Fetvalar
Asr-ı SaadetÂ’te zekat ve sadakayı her sahabi istediği yere verebiliyor muydu? Amiller EfendimizÂ’den habersiz harcama yapabiliyorlar mıydı?
Zekatla ilgili gerek Efendimiz döneminde, gerekse Ondan sonraki Hulefai Raşidin döneminde kısmen de olsa bugüne göre farklılık olmuştur. Zaten farklılık olmasaydı mezhepler arasındaki farklı düşünceler de zuhur etmezdi. Yalnız temelde bazı meselelerin prensiplere bağlanmadığı anlamına da gelmemelidir. Zira o dönemde her şey yeni baştan teessüs ediyordu, ediyordu ve bu teessüs mutlaka temel prensipler üzerine bina edilmeliydi. O dönemde toplanan zekat miktarı, müslümanların o anki ihtiyaçlarına sarfediliyor veya bununla bazen asker, bazen içtima, bazen de iktisad hayattaki gedikler kapatılıyordu. Mesela; arabın aslı da denilen Mudar heyeti geldiğinde onların yünler içinde perişan hallerini gören Efendimiz, adeta yağmur yüklü bulutlar gibi olmuştu. Onun, hal lisanı ile anlatmak istediklerini idrak eden bir sahabi,evinde bulduğu şeyleri getirip Efendimizin önüne döktü. Onun bu davranışını görenler, birer birer aynı hareketi sergilediler. Bu sefer adeta bulutlar sıyrılmış ve güneş bütün yüksekliği ile zuhur etmişcesine Allah Resulünün yüzüne tebessüm gelmişti. Ve bir işe sebebiyet veren, onu yapmış gibidir buyurdular. Yine Tebük hadisesi münasebetiyle adeta herkesin elinde ne varsa, onu getirip verme yarışına girildiğini görüyoruz. Sanki o gün ne kadar verebilirseniz, o kadar verin denilmiş gibidir. Onun içindir ki, herkes verebileceği son limite ulaşmış; bazıları yüzlerce deveyi yükü ile beraber verirken, bazıları da ancak elde edebildiği bir sa hurmayı getirip Allah Resulünün önüne dökmüştür.
Yorum yapın
Yorum yapmak için giriş yapın.
0 Yorumlar