarığı yarın sarsak, bu pez…. itiraz mı eder' deyiverir. Der amma adamcağız da şafak da atar. Padişah dışarı fırlar ve hemen uzaklaşır, gülmekten kırılmaktadır.
Türbedar artık iftarı da unutmuş, akıbetini beklemektedir ki bir görevli gelir ve içi altın dolu bir keseyi uzatır, padişah'ın; "bizi affetsin, şaka ettik, hakkını helal etsin" iltifatıyla…
Kaynak
Ergun Göze, Gözümle Ve Gönlümle Tanıdıklarım, Boğaziçi Yayınları, İst.1989
Yorum yapmak için giriş yapın.
0 Yorumlar