Biyografi

NEDVİ'NİN KALEMİNDEN KUDÜS MÜFTÜSÜ EMİN EL HÜSEYNİ-2

Bundan sonra araya yeni bir fasıla girdi, ama bu ilki kadar uzun sürmedi. Ve onunla Mekke-i Mükerreme'deki Rabıtatül Âlem-il İslami'de ve Medine-i Münevvere'deki İslam Üniversitesinin Yüksek İstişare Heyetinde tekrar buluştuk. Aramızdaki yaş, tecrübe, kültür, çile ve İslami çalışmalar açısından büyük bir fark olmasına rağmen onunla arkadaş olmakla şereflendim. Velakin o daima, iki farklı cins at arasındaki fark gibi olan geniş boşluğu yüksek ahlakı ile doldurdu. Beni bir baba şefkati, bir büyük kardeşin alakası ile ve büyük kalbi ile, nurlu aklı ile sımsıkı kucakladı. Ve ben aramızdaki yaş farkını, şahsiyetimdeki boşluğu ve İslami gayret ve mücadele meydanındaki sermayemin azlığını hiç hissetmedim.

Selamlarda, konuşmalarda, karşılamalarda ve kutlamalarda daima itibar edilmiş ve övülmüştür. Böylece selef-i salihinin, Haşimi sâdâtının izi üzerindeydi. Ve bir şey ki onun madenindendir, garip görülmez.

Allah'ın selamı üzerine olsun ey Selahaddin'in babası! Ve Filistin'in mücahidi, Salihlerin ve iyilerin, sadık ve dürüst olanların merhameti ve çaresizlerin mücahidi!

Allah en doğruyu söyler;

 مِنَ الْمُؤْمِنِينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللَّهَ عَلَيْهِ فَمِنْهُم مَّن

قَضَى نَحْبَهُ وَمِنْهُم مَّن يَنتَظِرُ وَمَا بَدَّلُوا تَبْدِيلاً

"Müminler içinde Allah'a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir."(Ahzab: 33/23)

Sen bu hayattan ayrıldın… Ve kalbinde Yakub'un kavuşamadığı hasreti vardı ve bir dilek ki, tahakkuku ile gözlerin aydın olamamıştı. Bilakis Rabbine komşuluğa intikal ederken, ömrünün son günlerinde gördüğün şeylerle kalbin kırık olarak gittin. Onlardan birisi de Arapların, içinde hayat ve şeref, inanç ve onur bulunan davalarından gevşeklik göstermeleri idi. Ve Rabbine gittin; yaralı bir gönül, hüzünlü bir kalb, bozulmuş sinirler ve razı olmamış bir nefis ile ve gözlerin aydın olmadan; Halkının silah bırakması, elde ettikleri ganimeti kâfi görüp çekilip gitmeleri ve Mescid-i Aksa ve Kudüs-ü Şerif'i olduğu gibi terk etmelerinden dolayı... Ve şimdi sen Allah'ın rahmetinin kucağındasın; amelinin ve cihadının sevabını almış bir şekilde. Başkalarının yaptıklarından sorumlu tutulmayacaksın.

Büyük yolcunun hakkını vermekten uzak bu kısa makaleyi "Müzekkirat-ı Sâih Fi Şark-i Arabi" adlı kitabımızdan bir alıntı ile bitiriyoruz. Bu yazı bir tarihi size anlatıyor ve Müftü hazretlerinin özlü, veciz bir konuşmasını ve kıymetli bilgilerini tescil ediyor ve onun kültürünü gösteriyor. "İşin uzmanının verdiği gibi haber olmaz."

07.08. 1380 H.(1951 M.) Pazar

Müftü Efendi İle Konuşma

Müftü Efendi ile görüşmek üzere Mısr-ı Cedit'teki Ramses Caddesinde bulunan ofisine gittik. Bu görüşme Mısır'da gerçekleştirdiğim en faydalı görüşmelerden biri olmuştu. Gerçi bu görüşme ile kalbim yaralandı, hüzünlendim ve Müslümanların şu andaki hallerine üzüldüm.

Konuşmasında Filistin, Cihadının tarihçesinden, Yahudilerin bariz hırslarından, hatta onların Medine, Hayber ve saire gibi eski Yahudi yerleşim yerlerini geri alma arzularından ve böylece onların gizli ve açık bütün emellerinden ve gayretlerinden bahsetti.

Ve yine İngilizlerin nifaklarından ve Müslümanlara karşı olan hilelerinden bahsetti. Nefislerinde gizli Haçlı ruhundan söz etti. Bu ise sözlerinden ve davranışlarından anlaşılıyordu;

قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاء مِنْ أَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفِي صُدُورُهُمْ أَكْبَرُ

 "Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür."(Al-i İmran: 3/118)

Ve yine Müslüman milletlerin saflıklarından ve onlara kolayca boyun eğmelerinden, Arap devletlerinin hatalarından, gittikleri yolun neticeleri hususunda gafletlerinden, Siyonizm'in tehlikelerinden ve hayati tehditlerinden, Arap krallarının kendi işleri ve refahları ile meşgul olmalarından, Arap birliğinin Filistin davasındaki hıyanetlerinden, önce bu davayı tekellüf edip sonra ondan ayrılmalarından, Filistinli genç mücahitleri silahsızlandırmalarından, Arap mıntıkalarını Yahudilere teslim etmelerinden, ayrılırken gayretli, kahraman Filistin halkına cihad için bir sey terk etmediklerinden, onlara hiçbir şekilde yardımcı olmadıklarından ve onları oldukları gibi bıraktıklarından bahsetti.

Sonra kendisine yapılan zulümleri, İngiliz sömürgecilerin Müslümanların eliyle kendisini nasıl kuşattığını, yalıtılmış bir yarımadada Filistin davasında özgürce bir rol oynamasını engellemelerini, elini kolunu bağlamalarını ve kendisi ile Filistinli kardeşlerinin arasına girmelerini, hatta onlara bir aracı olmadan Mısır'da ve Gazze'de ulaşmasına bile nasıl engel olduklarını, bir keresinde gizlice Gazze'ye gittiğinde onu nasıl geri döndürdüklerini, Filistin mültecilerinin nasıl bir öldürücü açlıkla kıvrandıklarını, Hristiyan misyonerleri ve komünizm propagandacılarını, onların kendisinin iletişim kurma ve İslami faaliyette bulunma talebini nasıl red ettiklerini, Posta departmanlarındaki Siyonist ajanlar vasıtasıyla kendisine gönderilen postaların nasıl engellendiğini ve kendisi etrafında söylenti ve şayialar ile nasıl bir örgü ördüklerini, bununla kendisinin konumu sarsmayı ve Filistinliler arasındaki kendisine olan güveni zedelemeyi hedeflediklerini zikretti.

Dedi ki; "Fakat biz ne olursa olsun cihadı sürdürmeye kararlıyız. Allah'ın rahmetinden ümitsiz değiliz. Kâfir bir topluluktan başka Allah'ın rahmetinden kimse ümidini kesmez."

Müftü Efendi'nin konuşması dokunaklıydı, kendisini tutuyor ve gözyaşı dökmüyordu. O celadeti ve sakinliği ile bilinirdi.

Onun konuşmasından müslümanların düşüşünün ne zamana kadar devam edeceğini, hakikatlara ne kadar cahil olduklarını ve kendi adamlarını tanımamalarını düşündüm.

Ve ne zamana kadar sömürgecilerin siyasetlerinin başarısı devam edecek, Müslüman basiretleri körleşecek, dizginler ve vicdanlar satın alınacak, akıllar ve fikirler karartılacak. Allah yardımcımız olsun.

Müftü Efendi'nin yanından kalbim kırılmış bir halde döndüm. Ve bildim ki onun talihi onu yanıltmadı; Müslüman liderlerin ve muslihlerin talihi.

Müftü efendi konuşması esnasında şehid Hasan el Benna(rahmetullahi aleyh)'yı sena etti ve Filistin'de bulunan İhvan-ı Müslimin mücahidlerini, onların adamlıklarını, kuvvetli imanlarını ve hamasetlerini övdü ve dedi ki; "onlardan biri onlarca yahudi savaşçıya karşı tek başına savaşıyordu."

Kaynak:

Min A'lam'ul Müslimiyne ve Meşahirim

Ebul Hasan en Nedvi(r.h)

Hazırlayan:

Seyyid Abdülmacid el Gavri

Daru İbn-i Kesir, 2. Baskı, 2012, Dımaşk

0 Yorumlar

Yorum yapın

Yorum yapmak için giriş yapın.