

Eser Adı: Nizâmu'l-Kur'ân ve Te'vîlu'l-Furkân bi'l-Furkân
Müellifi: Hamidüddin (Abdulhamîd) Ferahi
Yayınevi; Dâru'l-Garbi'l-İslâmi
Bu hafta tavsiye edeceğiz eser, maalesef gerek Arap dünyasında ve gerekse bizde büyüklüğü ölçüsünde yeterince tanınamamış bir şahsiyete ait. Arap dünyasında Dâru'l-Garbi'l-İslâmi'nin eserlerini yeni yeni basmaya başlamasıyla yaklaşık yarım asırdır tanınmaya başladı. Bizde de, İlahiyat çevrelerinde hakkındaki tezlerle sınırlı çapta da olsa dikkatleri çekmeye başladı.
Mevlana Hamidüddin Ferahi(v. 1930) Hind alt kıtasının bereket ağacı merhum Mevlana Şibli Numani'nin hem yeğeni, hem en mümtaz talebelerinden birisidir. Yâd-ı Raftegan adlı eserinde allame merhum Seyyid Süleyman Nedvi onu bize şöyle tanıtır; " Bu büyük imâm şark ve garp ilimlerini kendisinde birleştiren, asrının ender şahsiyetidir. Kendisinde ilim ve marifetin bir araya geldiği bir şahıstır. Dinî ilimlerde mahir, aklî ilimlerde tenkitçidir. Arapça'da asrının yegâne şahsiyeti, Kur'ân ilimlerinde döneminin tek örneğidir. Kur'ân'ın hikmetini ve inceliklerini bilir, ilimle dolu ve kuşatılmıştır. Ancak ne yazık ki onun ilminden defterlere ve kâğıtlara çok az şey nakledilmiştir…" Yine Nedvi'ye göre o, "müfessirlerin İmâmı, âlim, salih ve müttaki" bir zattır.
Dr. Takiyuddîn el-Hilâlî 1923 senesinde onu ziyaret ettikten sonra kendisi hakkında şöyle demiştir: "Bu büyük adam konuşmada son derece fasih, Hind âlimleri şöyle dursun Arap âlimleri arasında da nadir bulunacak bir kişidir."
Evet, Dr. Muhammed Yusuf eş-Şerbecî'nin ifadesiyle o, "Dinî ve çağdaş ilimleri bir araya getirdi. Böylece denildiği gibi, Mecmau'l-Bahreyn/İki denizin birleştiği yer oldu. Arabî ve dinî ilimlerde âlim, İngilizce ve çağdaş ilimlerde seçkin biriydi. Onda iki tür nitelik bir araya gelmişti: Birisi derin ilim sahibi âlimlerin muttakiliği, diğeri de olgun fazilet sahibi kişilerin münevverliği."
Merhum Ebul Hasan en Nedvi ise, dilimize "Asrımızdaki İslam Tetkikleri" adıyla çevrilen eserinde şöyle demektedir; "bu zat tefsir konusunda özel bir metoda sahiptir. O, tefsirinde ayetlerin dizilişine ve aralarındaki düzen ve ahenge özellikle eğilmektedir. "Nizam'ul Kur'an" isimli bir eseri bulunmaktadır."
Bizim tavsiye edeceğiz eser işte bu Nizamu'l Kur'an adlı tefsiridir. Bu eser bize Üstad Bediüzzaman'ın "İşaratü'l İ'caz" adlı tefsirini çağrıştırmaktadır. Metod olarak her iki eser de Kur'an'ın nazm dizilişi üzerinde ısrarla durmuş ve maalesef her iki eserde tamamlanmamıştır. Seyyid Süleyman en-Nedvi, Ferahi'nin tefsirini tamamlayamamasını "ümmet için büyük bir kayıp" olarak niteler, biz de aynı şeyi altmış cilt olarak planlanan İşaratü'l İ'caz için düşünüyoruz.
Aslında aynı tarzda İslam âleminde başka eserler de kaleme alınmamış değildir. Muhterem İshak Özgel hocamız şu ifadeleriyle buna ışık tutar; "Bu üç akımın ardından bir anlamda bunlara tepki olarak Kur'ân'ın derunî anlamlarının nazmında olduğunu; kelimelerin seçiminde ve diziminde yattığını ifade eden ve Kur'ân'ın "Edebî İ'câz'ı"na vurgu yapan bir başka yöneliş kendini yeniden hissettirmiştir. Mustafâ Sâdık er-Râfiî "İ'câzül-Kur'ân", Seyyid Kutub "et-Tasvîr'ul-Fennî ve Meşâhidu'l-Kıyâme" ve Bintü'ş-Şatî müstear ismiyle maruf Aişe Abdurrahman "et Tefsiru'l-Beyânî li'l-Kur'âni'l-Kerîm" adlı eserlerinde Kur'ân kelimelerinin seçilişi ve tertibindeki eşsizliği üzerinde durmuşlardır."
Orhan Güvel beyefendi "Hamîduddîn el-Ferâhî ve Leheb Suresi Tefsiri" adlı makelesinde merhum Ferahi'nin yaklaşıma şöyle ışık tutuyor; "Ferahi'de nazm, surelerin müstakil bir hüviyete sahip olduğu ve her surede anlam örgüsünün üzerine bina edildiği bir ana konunun bulunduğu kabulüne dayanır. Ana konu tespit edildikten sonra sure bölümlere ayrılmalı ve bu ana konu çerçevesinde birbirleriyle ilişkileri ortaya konup sure, metin içi ve metin dışı bağlamıyla Kur'an'ın bütünlüğü dikkate alınarak okunmalıdır."
O, Kur'ân'ın bir kısmının bir kısmını tefsir ettiği görüşündedir. Ferâhî'nin asıl ilgi alanı olan Kur'an'ın sırlarını düşünüp bulma gayretleri, Kur'ân-ı Kerîm'i anlamak için anahtar olarak değerlendirdiği bazı temel prensipler bulup geliştirmesini sağladı. Bu metodun temeli "nazm-ı Kur'ân" adını verdiği Kur'an'ın tutarlılık özelliğidir. Ferâhî, nazmın rehberliği olmadan Kur'an'ın sırlar dünyasını ve hikmetini araştırmanın mümkün olmayacağına inanmıştır. Nazım metodunu takip eden diğer ulemânın aksine Ferâhî'nin nazım kavramı sûre ve âyetler arasındaki tenâsübü belirlemekle sınırlı kalmamıştır. Ona göre tenâsüp tertiple birlikle nazmı oluşturan unsurlardan biridir. Temel nazım birimi sûredir ve nazım açısından küçük sûreler de büyük sûreler kadar önemlidir. Her sûrenin bir ana konusu vardır ki bütün sûre bunun üzerinde oluşur. Sûrelerde âyetler birbiriyle çok yakın bir mâna ağıyla örülmüştür. Aynı şekilde bütün sûreler mükemmel düzenlenmiş bir bütünlüğe oturtulmuş olup her sûrenin kompozisyon, mahiyet ve mâna olarak bir önceki ve bir sonraki sûre ile yakın ilişkisi vardır. Ferâhî'ye göre bunu anlayan Kur'an'ın yarısını anlamış demektir.
el-Ferâhî'nin tefsir konusundaki metodu aşağıdaki noktalarda özetlenebilir:
1-Kur'ân'ın Kur'ân'la tefsiri (Bu asıldır.)
2- Kur'ân'ın Sünnetle tefsiri (Bu onun kalbine sevimli gelendir.)
3- Bunlarda herhangi bir şey bulmadığında Sahabenin sözlerine yönelir. Çünkü onlar, durumlara ve bağlama tanıklık ettiklerinden dolayı tefsir konusunda daha bilgiliydiler.
Merhumun metoduyla alakalı yazdıklarından bir kısmını nakledelim;
"Özetle, nizâmdan maksadımız, sûrenin tek bir söz olması sonra da bir önceki ve sonrakiyle veya uzak da olsa daha önceki ve sonraki sûrelerle münasebetinin bulunmasıdır Bazen ayetler muterize/ara cümle oldukları gibi, bir sûre de muterize olur. Bu prensibe göre, Kur'ân'ın tümünü baştan sona kadar parçaları arasında düzen ve ilişki sahibi tek bir söz gibi görürsün."
"Haleften selefe tevilciler, Kur'ân'ın bir kısmının bir kısmını tevil ettiği ve en güvenilir tefsir ve en hoş te'vîl olduğu konusunda icma etmişlerdir. Biz de diyoruz ki: Nasıl ki Kur'ân, ayetlerinin maksatlarını birbiriyle tefsir ediyorsa aynı şekilde sana sunduğu benzerleriyle ayetlerin maksatları ve münasebetleri hususunda yol gösterir. Böylelikle bir durumun diğer bir duruma bağlı olduğuna dair şahitler çoğalır ve bununla o seni, onlar arasındaki ilişki ve ortak noktayı düşünmeye teşvik eder. Daha sonra bir kısmı diğer bir kısımdan daha açık birçok örnek getirir. Öyle ki seni daha ince ve daha kapalı şeylerin içine girdirir."
"Kur'ân'a sımsıkı yapıştıktan sonra, tabi olmak üzere hadisleri getirdiğim gibi bizden öncekilere inmiş olan kitapların delillerini de ortaya koydum. Bundan maksat ayetlerin örtüşmüş olduğu şeyleri açığa çıkarmak ve iki topluluğa(Yahudi Ve Hristiyanlar) kendi kitaplarından, onların aleyhlerine delil getirmekti."
"Lügat kitapları yetersizdir. Çünkü onlar ekseriyetle tam bir tanım vermezler ve saf Arapçayı diğerinden ayırmaz ve mananın kökenine götürmezler. Bu yüzden kişi, asıl ve fer'i olan nedir? Hakikat ve mecaz olan nedir? bilmez. Arap kelamını pratik yapmayıp lügat kitapları ile yetinenler muhtemelen Allah Teâla'nın kitabının manalarının bazısını anlamaya ulaşamazlar."
Son olarak merhum allame'nin şu takdimiyle hatm-ı kelam etmek istiyoruz;
"Allah'ın kitabını ve onun manalarının genişliğini tedebbür etmeye sığındım. İnsanların görüşlerini büsbütün bıraktım. İşin başında ayet yıldızlarının kenarında dolaşırken birden onların en yüce ufuklarında diziliş yolları tıpkı beyaz ipliğin sabah parlaması gibi parladı. Sadece parlaklık ve açıklık arttı. Dolayısıyla kalbimdeki perde açıldı, basiretim arttı. Böylece kastımı gördüm, ulaşmam gereken doğruyu ayan beyan buldum.
Ayetlerin nizâmının üslupları ve onların şaşırtıcı bağlantısı konusunda fikir yürütür oldum. Bu hususta zaman harcadım. Ömrümün en güzel kısmını. Gençlik bile sırtını döndü. İhtiyarlık bana acılığını tattırdı. Ağrılar ve hastalıklar bana saldırdı da saldırdı. Dost beni azarladı, hasetçi küçümseyerek baktı. Çetin bir işin peşine düştüm, güç bir işi yüklendim. Lakin ben özellikle meşgul oldum ve bu işte hiçbir şeyi eksik bırakmadım. Sanki gökten gelen bir emir beni ona mecbur bıraktı. Bilmiyorum belki de Allah Müslümanları kör karanlıkta buldu da bu yüzden Kur'ân'ın incilerini çıkarmayı diledi. Ve bu ümmetin sonunu, bu ümmetin evveliyle ıslah ettiği şey ile ıslah etmeyi istedi. Bu yüzden önce kitabının anlaşılması için ümmetten bazılarının sadrını açtı. Bu umut olmasaydı, cüret edip bu engin denize atılmazdım. Eğer "gem vurma"/ilcam hadisi olmasaydı, azametinden dolayı inişi dağları bile parçalayan bu işle ilgilenmezdim. Bu yüzden Allah'a tevekkül ettim.
وَمَن يَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ فَهُوَ حَسْبُهُ إِنَّ اللَّهَ بَالِغُ أَمْرِهِ قَدْ جَعَلَ اللَّهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْراً
(Kim Allah'a tevekkül ederse O, ona yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü tayin etmiştir. Talâk, 3)
Rabbim dilerse senin Kur'ân araştırmalarından ve furkanı furkanla tevil etmenden dolayı, Kur'ân'ın el değmemiş incilerini ortaya çıkaracak ve sen insanların kitaplarının büyük bir kısmının hiç olduğunu göreceksin. Tevil konusunda Kur'ân ayetlerine yapışmak suretiyle, Kur'ân nizamının eşsizliği üzerindeki örtüyü senin için kaldırmaya adeta kendimi tamamen adadım. Allah'ın ayetlerine ve ayetlerin nizamına yapışarak onu bir karış aşmadım. Kur'ân'ın muciz belagatiyle ilgili mevcut telifleri yayımlayarak, seni, bilgeleri aciz bırakan hikmetin zirvesine muttali kılarak; deneyimsizler hariç, akıl sahiplerinin tevil için kabul ettiği usule yapışarak, bir tevile dayanıp da bütün zayıf ve eski olanları terk edip, sağlam olanı alarak dinde aşırılıktan kaçınan oldum. Böylece Bâtıniyyeyi dost, Zâhiriyyeyi de destekçi edinmedim. Bidatçilerin hepsinin ehliyetsiz ve mülhidlerin tamamının hileye başvurduklarını söyleyerek, Allah'ın sünnetleri ile mahlûkatın sünnetleri arasında fark görmeyip de Kur'ân'ın mucizelerini yalanlayan ve ayetlerini asılsız olarak hile ile tahrif edenleri ayırt edici oldum.
İşte böyle. Kendi güç ve kuvvetime güvenmeyip Rabbimin verdiği başarıya sığındım. Biz şiddetli biçimde ona muhtacız.
Ey Allah'ım! Ey Rabbimiz! Unuttuğum ve hata ettiğim şeylerden dolayı beni sakın sorumlu tutma. Çünkü Sen ganisin, övülmeye layıksın. Ben Senin hakir ve fakir kulunum. İşimden dolayı beni zora sokma. Ey Allah'ım! Ey Rabbimiz! Amelimi rızana hâlis kıl ve bunu ahirette benim için bir vesile ve azık et."
Ruhun şad olsun Kur'an'ın vefakâr evladı…
Bu esere ulaşmak için;
https://www.irsad.com.tr/urun/nizamul-kuran
Yorum yapmak için giriş yapın.
0 Yorumlar