Araştırma ve Yorum
İSTİKBAL İSLAMINDIR
Kuran-ı Kerim'in umut aşılayan, tam bir güven duygusu kazandıran, çalışmaya teşvik eden ayetlerle dolup taşan sayfalarında tefekkür ettiğimizde istikbalin bu dînin olduğuna dair ümidi içimizde hissederiz.
Tevbe suresini okurken düşündüğümüzde, kâfirler istemese de bu dinin nurunun tamamlanacağına dair, hiçbir zaman değişiklik kabul etmeyen Allah -subhanehu ve teâlâ- nın sünnetine delalet eden gerçek vaadi görürüz.
Bu, müminlerin kalplerini doyuma ulaştıran bir vaattir. Böylece bir takım zorlukları göğüsleyerek, bazı sıkıntılara maruz kalacaklarının bilincinde yollarına devam ederler. Bu vaad onları kâfirlerin hile ve çarpışmalarına karşı dayanıklı hale getirir.
يُرِيدُونَ أَنْ يُطْفِئُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللَّهُ إِلَّا أَنْ يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ
(Allah'ın nûrunu ağızlarıyla (üfleyip) söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler hoşlanmasalar da Allah nûrunu tamamlamaktan asla vazgeçmez.)(1)
Bu ayetin akabinde aynı manayı teyit eden diğer bir ayet gelir:
هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ
(O (Allah), müşrikler hoşlanmasalar da (kendi) dinini bütün dinlere üstün kılmak için Resûlünü hidayet ve Hak Din ile gönderendir.)(2)
Açıktır ki ayette sözü edilen Allah -subhanehu ve teâlâ- nın tamamlamayı irade ettiği nur, tüm dinlere üstün kılmak için elçisiyle gönderdiği hak din İslam'dır.
Saff suresinde küçük bir ifade değişikliğiyle bu vaad tekrar edilir:
يُرِيدُونَ لِيُطْفِئُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَاللَّهُ مُتِمُّ نُورِهِ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ
(Onlar ağızlarıyla Allah'ın nûrunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler istemeseler de Allah nûrunu tamamlayacaktır. Müşrikler istemeseler de dinini bütün dinlere üstün kılmak için Peygamberini hidayet ve hak ile gönderen O'dur.)(3)
Bazı zamanlarda bir takım hikmetlere binâen gecikse de, İslam'a ve Müslümanlara yapılan zulüm, baskı ve şiddete rağmen bu vaad, yeri geldikçe gerçekleşmektedir. Çünkü Allah -subhanehu ve teâlâ- nın nuru üflemekle sönmez. Ancak Hıristiyan ve Yahudilerin takipçisi olduğu bir takım tağutlar bu uzak hedeflerine yaklaştıklarını, vardıklarını tahayyül ederler.
Allah -subhanehu ve teâlâ- Sâffat suresinde şöyle buyurur:
وَلَقَدْ سَبَقَتْ كَلِمَتُنَا لِعِبَادِنَا الْمُرْسَلِينَ إِنَّهُمْ لَهُمُ الْمَنْصُورُونَ وَإِنَّ جُنْدَنَا لَهُمُ الْغَالِبُونَ
(Andolsun ki, peygamber kullarımıza söz vermişizdir: Onlar mutlaka zafere ulaşacaklardır. Bizim ordumuz şüphesiz üstün gelecektir.)(4)
Bu Allah -subhanehu ve teâlâ- nın evrensel bir kuralıdır. Nasıl ki gezegenler ve yıldızlar kendi yörüngelerinde döner durur bu sünnetullah da böylece deveran eder. Ancak bu, Allah -subhanehu ve teâlâ- nın takdirine bağlıdır; dilediğinde tahakkuk ettirir. Bazen sınırlı beşer ömrüne kıyasla etkisinin açığa çıkması yavaş olur ama asla değişmez, gecikmez.
Bazı kere bu vaad beşerin idrak edemeyeceği bir şekilde gerçekleşir. Şöyle ki; beşer alışageldiği yardım ve zaferi bekler. Bunun için, bir zaman sonra yeni bir şekilde tahakkuk eden Allah -subhanehu ve teâlâ- nın takdirini kavrayamaz. Netice olarak, Allah -subhanehu ve teâlâ- ın vaadi gecikmez, geri dönmez. Yüce olan, kelimetullah –kelime-i tevhîd- tir.
Bu söylediklerimiz, ayetleri müjde, umut, nur, itminân ve huzur yayan Kuran-ı Kerim'den bir damla mesabesindedir.
Dipnotlar
1-Tevbe: 32
2-Tevbe: 33
3-Saff: 8-9
4-Sâffat: 171-173
Yorum yapın
Yorum yapmak için giriş yapın.
0 Yorumlar