Alıntılar

ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE

Ramazan ayının hususiyeti oruç. Orucun hususiyeti de kendisine ait meseleler. Başında; tutan tutmayan farkı. Bu millet, bu inanmış müddet inancı için horlanmıştır. Oruç tutmak bir zamanlar, ayıp ve günah veya medeniyetsizlik gibi kabul olunmuştu. Memurların oruç tutmamaları için tedbirler alınmıştı. Vicdan hürriyeti mefhumunun kemâliyle işlemediği günlerdi onlar. Şimdi ise, bu ezilmişliğinin tam tersi bir psikoloji hakim bazı çevrelerde. Oruç tutma keyfinin saltanatını sürmek. Sırf Allah rızası için ifa edilen bir ibadetin keyfini bir de Allah'ın kullarından çıkarmak.

Geçenlerde sokakta birisi bağırıyordu: "bana nasıl böyle muamele edersin lan, ben oruçluyum. Attırma oruç kafamı benim."

Oruç ise aslında bu tip psikolojileri tıraşlamak için emrolunmuştur. Daha doğru bir ifadeyle, ancak edebiyle, sükûnetle tutulan oruçlar kabule karindirler.

Ne oruçlu oruçsuza zulmetmeli, ne oruçsuz oruçluya

Oruçsuzlarda da aynı psikolojiyi görmek mümkün. Bazıları gelip, salona kurulup, herkesin içinde sigara püfürdetmeyi marifet sayıyorlar. Halbuki bu bir muaşeret meselesidir. Geçen gün bir hatip efendi ne güzel söylüyordu: "Komşunuzda cenaze olsa, radyonuzu biraz kısmaz mısınız?" Bu bir beraber yaşama sevinci, beraber yaşama saygısıdır.

Oruçsuzlar böyle olunca, oruçlular da tabii zaman zaman zıvanadan çıkıyorlar. Anlattılar. Adam ayran satıyormuş dükkânında. Birisi gelmiş ayran almış. Fakat içmeye sıra gelince, dükkâncı biraz evvel satıp para olan o değilmiş gibi, "Sen benim dükkânımda, benim gözümün önünde oruç nasıl yersin? Çık ayranı dışarda iç" diye haykırmaya başlamış. Müşteri şaşkın, diyormuş ki: "Kardeşim, Ramazan diye ayran satmamazlık etmiyorsun. İçmeye gelince, asıl dışarda içersem herkese ayıp olmaz mı?" Anlattıklarına göre, adam "Hayır ben orucum, benim gözümün önünde içme de, nerede içersen iç" diye ısrar edip müşterisinin gırtlağını sıkıyormuş.

İkisi de «egoizma»dan doğuyor. Oruçluya hakaret gibi sigara savuran da, herkes oruç mu değil mi teftişe kalkan oruç müfettişinin hareketinin temelinde de "Ben" yatıyor.

İran'da bir eyalette Devrim Mahkemesi dört kere oruç bozanın idam edilmesini kararlaştırmış. Maşallah, sübhanallah. tebarekâllah. Hukuk-ı Şer'iyyenin hangi noktasında böyle bir hüküm varmış? Anlamak mümkün değil. Amma bu kafada olanlara bir şey anlatmak da mümkün değil.

Aslında oruçlu oruçsuza "ahh niçin o da benim duyduğum zevki duymuyor" diye bakmalıdır. "Ahh keşke o da bu zevki tatsa diye" diyerek temennide bulunmalıdır.

Amma bunun için İstanbul eski müftüsü Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı merhumun Diyanet gazetesinden aldığım şu beytindeki gönül zenginliğine ulaşmış olmak gerektir;

"Birkaç rekat namaz, zekat, oruç, hac

Dualarım gibi kabule muhtaç"

Ergun Göze

Seçmeler

Cihan Yayınları, İst.

 

 

 

 

0 Yorumlar

Yorum yapın

Yorum yapmak için giriş yapın.