

Ders: 2. Lem'a, 2. Nükte
İzah: Mehmed Kırkıncı Hocaefendi
*Eyyub(a.s)'ın hastalığı, müfessirlerin beyanına göre 10 sene sürmüş.
Not: İbn Kesir, el-Bidâye, I, 223'de diyor ki; "Eyyûb (a.s.)'ın hastalığı, Enes b. Mâlik'ten nakledilen bir hadise göre 18 yıl devam etmiştir. Bu hastalığın 7 veya 3 yıl sürdüğünü bildiren rivayetler de vardır."
Merhum Vehbe Zuhayli, Tefsir-ül Münir adlı tefsirinde; "Hz. Eyyüb (a.s) 18 yıl veya başka bir rivayete göre yaklaşık 13 yıl kadar uzun bir müddet hastalandı. Ancak bu hastalığı insanların nefretine sebep olacak bir hastalık değildi. Zira peygamberler insan tabiatının nefret edeceği hastalıklardan salim olma vasfına sahiptirler" demektedir.
İbn-ul-Arabi, Ahkâm'ul-Kur'an'da, 'Hz. Eyyüb'ün o bela içinde kaldığı müddet hakkında ve bu kıssa konusunda herhangi bir sahih haber varid olmamıştır' demektedir.(Salih Okur)
*Vücut(Var olmak) sadece hayır. Neyin varlığı olursa olsun böyle. Şimdi, şeytanın varlığı hayır mı değil mi? Kendisi değil de varlığı? Hayır.. Yokluk ise şer..
* Bekir Berk beyi-Allah rahmet etsin-İstanbul'da hastahanede ziyaret ettim. Gittim, aman ya Rabbi, öyle cihazlar takmışlar ki, kulağına, şurasına, burasına..Onu öyle görünce gayr-i ihtiyari ağladım. Adamla çok günlerimiz geçmiş, hizmette çok payı olan bir adam..Nadir bir insan..
Tabii insanların büyüklüğü böyle musibet zamanlarında anlaşılıyor. Ben böyle ağlayınca kısık bir sesle dedi ki; "Şikayetçi değilim, şikayetçi değilim..Bu şeker hastalığı şükür hastalığıdır, şükür hastalığı" diyerek bana teselli verdi..
Not: Rahmetli Hocamızın bu hatırası için bak. Mehmed Kırkıncı, Hayatım Hatıralarım, s: 157, Zafer Yayınları, İst.2013)
Onunla alakalı bir başka hatıramı anlatayım. Bir zaman Oltu'da bir Risale-i Nur mahkemesi vardı. Aylardan da Ramazan ayı..Mevsim kıştı..Bekir bey buraya geldi. İftarı Süleyman Arı beyin evinde yaptık. Akşam namazını kıldık. Süleyman bey de bir Jip buldu. Bizi battaniyelerle sardı, yanımıza bir de şoför verdi.
Şehrin dışına çıktığımızda yavaş yavaş kar başladı. Tortum'un o dağın başına geldiğimizde kar bizi öyle bir tuttu ki, ne ileri ne de geri gidebiliyoruz. Jip tekerlere battı, kaldık orada yani..Bekir bey orada bize şehidliği, şehidliğin derece-i ehemmiyetini anlatmaya başladı. Şoför de Bekir beye bakmaya başladı. Zannediyorum ki şöför de içinden "hayırlısıyla bir şehid olsak" diyor. Başka bir çare de yok. Gecenin yarısında orada öyle kalakaldık. Ben bir şoföre bir de Bekir beye bakıyorum.
Bekir bey şevkle zevkle anlatıyor, "Allah(c.c) mülkünü âbâd ediyor, âbâd ediyor" diyor.
Aradan bir iki saat geçti. Baktık yol açıcı bir araç bize doğru geliyor. Adam bizi görünce çok şaşırdı; "Aman" dedi, "bu ne demek?" "Ben şu an burada görevli değildim. Bir başka sebep için yola çıkmıştım. Şimdi anlaşılıyor ki, Cenab-ı Hakk beni sizin imdadınıza göndermiş" dedi.
Not: Rahmetli Hocamızın bu hatırası için bak. Mehmed Kırkıncı, Hayatım Hatıralarım, s: 155-156, Zafer Yayınları, İst.2013
Yorum yapmak için giriş yapın.
0 Yorumlar