SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-33
Maide: 41: Berâ b. Âzib'ten rivayet edildiğine göre, tahmim(Zina eden kimseye liflerden örülmüş, ziftlenmiş bir kamçı ile kırk kamçı vurma, yüzünü karalama ve eşeğe tersine bindirip dolaştırarak teşhir etme cezasıdır) cezasına çarptırı¬larak kırbaçlanan bir
Maide: 41:
Berâ b. Âzib'ten rivayet edildiğine göre, tahmim(Zina eden kimseye liflerden örülmüş, ziftlenmiş bir kamçı ile kırk kamçı vurma, yüzünü karalama ve eşeğe tersine bindirip dolaştırarak teşhir etme cezasıdır) cezasına çarptırılarak kırbaçlanan bir Yahudi, teşhir edilmek üzere hayvan üzerinde dolaştırılırken Rasulullah (s.a.v)'m yanından geçirildi. Rasulullah (s.a.v) onları çağırdı ve: "kitabınızda, zina edenin cezasını bu şekilde mi buluyorsunuz? diye sordu. Yahudiler, "Evet" dediler. Sonra Rasulullah (s.a.v) onların âlimlerinden bir adamı çağırdı ve ona: "Mûsâ (a.s)'ya Tevrat'ı indiren Allah aşkına doğru söyle; kitabınızda, zina edenin cezasını bu şekilde mi buluyorsunuz? diye sordu. Adam şöyle dedi: "Hayır. Böyle yemin verdirmeseydin söylemezdim. Kitapta recim cezası buluyoruz. Fakat bu suç, ileri gelenlerimiz arasında çoğaldı. Biz, ileri gelenlerimizi yakaladığımızda onlara ceza vermez olduk. Zayıfları yakaladığımızda onlara cezayı uyguladık. Bunun doğru olmadığını görünce dedik ki: "Gelin, Öyle bir ceza koyalım ki, bunu hem ileri gelenlere, hem de halka uygulayabilelim." Böylece recm yerine, tahmim ve sopa vurma üzerinde ittifak ettik. Bunu işiten Rasulullah (s.a.v) "Ey Allah'ım! Yahudiler senin emrini terk ettikten sonra onu ilk defa uygulayan benim, diyerek Yahudi'nin recmedilmesini emretti ve Yahudi recmedildi. (Müslim, Hudud, 28)
Fahr-ı Râzî şöyle der: "Yüce Allah Hz. Muhammed (s.a.v)'e birçok yerde "ey Nebi" lafzı ile hitap etti. "Ey Rasul" lafzı ile ise sadece iki yerde hitap etti. Bunlardan biri,
يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ لاَ يَحْزُنكَ الَّذِينَ يُسَارِعُونَ فِي الْكُفْرِ
"Ey Rasul! İnkârda yarışanlar seni üzmesin"
Mealindeki âyet, ikincisi ise yine bu sûrede bulunan,
يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنزِلَ إِلَيْكَ
مِن رَّبِّكَ
"Ey Rasûl, Rabbinden sana indirileni tebliğ et" (Maide: 67) mealindeki âyettir. Bu hitap, şüphesiz şereflendirme ve yüceltme hitabıdır.
Maide: 44:
وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ
"Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir." Zemahşerî şöyle der: "Kim Allah'ın indirdiği hükümleri küçümser de onlarla hükmetmezse onlar kâfirler, zâlimler ve fasıklardır."( Keşşaf, 2/496)
Ebu Hayyan şöyle der: "Bu âyetin akışından, her ne kadar hitabın Yahudilere ait olduğu anlaşılırsa da, âyet Yahudiler ve diğer insanlar hakkında umumidir." (Ebu Hayyan, el-Bahr, 3/492)
Maide: 50:
أَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَ
"Yoksa onlar Câhiliyyet kânununu mu istiyorlar?" Burada kî istifham inkâr ve kınama ifade eder. Yani, onlar senin verdiğin hükmü kabul etmeyip Allah'ın hükmünden yüz çevirerek Câhiliyet kânununu mu istiyorlar?
وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللّهِ حُكْماً لِّقَوْمٍ يُوقِنُونَ
"Yüce ve hikmet sahibi olan Allah'a inanan bir kavim için, Allah'tan daha âdil hüküm veren, Ondan daha doğra beyânda bulunan ve ondan daha sağlam kânun koyan kim vardır?"
Maide: 51
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاء بَعْضُهُمْ
أَوْلِيَاء بَعْضٍ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ
الظَّالِمِينَ
"Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanlan dost edinmeyin. Zira onlar birbinin dostudurlar. İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zâlimler topluluğuna yol göstermez."
Zemahşerî şöyle der: Bu, mü'minlerin, dine muhalif olan kimselerden uzak durmalarını ve onlardan ayrılmalarını sağlamak için, Allah'ın sert ve şiddetli bir emridir. Nitekim Rasulullah (a.s.v): "Onların ateşi birbirini görmesin" (Nesai, Kasame, 27) yani bir araya gelmesinler, buyurmuştur.( Keşşaf, 2/499)
Maide: 54:
يَا أَيُّهَا
الَّذِينَ آمَنُواْ مَن يَرْتَدَّ مِنكُمْ عَن دِينِهِ فَسَوْفَ يَأْتِي اللّهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ
وَيُحِبُّونَهُ أَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ أَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِرِينَ يُجَاهِدُونَ فِي
سَبِيلِ اللّهِ وَلاَ يَخَافُونَ لَوْمَةَ لآئِمٍ ذَلِكَ فَضْلُ اللّهِ يُؤْتِيهِ مَن يَشَاءُ
وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
"Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah sevdiği ve kendisini seven, mü'minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir. Bunlar Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar. Bu, Allah'ın, dileğine verdiği lütfudur. Allah'ın lütfü ve ilmi geniştir."
İbn Kesîr şöyle der: "Bunlar kâmil müminlerin sıfatıdır ki, kâmil mü'min, kardeşine karşı alçak gönüllü, düşmanına karşı ise izzetlidir."( Muhtasar-ı İbn Kesîr, 2/528)
Mü'minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı izzetlidirler" Burada kelimeleri arasında tıbak vardır. Bu, bedii sanatlardandır.
Maide: 57:
"Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine Kitab verilenlerden dininizi alaya ve eğlence konusu edinenleri ve kâfirleri dost edinmeyin. Eğer mü'minler iseniz, Allah'tan korkun."
İbn Abbas şöyle der: Rifâa b. Zeyd ve Süveyd b. Haris müslüman olduklarını açıklamışlar, sonra da münafık olmuşlardı. Müslümanlardan bazıları onlarla dostluk kurmuşlardı. Bunun üzerine Yüce Allah: "Ey iman edenler! Dininizi alay ve eğlence konusu edinenleri dost edinmeyin" âyetini indirdi. (Vahidî, Esbâbu'n-nuzûl, s.114)
Maide: 58:
وَإِذَا نَادَيْتُمْ إِلَى الصَّلاَةِ اتَّخَذُوهَا هُزُواً وَلَعِباً ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لاَّ يَعْقِلُونَ
"Namaza çağırdınız zaman onu alay ve eğlence konusu yaparlar. Bu davranış, onların düşünemeyen bir toplum olmalarındandır."
Ebu Hayyân şöyle der: "Yahudiler ezan sesini işitince Rasulullah'ı kıskandılar ve: "Peygamberlerde olmayan bir şeyi icat ettin. Bu, deve gibi bağırmak da sana nerden geldi? Bu ne çirkin bir ses!" dediler. Bunun üzerine Yüce Allah bu âyeti indirdi.( el-Bahr, 3/515)
"Ebussuud bu âyetin tefsirinde şöyle der: Rivayet edildiğine göre Medineli bir Hıristiyan, müezzinin: *Eşhedü enne Muhammeden Rasulullah" dediğini işitince, "Allah, yalan söyleyeni ateşti yaksın" derdi. Bir gece, aile efradı uyurken, hizmetçisi bir ateşle içeri girdi. Ateşten bir kıvılcım sıçrayarak evini ve bütün aile efradını yaktı. (Ebussuud 2/40)
Böylece, namazla alay eden kimsenin dost edinilmesi, bilakis kovulup uzaklaştırılması gerektiğini vurguladı. Bu âyet, önceki âyetin manasını pekiştirmek üzere gelmiştir. Onların böyle davranmaları, namazın hikmetini düşünemeyen ve onun, ruhları temizleme hususundaki gayesini anlamayan kâfirler olmalarındandır. Onlar her ne kadar dünya menfaatlerini kavrayacak akılları olsa da, din hususunda bu akıldan faydalanmadıkları için onlar "akılsız" diye nitelenmişlerdi
Maide: 60:
قُلْ هَلْ أُنَبِّئُكُم بِشَرٍّ مِّن ذَلِكَ مَثُوبَةً عِندَ اللّهِ
"De ki: Allah katında yeri bundan daha kötü olanı size haber vereyim mi"? Yer bakımından daha kötü" Burada kötülük, mekâna nisbet edilmiştir. Gerçekte kötü olan, o. yerdekilerdir. Bu da kınamada mübalağa ifade eder.
İbn Abbas şöyle der: "Yahudilerden bir grup Rasulullah (s.a.v)'a gelerek peygamberlerden hangisine inandığını sordular. Rasulullah (s.a.v) şöyle cevap verdi:
"Biz Allah'a, bize indirilen kitaba, İbrahim ve İsmail (a.s)'e indirilenlere iman ettik" âyetini, "Biz ona teslim olanlarız, (Bakara sûresi, 2/136) a kadar okudu. Âyette Hz. İsâ'nın adı geçince, onun peygamberliğini inkâr ettiler ve şöyle dediler: "Allah'a andolsun ki, dünya ve âhirette sizden daha az nasibi olan din mensubu tanımıyoruz. Sizin dininizden daha kötü bir din de bilmiyoruz." Bunun üzerine Yüce Allah "De ki, Allah katında yeri bundan daha kötü olanı size haber vereyim mi?" âyetini indirdi. (Kurtubî, 2/233; Mecmau'l-beyân, 3/214)
Teshîl yazarı şöyle der: "Burada, onlarla alay etmek için, ceza yerine sevap kelimesi kullanılmıştır. Bu, "onları elem verici bir azap ile müjdele" (Tevbe sûresi, 9/34) âyetinde ki müjdeye benzer.( Teshîl, 2/182)
Allah'ın rahmetinden kovduğu, açık âyetler geldikten sonra yine küfre ve günaha dalması sebebiyle kızdığı, bazılarını maymun ve domuzlara çevirdiği ve bazılarını da, şeytana itaat etmek suretiyle ona kul ettiği kimseler var ya, işte bu çirkin ve rezil sıfatlarla vasıflanan o lanetliler, ahirette yerleri daha kötü olanlar ve doğru yoldan daha çok sapanlardır.
İbn Kesîr şöyle der: "Ayetin manası şudur: "Ey bizim, bir Allah inancına ve başkasına değil, sadece O'na ibadet etme esasına dayanan dinimizi kınayan Ehl-i kitap! Bu anlatılanların hepsi sizde mevcut olduğu halde, nasıl böyle konuşursunuz?" (İbn Kesîr, 2/531)
Kurtubî şöyle der: "Bu âyet inince müslümanlar onlara: "Ey domuzların ve maymunların kardeşleri!" diye hitap ettiler. Onlar bunu duyunca utançlarından başlarını eğdiler. Şâir onlar hakkında şöyle der: "Allah'ın laneti Yahudilerin üzerine olsun. Çünkü Yahudiler, maymunların kardeşleridir"(Kurtubî, 6/236)
*Maide: 61:
وَإِذَا جَآؤُوكُمْ قَالُوَاْ آمَنَّا
وَقَد دَّخَلُواْ بِالْكُفْرِ وَهُمْ قَدْ خَرَجُواْ بِهِ وَاللّهُ أَعْلَمُ بِمَا كَانُواْ يَكْتُمُونَ
"Yanınıza inkârla girip yine inkârla çıktıkları halde size geldiklerinde "inandık" derler. Allah gizlediklerini daha iyi bilmektedir."
Bu cümlenin faili, Yahudilerin münafıklarıdır. Yani, Yahudilerin münafıkları size geldiklerinde müslüman oldukların açıklarlar. Hâlbuki onlar senin yanına kâfir olarak girdi ve kâfir olarak çıktılar. Ey Muhammed! Senden dinledikleri ilimden faydalanamadılar. Öğüt ve uyanlar onlara fayda vermedi. Allah onların gizlemekte oldukları kâfirlik ve nifaklarını bilir. Bu âyette onlar için şiddetli bir tehdit vardır.
Maide: 63:
لَوْلاَ يَنْهَاهُمُ الرَّبَّانِيُّونَ وَالأَحْبَارُ عَن قَوْلِهِمُ الإِثْمَ وَأَكْلِهِمُ السُّحْتَ لَبِئْسَ مَا كَانُواْ يَصْنَعُونَ
"Din adamları ve âlimleri onları, günah olan sözleri söylemekten ve haram yemekten menetselerdi ya! İşledikleri ne kötüdür!"
İbn Abbas şöyle der: "Kur'an'da âlimleri, bu âyetten daha şiddetli kınayan başka bir âyet yoktur." Ebu Hayyan şöyle der: "Bu âyet, Allah'ın haram kıldığı şeyleri işleyenleri nehyetmeyip susan âlim ve âbitleri kınamaktadır." İbn Mübarek şöyle bir şiir okudu: "Dini ancak krallar, kötü âlimler ve rahipler bozmuştur." el-Bahru'l-Muhit, 3/522) Beyzâvî der ki: "Bu âyet Yahudi âlimlerinin onları günahtan ve haramdan sakındırmasını teşvik eder. Çünkü لَوْلاَ mâzî fiilin başına geldiğinde, kınama; muzâri' fiilin başına geldiğinde teşvik ifade eder.
Maide: 64:
وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللّهِ مَغْلُولَةٌ غُلَّتْ أَيْدِيهِمْ وَلُعِنُواْ
بِمَا قَالُواْ بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِ يُنفِقُ كَيْفَ يَشَاءُ
"Yahudiler: "Allah'ın eli bağlıdır" dediler. Hay dediği yüzünden eli bağlanası ve lanet olası! Bilakis, Allah'ın eli açıktır, dilediği gibi verir"
Ebussuud şöyle der: "Allah'ın rızkı daraltması, bereketinin azalmasından değildir. Bilakis Onun vermesi, hikmetlere dayanan dilemesine bağlıdır. Belki de işlemiş oldukları kötülüklerden dolayı, hikmet, onların azıklarının daraltılmasını gerektirmiştir." Ebussuud, 2/43
-devam edecek-
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-34
Maide: 67: İbn Abbas, Rasulullah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Yüce Allah
SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-33
Maide: 41: Berâ b. Âzib'ten rivayet edildiğine göre, tahmim(Zina eden kimseye liflerden örül
SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-31
Maide: 11: Nadîroğulları, Rasulullah (s.a.v.)'ın başına değirmen taşı atmak ve Rasulullah
SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27
Nisa: 97: İbn Abbas’ın şöyle dediği rivayet olunur: “Müslümanlardan, İslam’ı hafife a
- SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-23
- SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-22
- SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-21
- SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-20
- SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-19
- SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-18
- SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-17
- SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-16
- SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-15
- SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-14
- SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-13
- SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-12
- SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-11
- SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-10
- SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-9
- SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-8
- SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-7
- SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-6
- SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-5
- SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-4
- SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-3
- SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-2
- SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-1
Kim Rabbine kavuşmayı arzu ediyorsa güzel bir amel işlesin ve Rabbine kullukta hiç bir ortak koşmasın.
Kehf, 110
GÜNÜN HADİSİ
Berâe (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: "Müminlerden (özür sahibi olanlar dışında) (evlerinde) oturanlar ile Allah yolunda malları ve canları ile savaşanlar bir olamaz."
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...