MUALLİMLERİMİZ NELERE DİKKAT ETMELİ?

İnsanları tenvir ederek cehaletten halas eden, onları atalet ve sefaletin karanlık gecelerinden ilim ve irfanın aydınlık sabahlarına çıkaran ancak âlicenap muallimlerdir. İlim ve irfanda muktedir ve kalbi şefkat ve muhabbetle çarpan muallimlere her millet muhtaçtır.


2024-10-02 18:11:07

İnsanları tenvir ederek cehaletten halas eden, onları atalet ve sefaletin karanlık gecelerinden ilim ve irfanın aydınlık sabahlarına çıkaran ancak âlicenap muallimlerdir. İlim ve irfanda muktedir ve kalbi şefkat ve muhabbetle çarpan muallimlere her millet muhtaçtır.

Bir rivâyet-i sahihaya göre Peygamberimiz: "Âlim, (Tâlim ve terbiye makamındaki bir ehl-i ilim) yeryüzünde Allah-u Teâlâ'nın güvendiği kimsedir." buyurmuştur.( Ebû Dâvûd, İlm 1, (3641); Tirmizî, İlm 19, (2683); İbni Mâce, Mukaddime 17, (223).

İlim, celil bir sıfat olduğundan, ind-i İlâhiyede şerefi pek ziyâdedir. Şu hâlde onun şânına tazim etmek insaniyetin muktezasıdır. Çünkü insan diğer mahlûkattan

İlim sıfatıyla temâyüz eder. Binâenaleyh insan ilim için yaratılmış denilse sezadır. Bu hasletten hakkıyla hisse alan erbab-ı ilim; insanların kalplerini tenvir, müşkilatlarını hâlledip, umutlarını parlatıp, onları küfür ve dalâletten kurtarmakla vazifelidirler.

İşte bu bakımdan Cenâb-ı Hakk mü'minlere: "Bilmiyorsanız, ehli zikirden (âlimlerden) sorunuz." (Nahl, 16/43.) diye emretmektedir.

Demek ki bir milletin saadet ve huzuru, muallimlerin irşadına bağlıdır. Muallim hem mürşiddir, hem nasihtir, hem de hatiptir. Binâenaleyh her bir muallim hem müdekkik, hem de muhakkik olmalıdır. Muallimlerimiz mesleklerinde mütehassıs oldukları kadar; îman, irfan, fazilet sahasında da örnek şahsiyetler olmalıdırlar. Zaten terbiye ve tâlimden gaye, fertlerin dünya ve âhiret saadetini temin etmek ve insanları hamiyetperver kâmil birer şahsiyet hâline getirmektir.

İlim sıfatıyla vasıflanan bir zâtın riayet etmesi gereken birçok âdap ve vazifeler vardır. Her şeyden evvel kendisini fena haslet ve kötü huylardan muhafaza etmelidir. Onun, kendi zilletine sebep olacak bayağı ve süflî arzularına mağlup olması hem kendine, hem talebelerine, hem de bütün bir millete telafisi mümkün olmayacak felaketlerin kapısını açar.

Bir muallimin, şayet varsa, böyle kötü hasletlerden kendini temizlemesi ilim ve irfanın şânındandır. Cenâb-ı Hakk'ın: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" (Zümer, 39/9.) methine mazhar olan bir muallimin, güzel seciyelerle bezenerek, âdeta bir ahlâk âbidesi hâline gelmesi zaruridir.

Ahlâkî terbiye, eğitimin her devresinde doğrudan doğruya veya bilvâsıta verilmelidir. Muallimlerimiz bu vazifelerini hakkıyla yerine getirmezlerse, vicdanlarını mesuliyetten, milletlerini mahkûmiyetten nasıl kurtarabilirler?

Muallimler derslerini, talebelerinin rahatlıkla anlayıp kavrayabileceği bir lisan ile anlatmalı, ilim ve irfanlarının neşv-ü nema bulmasına vesile olmalıdırlar. Muallimlerimiz, şefkat ve merhametleriyle, vakar ve ciddiyetleriyle talebenin hürmet ve itibarını kazanmalıdır.

Her bir muallim tecrübeli bir psikolog, basiretli bir pedagog olmalıdır ki, talebenin izzetini rencide etmeden, ruh ve kalbini incitmeden kusurlarını ıslah edebilsin ve kötü ahlâkını ta'dil ederek fikirlerini intizam altına alabilsin. Ayrıca, hâl ve hareketleriyle de güzel bir örnek olarak talebenin zihninde ebede kadar payidar olacak hakikatleri nakşedebilsin. Buna binâen ileri görüşlü ve ferasetli muallimlerimiz meslekî dersleri yanında terbiye-i diniye ve millîyeyi de ihmal etmemelidirler.

Muallimler aynı zamanda talebelerini içki, kumar ve uyuşturucu ağına düşmekten kurtarmaya çalışmakla ve bu amansız hançerin açtığı yaralardan inleyen ailelerin imdadına koşmakla da mükelleftirler.

Hülâsa: Maârif dâvâmızda en büyük vazife ve mesuliyet, muallimlerimize düşmektedir. Muallimlerimizin her şeyden önce ilimde muktedir, dinde salabetli, talebelerine hüsn-ü ahlâkta örnek olmalıdır. Bu şekilde hayat-ı millîyemiz üzerinde ciddi bir tesir icra edebilirler. Güzel hasletleriyle vatan sathında yayılmış ilim ve irfan yuvalarındaki öğrencilere sirâyet edip onları ihyâ edebilirler.

Evet, vatan ve milletini seven, tarihine, kültürüne, örf ve an'anelerine sımsıkı bağlı, yüksek ahlâk sâhibi, fazilet-perver, yüce idealler peşinde koşan ve himmeti sadece milleti olan bir nesli yetiştirmek, ancak böyle mümkün olabilir. İşte o zaman Millî Eğitimimizden hasretini çektiğimiz mâhir sanatkârlar, müdekkik âlimler, mütehassıs mütefenninler, dirâyetli devlet ricali, dâhi mütefekkirler, vatanperver şairler isteyebiliriz.

Bu yolun açılması için gönüllerini, ızdırap ve çilelere kayıtsız şartsız açan, bu uğurda her türlü cefayı kendilerine bir nevi zevk ve sefa bilen, vefakâr ve fedakâr muallimler lâzımdır. Memleket insanının hakiki aydınlara, mâzisine bağlı vatanperverlere, her çeşit ecnebi taklitçiliğinden uzak özbeöz Anadolu kokan seviyeli, faziletli, çalışkan ve vakur ilim adamlarına hava, su mesabesinde ihtiyacı vardır.

Bu millet, kalbi din ve millet aşkıyla çarpan sağlam karakterli ve fedakâr muallimlerden müteşekkil bir eğitim ordusuna bilhassa ve öncelikle muhtaçtır.

Mehmed Kırkıncı

Nasıl Bir Maarif

Erzurum Kültür Eğitim Vakfı Yayınları, 2024

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

MUALLİMLERİMİZ NELERE DİKKAT ETMELİ?

MUALLİMLERİMİZ NELERE DİKKAT ETMELİ?

İnsanları tenvir ederek cehaletten halas eden, onları atalet ve sefaletin karanlık gecelerinden

HÜRRİYET ADINA KAYBETTİKLERİMİZ

HÜRRİYET ADINA KAYBETTİKLERİMİZ

Dr. Alexis Carrel Her insan keyfine göre yaşamak ister. Bu insanın doğuştan gelen bir dileğid

ŞAFAĞIN IŞIĞINDAKİ SIR

ŞAFAĞIN IŞIĞINDAKİ SIR

“Annemin memnun bir eda ile: “Bu sabah kahvaltıdan önce ne yaptığımı dünyada tahmin edeme

UBEYDULLAH-I AFGÂNÎ İLE SEBÎLÜRREŞÂD İDÂREHÂNESI’NDE BİR MUHÂVERE

UBEYDULLAH-I AFGÂNÎ  İLE SEBÎLÜRREŞÂD İDÂREHÂNESI’NDE  BİR MUHÂVERE

Ubeydullah-ı Afgānî” nâmında bir zât tarafından geçenlerde Kavm-i Cedîd ünvânıyla neş

MAÂRİF, DİN EĞİTİMİNİ EN İYİ ŞEKİLDE VERMELİDİR

MAÂRİF, DİN EĞİTİMİNİ EN İYİ ŞEKİLDE VERMELİDİR

İnanmak yaradılışın bir gereğidir. Din, aklın mâverâsında, zekânın fevkinde bir mürşi

MELİK FAYSAL’IN YAHUDİ KİSSİNGER'E VERDİĞİ TARİHİ CEVAP

MELİK FAYSAL’IN YAHUDİ KİSSİNGER'E VERDİĞİ TARİHİ CEVAP

Melik Faysal'ın en önemli gayelerinden birisi, Filistin meselesi ve Mescid-i Aksâ'nın hürriyeti

NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER

NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER

Mânevîyatsız ilmin, beşeriyete felâh ve huzur yerine, şüphe, tereddüt, hatta ızdırap verdi

NASIL BİR MAARİF?

NASIL BİR MAARİF?

Yıllardır ilmî ve fikrî çalışmalarım arasında memleketimizin mânevî, ahlâkî, derûnî

GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER

GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER

Diyorlar ki: Dünyaya bir kere gelinir. Sonun başlangıcı yoktur. Gülün, eğlenin, bir yıldır

HİCRET VE HAREKET

HİCRET VE HAREKET

Hicret, tâ ezelden ebede, âlem-i vücubdan âlem-i imkâna, daire-i ilimden daire-i kudrete, tâ

ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE

ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE

Ramazan ayının hususiyeti oruç. Orucun hususiyeti de kendisine ait meseleler. Başında; tutan tu

Üstünlük ve şeref ancak Allah'ın, Peygamberinin ve mü'minlerindir.

Münâfikûn, 8

GÜNÜN HADİSİ

Mü'minin sezgisinden sakının, çünkü o Allah'ın nuruyla bakar.

Taberani

TARİHTE BU HAFTA

*Nizamü'l-Mülk'ün Şehadeti(14 Ekim 1092) *II.Kosova Zaferi(17 Ekim 1448) *Gedik Ahmed Paşa'nın Vefatı(18 Ekim 1482)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI