Soru: Kadınların bire iki şahitliği sadece o zamanki kadınların ilgilenmedikleri, dolayısıyla bilgi sahibi olmadıkları teknik bir konuyla sınırlı olup genel geçerliliği olmadığı söyleniyor. Bu doğru mu?
Cevap: Kadın şahitliği, İslam düşmanları tarafından İslam aleyhinde kullanmak üzere gündemde tutulan bir konudur. Şahitlik kurumu, hak sahiplerinin hukukunu koruma amacına dönük bir müessesedir. İnsanların kişikliklerini ölçme kriteri değildir. Nitekim, aralarında babalık-evlatlık gibi yakın akrabalık veya düşmanlık veya menfaat ilişkisi bulunan kişilerin birbirlerinin lehinde şahitlik yapmaları İslam uygun görmemiştir. Keza Allah’a karşı görevini yapmama cesaretini gösteren fasıkların yalan söyleyebileceklerinden veya rüşvet alabileceğinden endişe ettiği için şahitliklerini de Kabul etmemiştir.
İslamın lahuti ve külli aklına göre, kadının da erkeğin de değeri ve üstünlük kriteri, şahitlik, miras payı, görev, para, makam, mevki, renk, etnik kimlik ve cinsiyet gibi hususlar değil, takva denilen kendini Allah’a beğendirme, insanlığın, canlıların ve doğanın hukukuna saygılı olma hususudur.
Sorudaki hususa gelince onu dikkate alan alimler vardır. Nitekim, fukaha, şahitlik alanlarını tespit ederken erkeklerin vakıf olabileceği alanlar, ve kadınların vakıf olabileceği alanlar- yani erkeklerin ilgi alanlarına giren olaylar, kadınların ilgi alanlarına giren olaylar- diye ikiye ayırmaktadırlar. Hatta olay şahitliği konusunda üç şart aranmaktadır: Olayı kavrama ve zaptetme yeteneğine sahip olma, görme duyusunda kusur olmama ve bizzat olayı görme veya güvenilir kaynaktan işitme . Bu şartlar arasında, dindarlık, erginlik ve cinsiyet şartları yoktur. Ancak, mahkeme huzurunda şahitliğin edası anında bunlar gibi farklı şartlar aranmaktadır. Dolayısıyla, fasıklar, çocuklar, köleler ve aralarında yakınlık, dostluk, ortaklık veya düşmanlık gibi ilişki bulunanlar gibi ilgi alanlarına girmeyen olaylarda kadınların da şahitliklerine güvenilmediği ve dolayısıyla hakların korunmasından emin olunmadığı için bunların şahitlikleri ile hakim hükm veremez denilmiştir.
Nitekim, kadınların bedeni ve fiziki kusurlarının tespitinde, dul veya bakire oluşunda, bebeğin canlı doğmasında, çocuk doğurmasında, iddet süresinin bitmesinde, aybaşı hali konusunda ve hatta birini emzirmesinde dindar, akıllı, kavrama yeteneğine sahip ve görme duyusu sağlam tek kadının şahitliği dahi şeran makbuldur.
0 Yorumlar