Araştırma ve Yorum

ALLAH'A GİDEN YOLDA ENGELLERİ KALDIRMAK

Allah'a giden yoldaki dört engeli ortadan kaldırmalısın:

Hem kalbî hem de kâlıbî (bedeni) bakımdan seni Allah'tan alıkoyacak dünyalıklara asla iltifat etmemelisin. Dünya açısından kendinden daha aşağı durumda olanlara, ahiret açısından da kendinden yukarı seviyede bulunanlara bakmalısın.

2. Zorunlu haller dışında gafillerle ve kötü arkadaşlarla senli benli (haşir neşir) olmaktan kaçınmalısın.

3. Nefsinin arzularına/heva-heveslerine karşı gelmelisin. Onu takva ile gemlemeli, ümit ve korkuyla heyecanlandırmalısın.

4. Şeytanın verdiği tüm vesveselere karşı gelmeli ve hilelerini çok iyi bilmelisin. Zira senin, kendi hilelerini bildiğini anlarsa kaçar gider. Şeytanın hileleri ise yedi türlüdür:

"Eğer sen cennete girmek için yaratılmışsan sana hiçbir günah zarar vermez. Şayet aksi söz konusu ise, o zaman da kulluk etmenin bir faydası yok".

"Allah Teâlâ cömert ve merhametlidir".

"Sonra yaparsın canım!"

"Acele et, çünkü başka işin var!"

"Sana şöyle desinler diye iş yap."

"Sen şunu ve şunu yapan kimsesin".

"Sen falanca konuda filancadan daha üstünsün".

Lanetli şeytan, bazen de seni daha faziletli bir amelden alıkoyabilmek için hayrı az olan bir amele teşvik eder. Allah Teala, lütfuyle bizleri onun şerrinden muhafaza buyursun.

Ârızî Endişelerin Bertaraf Edilmesi.

Dört ârızî endişeyi, dört vasıfla bertaraf etmen gerekir:

Rızk ve benzeri endişelerde sebeplere tevessül ettikten sonra aşırı bir hırsa kapılmaksızın Allah Tealaya tevekkül etmelisin.

Hayırlı olup olmadığını tam olarak kestiremediğin durumlarda bütün işlerini Allah'a havale etmelisin.

Kulluğa devama, günahlardan kaçınmaya ve acı kadere sabretmelisin.

"Belki bu iş bizim için daha hayırlıdır, ama biz hikmetini bilmiyoruz" diyerek kaza ve kadere razı olmalısın.

Dördüncü Prensip: Amellere Zarar Veren Kusurların Defedilmesi.

Amellere zarar veren beş derdi, beş devayla defetmelisin:

Tüm amellerinde dünyalık menfaatleri veya insanların övgüsünü değil Allah'ın rızasını gözetmelisin.

Bütün iyiliklerinin, kendi nefsine değil Allah Teala'nın verdiği muvaffakiyete bağlı olduğunu itiraf etmelisin.

Kötü akibetten korkarak, kendi nefsini yaradılmışların üstünde değil altında görmelisin.

Kardeşin için hayrın zevalini değil devamını istemelisin.

Ölümün aniden geldiğini hissedercesine ve ölüm meleğiyle karşılaştığını düşünerek uzun yaşama hırsını dizginlemelisin. Aksi takdirde büsbütün perişan olursun.

Tüm bu anlattıklarımıza "Kalbin mesaileri" ya da "Fıkh-ı bâtın" denmektedir. Istılahlarda tartışma olmadığı için her iki tanımlama da münasiptir.

Aynı zamanda şunu da bilmelisin: Eğer bir şeyin, Allah'ın (c.c.) veya Resûlü'nün (s.a.v) emir ya da yasaklarından biri olup olmadığı hususunda tereddüt edersen, şeriatın terazisini öğreninceye kadar bekle, sonra işin ehline sor, daha sonra da 'sözü dinleyip en güzeline tabi olan' selefin metoduna arz et, peşinden de kendi nefsine danış. Şayet nefsin, sevap arzusu veya azap korkusuyla iş görüyorsa o zaman o işe sarıl; çünkü onda hayır vardır. Ama zevk ü sefa için veya zorluklara tahammülden çekindiği için iş yapıyorsa, o takdirde de o işi bırak; zira şerdir.

0 Yorumlar

Yorum yapın

Yorum yapmak için giriş yapın.