





Nükte ile hikmeti cem eden insanlar en zor meseleleri bile herkesin aklında kalabilecek şekilde topluma sunma imkanına sahiptirler. Merhum Nasreddin hocamız gibi. Asrımızda da bu gibi bir çok insanlar vardır. Mesela bizde Mehmed Kırkıncı Hocaefendiyi, Mahmut Toptaş ve Ahmed Şahin hocaları ilk aklımıza gelenler olarak sayabiliriz.
İşte İzmir Ayrancılar’da mukim, muhterem Musa Yukarı ağabey de bu tatlı insanlardan biridir. İlkokul mezunu olmasına rağmen Nur mekteb-i irfanından gördüğü tedris ile çok zor meseleleri bulduğu bir temsil ile, bir nükte ile muhataplarına zevkle içirebilen 77 yaşındaki bu kahraman insanı, evinde ziyaret ettik ve hizmet hatıralarını anlatmasını rica ettik. Lütfedip anlattılar. Kendilerine minnet borçluyuz..İstifade etmeniz dileği ile..
RİSALELERDEN İSTİFADE İÇİN AHMED FEYZİ AĞABEYİN BİR TAVSİYESİ
Bir zaman bizim bu evde bir sohbetteydik. Ahmed Feyzi ağabey de buradaydı. Allah rahmet eylesin, Çapak’tan bir arkadaş vardı, o Ahmed Feyzi ağabeye bir soru sordu; “Ben Risale-i Nur’u pek okuyup anlayamıyorum. Neden anlayamıyorum, onu öğrenmek istiyorum?” dedi. Ahmed Feyzi ağabey ona dedi ki; “Şimdi kardeşim, çok oku tahsilli ol anlarsın desem çok okumuş, tahsilli olmuş öyle profesörler var, hâlâ anlamıyorlar. Arapça- Farsça öğren de anlarsın desem, çok Arapça Farsça bilen hocalar da bunları anlayamıyor.
Ben sana iki şey tavsiye edeceğim;
1-Çok istiğfar edeceksin; “Ya Rabbi! Hangi günahlarım mani oluyorlar da, bunları anlayamıyorum” diyeceksin.
2-Mideye giren lokmaya dikkat edeceksin. Haram lokma mideye girdi mi, nasıl bir havuzun içine bulanık su girerse etrafındaki çeşmelerin hepsi bulanık akar. Mideye de haram lokma girdi mi, göz hakikatı göremez, kulak hakikatı duyamaz, bütün azalar bulanık olur” dedi.
“ÜSTADIN YÜZÜNE BAKMAYIN”
Yine bir derste Ahmed Feyzi ağabey dedi ki; “Üstadı ziyarete giderseniz, üstadın simasına şöyle bir bakın, sonra başka yere bakarak üstadı dinleyin. Devamlı yüzüne bakıp durursanız üstad rahatsız olur” dedi.
Bu sefer ben sordum, “ağabey, neden üstad yüzüne bakıp durandan rahatsız olur?”
Aynen şunu söyledi; “Ekseri bizim gözümüz dışarıda namahremlere baktığı için, namahremlerden gelen günahlar gözlere sirayet eder, üstada bakınca üstad ondan rahatsız olur.”
Biz bunu ziyaretimizde aynen uyguladık. Sonra başka yere bakarak konuşup dinledik.
ÜSTADIN BİZE ÜÇ TAVSİYESİ
Üstadımızı ziyaret nasip olduğunda bize üç tavsiyesi oldu;
1-Bakın kardeşlerim, Türkiye’de dinsizlik ejderhasının belkemiği kırılmıştır. Asla dinsizlik doğrulamaz. Hiç müteessir olmayınız, Risale-i Nurlar yasak olmaz.
2-Risale-i Nur’un hocası Risale-i Nur’dur.
3-Risale-i Nur bana değil, Kur’an’a bağlıdır. Bir kardeşinizi namaza, niyaza başlatırsanız, bir ömür boyu onun kıldığı namazdan, tuttuğu oruçtan eksilmeden bir hisse de senin amel defterine yazılır. Sevap defterin devamlı açık kalır, çalışır.
Risale-i Nur’u okuyun. Benim şahsımın ehemmiyeti yok. Ama bunlar benim şahsımı görmek için buraya kadar gelmişler. Zübeyir, bunların yol parasını ver” dedi.
“Yok üstadım” dedik “biz yol parası istemeyiz. Biz başka yerden geliyorduk, buraya uğrayalım” dedik. Üstad bir müddet konuştu. Sonra elini uzattı. Zübeyir ağabey; “üstad size müsaade veriyor” dedi. Hemen kalktım, elini öptüm. “Allah’a ısmarladık üstadım” dedim. Benimle gelen Kadir kardeş vardı, o da elini öptü.
Üstad; “Zübeyir, bunları arabaya bindir, öyle gel” dedi. Şimdi, polis de var. Ankara’dan içişleri bakanı Namık Gedik de 10-15 kişiyi özel olarak göndermiş. Üstadın bizi o anda dışarı salmasının hikmetini sonra anladık. Tam kapıya çıktık, otobüs geldi. Zübeyir ağabey el kaldırdı, otobüse bindik, yürüdük.
-Üstadın konuşmasını anlamada güçlük çektiniz mi?
-Biz karyolasına çok yakındık. Onun için, konuşmasını anladık. Güzel konuşuyordu, konuşması hiç bize yabancı gelmedi.
AHMED FEYZİ AĞABEYİN UFKU
1960 senesinde Ocak aylarında idi. Ankara’dan mektup göndermişler. Ahmed Feyzi ağabey buradan geçerken bize de verdi. Mektup şöyle diyordu; “Demokrat parti milletvekilleri ile konuşabilecek iktidarda olanlar, şu tarihte Ankara’da bulunsun. Üstadımız da orada olacaktır. Ankaralı kardeşleriniz.”
Durum şöyle; mesela, Aydın’dan gidecek olanlar Aydın milletvekillerine; “Kardeşim, bu Risale-i Nur okuyanları hapsetmeyin, serbest bırakın vs.” diyecekler. Herkes kendi milletvekilleri ile konuşmaya çalışacak.
Ben o sıra 30 yaşındayım. Kadir İnci diye bir kardeşimiz var, onunla “hadi gidelim” dedik. Biz milletvekilleriyle konuşacağımızdan değil, üstadımızı görebilmek için gittik.
Ankara’da, Ulus’ta Orak lokantası diye büyük bir lokanta vardı. Oraya, Türkiye’nin her yerinden gelmişler. Orada kardeşlerimizden birisi “bir sual sormak istiyorum, kim cevap verebilir” dedi.
Soran bir yüzbaşı, Necdet Doğanata adında bir avukat vardı, onun ağabeyi oluyormuş. “Sor bakalım” dediler. Orada şöyle bir sual sordu; “Bir nur talebesi, bir müftüye telefon açıyor. “Hocam bu asırda imanını kurtarmak istiyorsan Risale-i Nurları oku” diyor. Telefonu açan kimseye “subhanekeyi oku” desen belki birkaç tane yanlışı çıkar. Karşısındaki adam müftüdür. Şimdi bu telefon doğru mudur, yanlış mıdır? Cevabını istiyorum” dedi.
Orada Ceylan ağabey vardı, Avukat Bekir Berk vardı, Avukat Gültekin Sarıgül vardı. Onlardan cevap vermelerini istediler. Derken orada biri; “Ya üstad, Ahmed Feyzi ağabeye “Risale-i Nur’un manevi avukatı” demiş. O versin cevabını” dedi.
Feyzi ağabeyi çağırdılar. Masanın önüne de, o zaman yeni teypler çıkmıştı, onu koydular. Hepimiz dinliyoruz..
Ahmed Feyzi ağabey; “O kardeşimizin telefonu doğrudur. Sebeb şu; Şimdi, nur talebesi demek, Asrın İslam kurtarıcısını, mücedditini tanımış, İslam yıkıcısı deccalı tanımıştır. Yani, dost ve düşmanı tanımış, dostun cephesinde yerini almıştır. Diğer Müslümanlar bunun ortasındadır. Bazen “ne bu dinsizler” der, onlara hücum eder. Bazen “ne bu nurculuk” deyip nurculara hücum eder. Nasıl bir muharebede birliğini kaybeden bir komutan, birliğini kaybetmeyen bir asker kadar harp edemediği gibi, bu asırda Risale-i Nur’u okumayan insan diyanet reisi de olsa, her an imanı tehlikededir. Çünkü dost ve düşmanını tanıyamamıştır” dedi.
Hiç kimse itiraz edemedi, kabul ettiler yani…
Yorum yapmak için giriş yapın.
2 Yorumlar
Allah Musa Yukarı ağabeyden ve sizlerden razı olsun. Kendisini ilk video sohbetinde tanıdım. Gerçekten çok tatlı ve hakikattar konuşuyor. Allah sayılarını arttırsın.
Bende Musa Agabeyin bir fanatigi olarak Allahtan uzun hayirli bir ömur diler Insaallah böyle yeni sohbetlere sikca kavusuruz. Onun gibi birkactane gencimizi yetistirebilisk...