

Eskiden medreselerde zahiri ilimleri bitirenler tasavvuf yoluyla manevi eğitimlerini tamamlamaya çalışırlardı. Ve büyük oranda buna muvaffak da olunurdu. Fakat günümüzde medrese ve tasavvufî müesseselerin bakiyesi konumundaki teşebbüsler ancak has diyebileceğimiz bir dairede faaliyet gösterebilmektedirler. Risale-i Nur ise çok daha geniş bir yelpazede hizmet imkânı sunmaktadır.
Medrese ilimlerinde teknik bilgiler eşliğinde aktarılan iman ve marifetullah dersini Risale-i Nur, Kur'ân'ın feyziyle herkesin istifade edebileceği fıtrî bir tarzda vermektedir.
Medrese ilimlerindeki formel bilgiler genelde akıl ve muhakemeye hitap etmektedir. Risale-i Nur ise Kur'ânî üslubun gereği olarak hem kalbe hem de aklî muhakemeye hitap ederek muhtaplarını her iki yönden tatmin edip beslemektedir. Bundan dolayı gerçek bir Risale talebesi aklen mağlup olsa da Allah'ın inayetiyle kalben ve ruhen direncini muhafaza eder.
İrşad ekolleri maksada varmak için birçok yol ve yönteme başvururlar. Bunların bir kısmı zamanla değişime uğrayıp müşkil bir hal alır. Mesela Kelâm alimleri kendi dönemlerinde söz konusu edilen araz, cevher, cüz-i layetecezza gibi bahisler üzerinden yaratıcın varlığını ve sıfatlarını anlatmaya çalışmışlardır. Malum olduğu üzere bu tartışmalar günümüzde eski güncelliğini kaybetmiş vaziyettedir.
Ancak Risale-i Nur, Kur'ân'ın delaletiyle hiçbir zaman güncelliğini yitirmeyen nizam, gaye ve vicdan delillerini etkin bir şekilde kullanmaktadır. Aslında tarihte Kur'ânî bir muhteva olan nizam, gaye ve vicdan delili birçok kimse alim tarafından dile getirilmiştir. Ancak Risale-i Nur'da şahit olduğumuz kemiyet ve keyfiyetteki izah görülmüş değildir.
Risale-i Nur'un en önemli özelliklerinden biri de şahıs merkezli olmayıp eser merkezli olmasıdır. Malumunuz irşad müesseselerinin çoğunda belli bir şahsa teslimiyetin ışığında yol katetme öngörülmektedir. Teslimiyetin kırıldığı çağımızda bu oldukça zor bir durumdur. Bağlanılan şahıs hakkında en ufak bir kuşku mensupları olumsuz etkilemektedir. Risalede ise şahıs yerine eser ve eserin anlattığı muhteva esas alındığı için böyle bir risk yok mesabesindedir. Bu da Risalenin daha geniş bir çerçevede hizmet etmesine imkân tanımaktadır. Risalenin bu özelliği bana İbn Mesud'un "İlla birine tabi olacaksanız ölmüş kimselere tabi olunuz. Zira siz hayattakilerin fitnesinden emin olamazsınız" mealindeki sözünü hatırlatmaktadır:
وإن كنتم لابد مقتدين فاقتدوا بالميت فإن الحي لا يؤمن عليه الفتنة
-devam edecek-
Yorum yapmak için giriş yapın.
0 Yorumlar