İlmi Makaleler
EBU HÜREYRE'YE YÖNELTİLEN ELEŞTİRİLER-3
2. Yabancı Kaynakların Etkisinde Kalan Yerli Yazarların İthamları
Gerek eskiden gerekse günümüzde bidatçıların, din düşmanlarının, oryantalistlerin ve onların etkisinde kalan cahil bazı Müslüman yazarların eserleri, başta İslam râvisi Ebu Hüreyre olmak üzere Ashab-ı kirâmın şahsında İslam için kurulmuş tuzaklarla doludur.
Son dönemlerde bazı sözde aydınlar/bilginler ve bir takım düşüncesiz insanlar ortaya çıkıp genel manada Ashab-ı kirâma, özel olarak Ebu Hüreyre'ye karşı asırlardır biriken eleştiri ve hakaretleri yeniden tevcih etmektedirler. Bu faaliyetlerin amacı dinin temel esaslarından birini yani Sünnet-i seniyyeyi söküp atmaktır. Bunlar yukarıda zikrettiğimiz batıl ithamlarıyla kalmamışlar, yalan ve saçma sapan bir takım sözleri de buna katmışlardır. Bunların bir kısmına değinmek istiyoruz:
a. Ebu Hüreyre'nin Dünyevi Etkenlerden Dolayı Müslüman Olduğu İddiasıBunların iddialarına göre Ebu Hüreyre dine olan düşkünlüğünden dolayı değil dünyaya olan sevgisinden dolayı Müslüman olmuştur. Bu iddiayı bizzat Ebu Hüreyre'nin içinde bulunduğu fiili durum; yani kendini ilme, ibadete, Allah yolunda savaşmaya vermesi ve Hz. Peygamber'in hadislerinin tebliğine ömrünü adaması yalanlamaktadır.
b. Ebu Hüreyre'nin Fakih Olmadığı İddiasıOnlar, Ebu Hüreyre'nin ilim ve fıkıhta ağırlığının olmadığını ileri sürmektedirler. Bu iddia da tarihe ve tarihi realitelere karşı yapılmış açık bir iftiradır. İbn Sa'd diyor ki: "İbn Abbas, İbn Ömer, Ebu Said el-Hudrî, Ebu Hüreyre, Abdullah b. Amr b. As, Cabir, Rafi b. Hadîc, Seleme b. el-Ekva, Ebu Vahid el-Leysî, Abdullah b. Buhayne ve benzeri Sahabiler Medine'de Osman'ın ölümünden itibaren vefat edinceye kadar fetva vermekle meşgul olmuşlardır."(1)
Bu nakilden Ebu Hüreyre'nin Sahabe ve Tabiîlerin ileri gelenlerinin bulunduğu bir dönemde 23 yıl boyunca halka fetva verdiği anlaşılmaktadır.
İbnü'l-Kayyim, İ'lâmu'l-Muvakkiîn adlı eserinde fetva veren Sahabileri zikretmiş ve onları çok fetva verenler, az fetva verenler ve önemli sayıda fetva verenler diye gruplandırırken, Ebu Hüreyre'yi de Ebubekir es-Sadık, Osman b. Affan, Ebu Said el-Hudrî, Ümmü Seleme, Ebu Musa el-Eşarî, Muaz b. Cebel, Sa'd b. Ebi Vakkâs, Cabir b. Abdillah ve diğerleriyle birlikte önemli miktarda fetva verenler arasında saymıştır.(2)
Bu açıklamalar ışığında diyebiliriz ki Ebu Hüreyre'nin fakih olmadığını söyleyenler fıkıhtan anlamıyor.
c. Hz. Ömer'in Ebu Hüreyre'yi Valilikten Azlettiği ve Hadis Rivayetinden Menettiği İddiasıİddia 1: "Hz. Ömer, Ebu Hüreyre'yi Bahreyn'e vali olarak atamış, sonra da adil bir valiye olan güveni sarsacak bir takım hareketlerini haber almış ve bu yüzden Ebu Hüreyre'nin görevini son vermiş, elinde bulunan malları geri alıp, vücudu kanayıncaya kadar dövmüştür."
Bu iddia tarihi haberlerde doğruyu yanlıştan ayırt edemeyen kimselere aittir. Söz konusu tarihi olayın aslı şöyledir: Hz. Ömer, Ebu Hüreyre'yi geri çağırıp: Elde ettiğin bu malı nerden aldın, diye sordu. Ebu Hüreyre cevap verdi: Atlarım üredi, hediyeler peşpeşe geldi, diğer gelirlerim bir de kölem var. Bunun üzerine Ömer konuyu araştırdı ve durumun onun dediği gibi olduğunu anladı. Sonra Ebu Hüreyre'ye tekrar aynı görevi teklif etti. Fakat Ebu Hüreyre bunu kabul etmedi. Ömer ona: Senden daha hayırlı olan birisi bile işe talip olmuştu, deyince Ebu Hüreyre: Bahsettiğiniz kişi hem kendisi hem de babası peygamber olan Yusuf'tur. Ben ise Umeyme'nin oğlu Ebu Hüreyreyim, yanıtını verdi.(3)
Bu pasajdan anlaşıldığı üzere Ömer diğer valileri hesaba çektiği gibi Ebu Hüreyre'yi de sahip olduğu maldan dolayı hesaba çekmiştir. Ancak durumun onun dediği gibi olduğunu görünce kendisine aynı görevi ikinci defa önermiş ise de Ebu Hüreyre kabul etmemiştir.(4)
Bu da Ömer'in Ebu Hüreyre'ye güvendiğini ve onu güvenilir bir kişi olarak kabul ettiğini göstermektedir.
İddia 2: Hz. Ömer'in onu hadis rivayet etmekten menettiği iddiasına gelince, Ebu Hüreyre'den yapılan aktarımlar onun bildiği hadisleri aktarmayı bir sorumluluk olarak telakki ettiğini gösteriyor. Bundan dolayı da bazen aynı ortamda çok sayıda hadis rivayet ettiği oluyordu. Hz. Ömer ise insanların daha ziyade Kur'ân'la meşgul olmasını, buna mukabil hadis rivayetinin az tutulmasını ve özellikle ruhsat çağrıştıran hadislerin az rivayet edilmesini, insanların anlamakta zorlandıkları hadislerin rivayet edilmemesini istiyordu. Bunun yanı sıra o, çok hadis rivayetinde bulunanların hataya düşmelerinden endişe ediyordu. İşte bütün bu hususlardan dolayı Ebu Hüreyre'nin çokça hadis rivayet etmesini yadırgamış ve onu sürgün etmekle tehdit etmiştir. Zira Ebu Hüreyre Sahabe arasında en çok hadis rivayetinde bulunan bir kimse idi. İbn Kesîr'den nakledeceğimiz aşağıdaki bilgi Hz. Ömer-Ebu Hüreyre ilişkisini açıkça gözler önüne sermektedir: "Rivayetlerde belirtildiğine göre Ömer netice itibariyle Ebu Hüreyre'ye hadis rivayet etme izni vermiştir. Müsedded, Halid et-Tahhân'dan o, Yahya b. Abdullah'tan, o da babası aracılığıyla Ebu Hüreyre'den şöyle dediğini rivayet etmektedir: Benim hadislerim Ömer'e ulaşınca beni çağırıp şöyle dedi: Allah Rasûlü'yle birlikte falancanın evinde olduğumuz zamanı hatırlıyor musun? Ben: Evet, bunu niçin sorduğunu da anladım, diye cevapladım. Bana: Niçin soruyorum? deyince, cevaben: Allah Rasûlü o gün şöyle demişti: Bana bilerek yalan isnadında bulunan bir kimse cehennemdeki yerini hazırlasın. Bunun üzerine şöyle dedi: "Öyleyse gidip hadis aktarabilirsin"(5)
Hz. Ömer'in Ebu Hüreyre'yi uyarması -rivayetler iyice incelendiğinde- onun genelde takındığı temkinli tutumun bir gereği olarak karşımıza çıkar. Öte yandan Hz. Ömer'in mezkur tutumu sadece Ebu Hüreyre'ye yönelik bir tavır değildir. Mesela benzer bir tutumu isti'zan hadisinde Ebu Said el-Hudrî'ye karşı da sergiler. Ebu Said el-Hudrî'ye aynı hadisi duyan ikinci bir şahit getirmesini aksi taktirde onu cezalandıracağını belirtir. Keza Hz. Ömer benzer şekilde İbn Mesud, Ebu Zer ve Ebu Derda'ya da itirazlarda bulunmuştur.(6) Onun bu tutumu raviyi ithamlı gördüğü anlamına gelmez. Bu tutumun hadis rivayetinde ihtiyat ve hassasiyeti teşvik amacına matuf olduğu konusunda bizzat kendisinden yapılan nakiller bulunmaktadır.(7)
Dolayısıyla hadis rivayetinde öne çıkan Ebu Hüreyre'ye temkinli olma uyarısında bulunması son derece normaldir. Şayet Hz. Ömer, Ebu Hüreyre'nin râviliğiyle ilgili gerçekten menfi bir kanaat sahibi olmuş olsaydı bir uyarıyla yetinmezdi. Nitekim yukarda belirttiğimiz gibi onun diğer Sahabilerden gelen rivayetler konusunda da benzer bir tutum sergilediği bilinmektedir. Hatta bu nedenle Übey b. Ka'b'ın: Allah Rasûlü'nün Ashabına karşı azap kesilme (لاتكن عذابا علي أصحاب رسول الله) dediği nakledilmektedir.(8) Şayet Hz. Ömer'in Ebu Hüreyre'ye karşı özel bir tutumu olsaydı onu engellemekten çekinmez veya onu Bahreyn'e vali olarak atamaz ve soruşturmadan sonra tekrar valilik teklif etmezdi.(9)
Dipnotlar
1- Bkz. İbn Sa'd, Tabakât, 2/372.
2- İbnü'l-Kayyim, İ'lâmu'l-Muvakkiîn, 1/9.
3-Bkz. İbn Kesîr, el-Bidâye ve'n-Nihâye, 7/113.
4-Abdurrezzâk, Ebûbekr b. Hemmâm es-Sanânî (v. 211/), el-Musannef (Thk. Habîburrahmân el-Azamî), Neşr: el-Meclisu'l-İlmî, Beyrut 1390/1970, 11/323; İbn Sad, Tabakât, 4/59-60; Askalânî, İbn Hacer (v. 852/1448), el-İsâbe fî Temyîzi's-Sahâbe, el-Matbaatu'ş-Şerefiyye, [Mısır], 1325/1907, 7/206.
5- İbn Kesîr, el-Bidâye, 8/106, 107.
6- Yusuf b. Musa el-Hanefî, el-Mu'tasar mine'l-Muhtasar min Müşkili'l-Âsâr, 2/308:إنما فعل عمر هذا [الإعتراض علي أبي ذر وإبن مسعود وأبي درداء]لأ ن مذهبه كان حياطة ما يروي عن رسول الله صلي الله عليه وسلم وإن كان الرواة عدولا إذ كان علي الأئمة تأمل ما يشهد به العدول عندهم وكذلك فعل بأبي موسي الأشعري
7-Malik, Muvatta, Cami', nr: 1864; Muslim, Adab, nr:5598-9; Askalanî, Fethu'l-Bârî, 12/294.
8-Muslim, Adâb, nr: 5598-9.
9-Metin Yiğit, İlk Dönem Hanefi Kaynaklarına Göre Ebu Hanife'nin Usul Anlayışında Sünnet, s. 233.
Yorum yapın
Yorum yapmak için giriş yapın.
0 Yorumlar