Tarihte Meşhur Zalimler
ZEHRA PAŞA
Mısır acaip bir yerdir. Firavunları bol olduğu gibi, Kleopatra'ları da eksik değildir. İşte Zehra Paşa da, bu Kleopatra müsveddelerinden bir tanesidir.
Zehra, Mısır Hükümdarı Mehmet Ali Paşa'nın kızıdır. Defterdar Ahmet Paşa ile evlenmiş, daha sonra genç yaşında ondan dul kalmıştır. Esasen kocası da sayılı za limlerden biri idi. Zehra ise, babadan ve kocadan gelen bu göreneğini pek arttırdı. Hattâ onları geçecek ve mahcup edecek raddelere kadar vardırdı işi. Mısır'lılar, ona, şöhretini yaşatacak bir ad da verdiler: Zehra Paşa...
Kocası ölünce, bu kadın ölçüyü tamamen, kaybetti. Kendisini bağlar gibi görünen bütün ahlâk ve hayâ iplerini kopardı attı. Tam bir dişi canavar halini aldı. Rezalet ve zulümleri Kahire'de dillere destan oldu.
Haremağalarını bir avcı gibi kullanırdı. Onları pazarlarda, kahvehanelerde, diğer iş ve eğlence yerlerinde dolaştırır, güzel ve dinç gençleri seçtirir, onlan teker teker saraya aldırırdı. Bunları, yanına almadan evvel de sarayda iyi bir temizlik ve hazırlıktan geçirtirdi.
Meselâ: Bu gençler, saraya alındıktan sonra saray hamamına sokulur, güzelce yıkanır, güzel kokular sürülür, sonra temiz çamaşırlar giydirilir ve gereken her türlü ihtimam gösterilirdi.
Bütün bu hazırlıklardan sonra bu hazırlığı biten genç, Zehra Hanımın haremine alınırdı. Zehra, bir müddet bu genç ile hareminde yaşar, sonra bundan usanırdı. O zaman da, bunu dışarı salıvermenin mahzurlu olacağı, sırrını dışarıda faş edeceği düşüncesiyle genci boğdurur, cesedini saray yakınındaki kanala attırırdı. Sonra gelsin yenisi...
Bu minval üzere bir hayli zaman geçti. Boğulup denize atılan Zehra Paşa'nın attığı gençlerin sayısı bir hayli arttı. Kanaldan çıkan cesetlerin sayısı gün geçtikçe yükselmeye başladı. Halkı bir merak ve endişedir aldı. Bu cesetler nereden geliyordu?
Nihayet kanaldan çıkan ve ardı arası kesilmez olan genç erkek cesetlerinin hikâyelerini öğrenmek için halk harekete geçti. İşi tahkik ettiler. Ve Zehra Hanımın maceralarını öğrendiler. Durum hemen şehre yayıldı. Herkes tarafından bilinir ve söylenir oldu.
Fakat Zehra Paşa, hâlâ macerasına devam ediyor, rezalet ve cinayetlerinin sarhoşluğuna dalmış gidiyordu. Zehra Hanımın sarayının içini dolduran iğrenç kokuları taşıyan cesetler, yine kanalın çamurlu suları içinde sürüklenip akıyordu.
Tarihte nice ahlâksızlar, nice caniler gelip geçmişti; ama bunun gibi her melaneti şahsında birleştirmiş hem de kadın kişiler pek enderdi. Bu, tam manasıyla bir dişi canavar kesilmiş, Mısır Kraliçesi meşhur Kleopatra'nın habis ruhunu şahsında en belli şekilde temsil etmişti.
Onun bu rezalet ve cinayetleri herkesi meşgul etmeye başlamıştı. Aklı başında herkes buna bir çare düşünüyor, macera heveslileri de kendilerine göre bazı denemelere girişmeyi tasarlıyordu.
Marsel'e göre; Mısır'da bulunan ecnebiler de bununla bir hayli ilgilenmişler. Bu arada, bir Fransız da kendine göre bir çare, bir macera şekli düşünmüş, böyle ma ceralara hevesli iki gürbüz Fransız gencini silâhlayıp süsleyerek günlerce haremağalarının uğraması muhtemel olan yerlerde bekletmiş. Maksadı, bu silâhlı gençleri saraya sokup bu püsküllü belâdan Mısırlıları kurtarmakmış. Fakat günlerce bu gençleri haremağalarının uğraması muhtemel olan yerlerde beklettiği halde bir türlü haremağaları onların yanına uğramamış ve Fransız da bu macera denemesine fırsat bulamamıştı.
En sonunda durum, babası Mehmet Ali Paşa'nın kulağına kadar gitmişti. Kendi hali de pek adilâne olmamakla beraber, Vali Mehmet Ali Paşa'yı bu durum pek üzmüştü. Bu canavarlaşmış kızını öyle kolay tedbirlerle artık yola getiremeyeceğini anlayan Paşa, kızı Zehra Paşa'nın oturduğu bu rezalet yuvası sarayın bütün pencerelerini taşla ördürmüştü.
Fakat, çok geçmeden bunun da yeterli bir tedbir olmadığını gördü. Bunun üzerine Mehmet Ali Paşa, tekrar bir emir daha verdi: Saray'ın bir tanesi hariç diğer bütün giriş-çıkış kapılarını taşlarla ördürdü. Bu kapının önüne de, gece gündüz nöbet tutmak, kendi müsaadesi olmadan hiç kimseyi saraya bırakmamak şartıyla bir müfreze asker koydu ve kızı Zehra Paşa'yı bu ışık almayan ve dış hayattan tamamen tecrit edilmiş saray isimli dört duvar arasına hapsederek kendi haline terk etmiştir.
Artık, Zehra Paşa'nın sarayı yakınından akan kanalın çamurlu suları arasında saraydaki iğrenç kokulan taşıyan, genç insan cesetleri görülmez olmuştu.
Yorum yapın
Yorum yapmak için giriş yapın.
0 Yorumlar