Soru: Ayet-i kerimede “Sana zülkaneyn hakkında soru sorarlar.” Kehf/83) buyurmuştur. Bu soruyu soranlar ve zülkarneyn kimdir? Açıklar mısınız?
Cevap: Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) ‘e bu soruyu soranlar yahudilerdir. Bunların Ebucehil ve hempaları (kötülükte arkadaşları) olduğu ve imtihan maksadı ile sordukları da söylenmiştir.
Zülkarneyn: Devrinde dünyaya malik olan İskender-i Rumi’dir.
Peygamber (Aleyhissalatü vesselam) “Bu zata Zülkarneyn denilmiştir, çünkü O dünyanın iki tarafına; doğusuna, batısına sahip olmuştur.”buyurmuştur.
O’nun örgütü iki saçının olması yahut onun zamanında insanların iki devrinin geçmesi yahut tacında iki boynuz olması veya başında boynuza benzer iki şeyin bulunması (dolayısı ile ona zülkarneyn adı verildiği) söylenmiştir.
Not:
Zülkarneyn lakabile tanınanların birden fazla olduğu anlaşılmaktadır. Kur’anda bahsedilen ise büyük Zülkarneyn’dir. Vaktiyle Yemende Tebabia denilen Himyer hükümdarlarından bazı büyük fatihler bu cümleden olarak Mekke’nin inşasında Hz. İbrahim ile görüşüp ondan feyiz aldığı rivayet edilen Şemmer Yer’aş Zülkerneyn olarak anılmış olduğu gibi Afridun ve İskender gibi Arap olmayan fatihlere de bu lakap verilmiş ve bunların en son yaşayanı İskender olması dolayısıyla tarih bilginleri arasında Zülkarneyn şöhreti İskender’in olmuştur. Yahudilerin kitaplarında, Zülkarneyn Rum’dan çıkan bir genç idi ki Mısır’ı ve İskenderiye’yi kurdu. Ve şöyle yükseldi; böyle yükseldi diye anılmış olduğu hakkında bir rivayetin de görülmesinden dolayı bu konuda tarihi tartışmayı ortadan kaldırmak isteyen bazı tefsir âlimleri de Büyük Zülkarneyn’in İskender olduğunu kabul etmek istemişlerdir. Nitekim Alusi de bu görüştedir.
Allah’ın birliğine inanan bir hükümdar olan ve olağanüstü fetihleriyle dünyada özel bir tarih açmış bulunan İskender’in, zülkarneynlerden birisi olduğunu inkâra yer yoksa da, Kur’an’da zikredilen büyük zatların peygamberlik makamına da sahip bulunduğuna göre İskenderin bu derece yükseltilmesi kabul edilebilir görülmemiş ve İskender’in bir set yaptığı bile tarih olarak belli olamamıştır. Bir de İskender, başka bir tarihte meşhur olduğu ve bilindiğinden dolayı, bunu peygambere sormak, soruyu soranların maksadına uygun olmazdı. Hakkında vahiyden başka bir şekilde bilgi alınması düşünülen bir soruyu peygamberliği imtihan etmek isteyen ve bunun için soru soran kimselerin maksatlarına nasıl uygun düşer? Onun için bu soru eski tarihin karanlıklarına kadar dalan bir konu olması gerekiyor. Bak Hak Dini Kur’an Dili Kehf/83 tefsiri (mütercim)
0 Yorumlar