Alıntılar

ŞAFAĞIN IŞIĞINDAKİ SIR

 "Annemin memnun bir eda ile: "Bu sabah kahvaltıdan önce ne yaptığımı dünyada tahmin edemezsiniz!. dediğini hâlâ duyar gibiyim. Babamın da bana göz kırparak: "Anlat bakalım neler yaptın? dediğini hatırlıyorum.

Büyüklerin yaptıklarını tenkitten hoşlandığımız o ukalâlık çağlarında idim. Ona: "Kahvaltıdan önce muhakkak ki önemli şeyler yapılır!. dedim. Annem sözlerimdeki alayın farkına varmamış gibi; - Muhakkak!. diye tekrarladı.

Keşke şimdi yanımda olsaydı ona haklı olduğunu söyleyebilseydim! Ne yazık ki artık çok geç.

Kahvaltıdan önceki saat daima güzeldir. Sabah uykusunu feda edemiyen ve bir fincan kahve içmeden tatlı bir söz söyleyemeyen insanlara gerçekten acırım.

Sabahın erken saatinde, nasıl bir keramet var ki alışık olduğumuz manzarayı bile bambaşka gösterir. Buna sadece güzellik denemez. Güzellik günün her saatinde vardır. Yalnızlık da diyemeyiz çünkü yetişmiş çocukları olan bir kadın çoğu zaman yalnızdır.

Sabahın ilk saatinde esrarlı, tanrısal bir şey var. Bize yeni bir gün bağışlayana karşı içimizde bir nevi minnettarlık doğar. Bizim gibi sabah erken kalkanlar arasında dua edenler pek azdır. Biz şükranlarımızı kutsal bir sessizlik içinde ifade ederiz.

Gürültü yapmamağa dikkat ederek odalarımızdan çıkar, uyuyanları rahatsız etmemek için öteki odaların önünden de sessizce geçeriz. Bir an pencerenin önünde durarak dışarıya bakarız. Acaba gün nasıl olacak? Sabah yıldızı veya ay bize bir fikir verebilir.

Önümüzde uzanan sokak, bahçe veya tarla birden bir sanat eseri gibi güzel görünür. Nihayet kahve veya çay içmek için içimiz titrer ve su kaynayıncaya kadar, sessizce bazı şeyler görürüz. Sonra keyifle iskemleye kurulur kahvemizi veya çayımızı içerken o an canımızın istediği şeyi yaparız. Huzur içinde oturup haberleri okumak ne keyifli şeydir! Yeni havadislerde ve yazılarda bir başka zevk buluruz. Bir akşam önce bize can sıkıcı ve karışık gelen şeyler birden aydınlanmış ve eğlenceli olmuştur.

Dün, her günden erken kalkmıştım. Sanki işi daha güçleştirmek istiyormuş gibi pencereler sisle örtülmüştü. Parkın ötesinde, gölün üstünde sis düdüğü ötüyordu. Çayımı içmeğe oturduğum sırada sis dağılmağa başladı. Kalktığım zaman ise güneş görünüyordu. Damın saçaklarında tüneyen güvercinlerin sevinç şarkılarını duyuyordum. Onlar da sabahı selamlıyorlardı. İnce dalların üstündeki damlalar güneşin ışınlarıyla inci gibi parlıyordu. Serin ve nefis bir hava ciğerlerimi doldururken yeni bir hayat iksiri içmiş gibi canlanıyordum. Yaşanacak yeni bir hafta başlıyordu. Lisan defterimi açtım ve çalışmağa koyuldum. İskeleye yanaşan vapurun düdüğüyle kendime geldim. Sanki bana «Günaydın!» diyor gibi idi. İstediğimi yapmak için önümde daha iki saat vardı.

Daha sonra çocuklarla kahvaltı sofrasına oturunca başarılı bir eda ile, "Bu sabah neler yaptım dünyada tahmin edemezsiniz! dedim. Zeki gözleri bir önümdeki defterde bir de mürekkep lekeleri içindeki parmaklarımda dolaştı. Eşim gülümseyerek: "Anlat bakalım neler yaptın? dedi. O an annemin için için güldüğünü duyar gibi oldum.

Marjorie Bitker, Let's See, Amerika

Bütün Dünya Mecmuası

Cilt, 8

 

0 Yorumlar

Yorum yapın

Yorum yapmak için giriş yapın.