SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-34

Maide: 67: İbn Abbas, Rasulullah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Yüce Allah beni peygamberlik görevi ile gönderince çok darlandım ve insanların bir kısmının beni yalanlayacaklarını anladım. Bunun üzerine Yüce Allah,


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2024-10-02 17:55:34

Maide: 67:  

İbn Abbas, Rasulullah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Yüce Allah beni peygamberlik görevi ile gönderince çok darlandım ve insanların bir kısmının beni yalanlayacaklarını anladım. Bunun üzerine Yüce Allah,

يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ وَإِن لَّمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ

"Ey Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et, Eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini yapmamış olursun" âyetini indirdi. (Vahidî, Esbâbu'n-nuzûl, s.115)

Bu hitap, şereflendirici ve yüceltici bir hitaptır. Yüce Allah, Rasülüne, en şerefli bir vasıf olan "Rasullük" vasfı ile hitap etti. Yani "Ey Rasul! Hiç kimseden sakınmaksızın ve sana herhangi bir kötülüğün gelmesinden korkmaksızın Rabbinin risaletini tebliğ et. Bunu yapmazsan, onun elçiliğini yapmamış olursun. İbn Abbas şöyle der: "Yani, Rabbinden sana indirilen her şeyi tebliğ et. Ondan herhangi bir şeyi saklarsan, Rabbinin elçiliğini yapmış olmazsın."(Kurtubî, 6/242) 

Bu âyet Allah'ın şeriatından herhangi bir şeyi gizlemeleri için Rasulullah (s.a.v.)'ın ümmetinden ilim sahibi olanları yetiştirmekte ve uyarmaktadır. İnsanlardan sana gelebilecek bir kötülüğe karşı Allah seni koruyacaktır. Zemahşerî şöyle der: "Bu, Allah'ın onu koruyup himaye edeceğine dair bir va'didir. Yani: Allah seni düşmanlarından koruyacağına dair garanti veriyor, öyleyse onlardan korkman için ne mazeretin var?" (Keşşaf, 2/514;)

Rivayete göre Rasulullah (s.a.v.) daha önceleri, muhafızlarla korunuyordu. Bu âyet inince, artık muhafızlarla korunmaktan vazgeçti ve şöyle buyurdu: "Ey insanlar! Artık gidiniz, Allah beni koruması altına aldı." (Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an, VI, 3046)

Maide: 68:  

قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لَسْتُمْ عَلَى شَيْءٍ حَتَّىَ تُقِيمُواْ التَّوْرَاةَ وَالإِنجِيلَ

İbn Abbas'ın şöyle dediği rivayet olunur: "Yahudilerden bir grup Peygamber (s.a.v.)'e gelerek: "Tevrat'ın hak bir kitap olup, Hak katından geldiğini sen itiraf etmiyor musun? dediler. Rasulullah (a.s.v): "Evet" dedi. Yahudiler: "İşte biz ona inanıyoruz ve ondan başkasına da inanmıyoruz" dediler. Bunun üzerine Yüce Allah: Ey Ehl-i kitap! Siz Tevrat'ı ve İncil'i... uygulamadıkça doğru bir şey üzerinde değilsiniz" âyetini indirdi." (Kurtubî, 6/245)

"Hiç bir şey üzerinde değilsiniz." Bu tabir, sınırsız bir şekilde küçümseme ve hakir görme ifade eder. (Ebussuud, 2/46)

Hz. Muhammed'e iman etmek de, onlardaki hükümleri uygulama kabilindendir. Aynı şekilde, Rabbinizden size indirilene inanmadıkça, doğru bir yolda olamazsınız.

وَمَا أُنزِلَ إِلَيْكُم مِّن رَّبِّكُمْ وَلَيَزِيدَنَّ كَثِيراً مِّنْهُم مَّا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ طُغْيَاناً وَكُفْراً فَلاَ تَأْسَ عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ

"Rabbinizden size indirilen şeyler, onlardan çoğunun küfür ve azgınlığını elbette artıracaktır. Kâfirler topluluğuna üzülme."

"Rabbinizden size indirilen şeyler" Yüce Allah, davette onlara lütuf ile muamele etmek için, ismini onların ismine muzaf kıldı.

وَلَيَزِيدَنَّ كَثِيراً مِّنْهُم مَّا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ طُغْيَاناً وَكُفْر

Onlardan çoğunun küfür ve azgınlığını elbette artıracaktır.""

Bu cümlenin başındaki "lâm" yemin ifade eder. Yani: "Ey Muhammed! Yemin ederim ki, sana indirilen bu Kur'an, onların birçoğunun seni yalanlamalarını, peygamberliğini inkârlarını ve inkâr ve sapıklıkta ısrarlarını artıracaktır. (Taberî, 10/474) 

"Kâfirler topluluğuna üzülme." Bu cümlede, onların derin bir inkâr içinde bulunduklarını tescil etmek için, zamir yerine zahir isim getirilmiştir. Çünkü peygamberleri yalanlamak onların adetleri ve gelenekleridir. Bu âyet, Rasulullah'ı (s.a.v.) teselli etmektedir. Yoksa ona üzülmeyi yasaklamaz.(Kurtubî, 6/245)

Maide: 69

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ وَالَّذِينَ هَادُواْ وَالصَّابِؤُونَ وَالنَّصَارَى مَنْ آمَنَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وعَمِلَ صَالِحاً فَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ

"İman edenler ile Yahudiler, Sâbiîler ve Hıristiyanlardan Allah'a ve âhiret gününe inanıp iyi amel işleyenler üzerine asla korku yoktur; onlar üzülecek de değillerdir." 

İbn Kesir şöyle der: "Bundan maksat şudur: Allah'a ve âhiret gününe iman eden ve iyi amel işleyen gruplar var ya, ki bu da ancak, Hz. Muhammed'in (s.a.v.) bütün insanlara ve cinlere peygamber olarak gönderilmesinden sonra, onun şeriatına uygun olarak amel etmekle olabilir. İşte kim bu vasıfları taşırsa, ilerde karşılaşacakları şeylerde onlar için bir korku yoktur ve onlar arkada bıraktıkları şeylere de üzülmezler."( Muhtasar-ı İbn Kesir, 2/535)

Maide: 70

"Andolsun ki İsrailoğullarının sağlam sözünü aldık ve onlara peygamberler gönderdik. Ne zaman bir peygamber onlara nefislerinin arzu etmediğini getirdi ise, bir kısmını yalanladılar, bir kısmını da öldürdüler."

Ebu Hayyân şöyle der: "Bu, Yahudilerin atalarının, Allah'ın kendilerinden aldıkları sözden döndüklerini, peygamberleri yalanlama ve bazılarım öldürme gibi büyük suçlar işlediklerini, haber vermektedir. Bunlar onların halefleridir. Dolayısıyla bunların Rasulullah (s.a.v.)'e yaptıkları eziyet ve isyanlar yeni icat ettikleri bir şey değildir. Çünkü bu tür işler, onların atalarının da âdetleri olup bunlara intikal etmiştir."(Ebu Hayyân, el-Bahr, 3/531)

Maide: 72

لَقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَالُواْ إِنَّ اللّهَ هُوَ الْمَسِيحُ ابْنُ مَرْيَمَ

"Andolsun ki, "Allah, kesinlikle Meryem oğlu Mesih'tir." diyenler kâfir olmuştur. Ebussuûd şöyle der: "Yüce Allah, daha önce Yahudilerin çirkin davranışlarını açıkladıktan sonra, bu âyette de Hıristiyanların çirkin davranışlarını açıklamaya ve bâtıl sözlerini reddetmeye başladı. Bunlar, Hz. Meryem'in bir ilâh doğurduğuna inanan ve Allah'ın, Hz. İsa'nın zatına hulul ederek onunla birleştiğini iddia eden "Ya'kûbî Hıristiyanlar"dır. Allah, bu gibi vasıflardan münezzehtir."(Ebussuûd, 2/49)

 Maide:73

لَّقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَالُواْ إِنَّ اللّهَ ثَالِثُ ثَلاَثَةٍ

"Allah, üç ilâhın üçüncüsüdür" diyenler de kâfir olmuştur" Bu söz, kendilerine "Nasturiyye" ve "Melkâniyye" denilen Hıristiyan grupların sözüdür. Bunlar teslis akidesine inanarak, "ilahlık; Allah, İsa ve Meryem arasında müşterektir. Bunların her biri ilâhtır" derler. Bundan dolayı, "Baba oğul ve Ruhu'l-kudüs" sözleri yaygındır.  Hâlbuki varlık âleminde bir tek Allah'tan başka hiç bir ilâh yoktur. O tekdir, eşi ve benzeri olmaktan münezzehtir, Eğer teslîs inançlarından vazgeçmezlerse, bilsinler ki, kâfirlere dünyada ve âhirette elem verici bir azap isabet edecektir.

Süddî şöyle der: "Bu âyet, Hıristiyanların, Hz. İsa'yı ve annesini, Allah'la beraber iki ilâh kabul etmeleri hakkında nazil olmuştur. Buna göre onlar Allah'ı üç ilâhın üçüncüsü saymışlardır." Ebu Hayyân şöyle der: "Hıristiyanlar Allah'ın bir cevher ve "baba, oğul ve Ruhu'l-Kudüs" olmak üzere üç şahıs olduğunu kabul ederler. Bu üçü bir tek ilâhtır. Bu güneşin kuts, ışın ve ısı ihtiva etmesine benzer. Bunlar baba, oğul ve Ruhu'l-kudus'ten her bîrinin birer ilâh olduğuna ve hepsinin bir tek ilâh olduğunu iddia ederler. Üçün bir, birin de üç olmasının mümkün olmadığı, aklen açıkça sabittir."

Maide:75 

مَّا الْمَسِيحُ ابْنُ مَرْيَمَ إِلاَّ رَسُولٌ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهِ

الرُّسُلُ وَأُمُّهُ صِدِّيقَةٌ كَانَا يَأْكُلاَنِ الطَّعَامَ

Meryem oğlu Mesih ancak bir rasuldür. Ondan önce de rasuller gelip geçmiştir. Anası da çok doğru bir kadındır. Her ikisi de yemek yerlerdi"

Burada, yemek yiyen bir kimsenin, mutlaka onu çıkarma ihtiyacı hissedeceğine latif bir işaret vardır. Bu durumda olan kimseye nasıl ibadet edilir? Veya onun ilâh olduğu nasıl düşünülür?

İbn Kesir şöyle der: "Annesi çok doğru kadındır" âyeti, İbn Hazm ve diğerlerinin iddia ettiği gibi Hz. Meryem'in peygamber olmadığını gösterir. İbn Hazm ve onun görüşünde olan diğer kişiler, Meleklerin Hz. Sare ve Hz. Meryem ile konuşmalarını delil göstererek, Hz. Meryem' in, Hz. Sâre'nin ve Hz. Musa'nın annesinin peygamber oldukları kanaatindedirler. Cumhur ise,

وَمَا أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ إِلاَّ رِجَالاً نُّوحِي إِلَيْهِمْ فَاسْأَلُواْ أَهْلَ الذِّكْرِ إِن كُنتُمْ لاَ تَعْلَمُونَ

"Biz senden önce de, elçi olarak, ancak kendilerine vahy ettiğimiz erkekleri gönderdik." (Enbiyâ sûresi, 22/7) âyetine dayanarak peygamberlerin sadece erkeklerden gönderildiği görüşündedir. Eş'arî bu hususta icmâ bulunduğunu söyler. Muhtasar-ı İbn Kesir, 2/537

Maide:77

"De ki: "Ey Kitab ehli! Dininizde haksız yere haddi aşmayın. Daha önceden sapmış olan ve birçokşarını da saptıran ve yolun doğrusundan uzaklaşan bir topluma uymayın."

Kurtubî şöyle der: "Yahudiler, Hz. İsa hakkında, onun meşru çocuk olmayıp veled-i zina olduğunu söyleyerek aşırı gittiler. Hıristiyanlar da, onun ilâh olduğunu söyleyerek aşın gittiler. Burada "saptılar" fiilinin tekrar edilmesi, Yahudi ve Hıristiyanların önceden de, sonradan da hak yoldan sapmış olduklarına işarettir. Burada sapan ve saptıranlardan maksat, Yahudi ve Hıristiyanların ileri gelenlerinden sapıklıkta çığır açan ve o yolda yürüyenlerdir. (Kurtubî, 6/652)

Maide:78

لُعِنَ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِن بَنِي إِسْرَائِيلَ عَلَى لِسَانِ دَاوُودَ وَعِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ ذَلِكَ بِمَا عَصَوا وَّكَانُواْ يَعْتَدُونَ

"İsrail oğullarından kâfir olanlar, Davud ve Meryem oğlu İsa diliyle lanetlenmişlerdir. Bunun sebebi, söz dinlememeleri ve sınırı aşmalarıdır."

Yani Allah onları Zebur'da ve İncil'de laneti emiştir. İbn Abbas şöyle der: "Onlar, her dilde lanetlendi. Musa (a.s.) zamanında Tevrat'ta, Davud (a.s.) zamanında Zebur'da, İsa (a.s.) zamanında İncil'de ve Hz. Muhammed (s.a.v.) zamanında da Kur'an'da lanetlendiler."( Ebu Hayyân, el-Bahr, 3/539)

Müfessirler şöyle der: Yahudiler cumartesi günün hürmetini ihlal edince, Hz. Davud onlara beddua etti ve bunun üzerine Allah onları maymunlara çevirdi. Ashâb-ı Mâide ise, (Ashâb-i Mâide, 112. âyette de geleceği gibi, Hz. İsa'dan safra isteyenler demektir.) Hz. İsa'yı inkâr edince İsa (a.s.) onlara beddua etti, onlar da domuzlara çevrildiler. Onların bu şekilde lanetlenmeleri, isyanları ve haddi aşmalarından dolayıdır.

Maide: 79

كَانُواْ لاَ يَتَنَاهَوْنَ عَن مُّنكَرٍ فَعَلُوهُ لَبِئْسَ مَا كَانُواْ يَفْعَلُونَ

"Onlar, işledikleri kötülükten, birbirini vazgeçirmeye çalışmazlardı. Yaptıkları ne kötüdür!"

Zemahşerî şöyle der: "Bu âyet, Ehl-i kitabın yaptıkları kötülüğün hayret verici olduğunu yeminle ifade eder. Durum böyleyken, kötülüğe karşı birbirlerini uyarmaktan yüz çeviren mü'minlerin vay haline! Bu konuda Allah'ın kitabında birçok âyet okumalarına rahmen, kötülüklere karşı uyarmak, sanki İslam'ın emri değilmiş gibi davranıyorlar." (Keşşaf, 2/519)

"Yapmakta oldukları şey ne kötüdür" Bu onların yaptıkları kötü amellerin çirkinliğini ortaya kor ve olaya hayret edilmesi gerektiğini yeminle pekiştirerek açıklar.

Ebu Hayyân şöyle der: "Ehl-i kitabın lanetlenmesinin sebebi şudur: Onlar kötülüğü açıktan yapıyorlar ve birbirlerini kötülükten nehy etmiyorlardı. Hâlbuki bir masiyet işlenmişse onun gizlenmesi gerekir. Zira Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Sizden kim, bu kötülüklerden birini işlemişse onu gizlesin"(Muvatta', Hudûd 12 ) Eğer günah açıktan yapılır ve insanlar da bunu kınamayı uygun bulurlarsa bu durum o işe bir teşvik ve onun yayılmasına ve çoğalmasına tahrik edici bir sebep olur." (El-Bahr, 3/540)

-devam edecek-

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-34

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-34

Maide: 67: İbn Abbas, Rasulullah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Yüce Allah

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-33

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-33

Maide: 41: Berâ b. Âzib'ten rivayet edildiğine göre, tahmim(Zina eden kimseye liflerden örül

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-32

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-32

Maide: 32 مَن قَتَلَ نَفْساً بِغَيْرِ نَفْسٍ أَوْ فَسَادٍ

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-31

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-31

Maide: 11: Nadîroğulları, Rasulullah (s.a.v.)'ın başına değirmen taşı atmak ve Rasulullah

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-30

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-30

Nisa: 163: وَآتَيْنَا دَاوُودَ زَبُوراً “Davud'a da Zebur'u verdik.

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-29

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-29

Nisa: 135: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُونُواْ قَوّ

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-28

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-28

Nisa: 114: لاَّ خَيْرَ فِي كَثِيرٍ مِّن نَّجْوَاهُمْ إِلا

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

Nisa: 97: İbn Abbas’ın şöyle dediği rivayet olunur: “Müslümanlardan, İslam’ı hafife a

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-26

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-26

Nisa: 76 إِنَّ كَيْدَ الشَّيْطَانِ كَانَ ضَعِيفاً “Haddi za

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-25

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-25

Nisa: 58 ayet: إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُكُمْ أَن تُؤدُّواْ الأَ

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-24

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-24

46. ayet:, مِّنَ الَّذِينَ هَادُواْ يُحَرِّفُونَ الْكَلِم

Onu(Kur’an’ı) Ruh-ul Emin(Cebrail), inzar edenlerden olasın diye, kalbine apaçık Arapça olarak indirmiştir.

Şuara:193-195

GÜNÜN HADİSİ

Hiç bir vâli yoktur ki, o, müslüman ahâli üzerinde icrâ-yı velâyet ederken zulüm ederek ölür, muhakkak Allah Cennet kokusunu ona haram kılacaktır.

Ma'kıl İbn-i Yesâr (r.a)'dan rivayet olunur.

TARİHTE BU HAFTA

*Nizamü'l-Mülk'ün Şehadeti(14 Ekim 1092) *II.Kosova Zaferi(17 Ekim 1448) *Gedik Ahmed Paşa'nın Vefatı(18 Ekim 1482)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI