SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-35

Maide: 82: “İnsanlar içerisinde iman edenlere düşmanlık bakımından en şiddetli olarak Yahudiler ile şirk koşanları bulacaksın. Onlar içinde iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: "Biz Hıristiyanlarız" diyenleri bulacaksın. Çünkü onların içinde keşişler ve rahibler vardır ve onlar büyüklük taslamazlar.” Zemahşerî şöyle der: “Allah Yahudilerin katı huylarım ve hakkı kabul etmedeki inatlarını anlattı. Hıristiyanların da yumuşak huylarını ve İslam’a


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2024-11-22 17:58:48

Maide: 82: "İnsanlar içerisinde iman edenlere düşmanlık bakımından en şiddetli olarak Yahudiler ile şirk ko­şanları bulacaksın. Onlar içinde iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: "Biz Hıristiyanlarız" diyenleri bulacaksın. Çünkü onların içinde keşişler ve rahibler vardır ve onlar büyüklük taslamazlar."

Zemahşerî şöyle der: "Allah Yahudilerin katı huylarım ve hakkı kabul etmedeki inatlarını anlattı. Hıristiyanların da yumuşak huylarını ve İslam'a kolaylıkla yönelebileceklerini bildirdi. Müminlere aşırı düşmanlık hususunda Yahudileri, müşriklerle bir tuttu. Hatta onları müşriklerden önce zikretmekle, düşmanlıklarının daha fazla olduğuna dikkat çekti."( Keşşaf, 2/521)

Ruhban, korku mânâsına gelen "Rehbe" kökünden olup "Rahib"in çoğuludur. Ruhbâniyyet ve terehhüb, Hıristiyan mabetlerinde ibadet etmek demektir

Bu bölüm, Hıristiyanların Müslümanlara karşı sempati duymalarının sebebini gösterir. Yani onları sempati duyma­larının sebebi, içlerinde âlim keşişler ve rahiplerin bulunmasıdır. Onlar, ağırbaşlı oldukları için alçak gönüllüdürler ve Yahudiler gibi kibirlenmez­ler. Beyzâvî şöyle der: "Bu âyet gösteriyor ki; alçak gönüllülük, ilim ve amele yönelme ve şehvetlerden yüz çevirme gibi davranışlar, kâfir ta­rafından da yapılsa, övülen davranışlardır."( Beyzâvî, s.159)

Maide: 87:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تُحَرِّمُواْ طَيِّبَاتِ مَا أَحَلَّ اللّهُ لَكُمْ وَلاَ تَعْتَدُواْ إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ

 "Ey iman edenler! Allah'ın size helal kıldığı iyi ve temiz şeyleri haram kılmayın ve sınır aşmayın. Allah sınırı aşanları sevmez." Taberî, İkrime'nin şöyle dediğini rivayet eder: "Peygam­ber (s.a.v)'in Ashabından bazı kimseler kendilerini iğdiş ettirmek, et yeme­ği ve kadınlarla münasebeti terk etmek istediler. Bunun üzerine bu âyet nazil oldu."( Taberi, 2/514)

İbn Abbas şöyle der: "Rasulullah (s.a.v.)'a bir adam gelerek: "Ya Rasulullah, Ben bu eti yediğimde, kadınlara karşı nefsim uyanıyor ve şeh­vetime mağlup oluyorum. Onun için ben bu eti kendime haram kıldım, dedi. Bunun üzerine Yüce Allah: "Ey iman edenler, Allah'ın size helal kıldığı helal ve temiz şeyleri kendinize haram kılmayın, âyetini indirdi." (Hadis Timıizî, Tefsiru'l-Kur'an, VI, 3054 Vahidî, Esbâbu'n-nüzûl, 118, Kurtubî, 6/260)

Maide: 88:

وَكُلُواْ مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّهُ حَلاَلاً طَيِّباً وَاتَّقُواْ اللّهَ الَّذِيَ أَنتُم بِهِ مُؤْمِنُونَ

"Allah'ın size helal ve temiz olarak verdiği rızıklardan yeyin ve kendisine iman etmiş bulunduğu­nuz Allah'tan korkun."

Teshil yazarı şöyle der: "Helal olan yiyeceklerden, kadınlardan ve diğer nimetlerden yararlanın" demektir. İnsanın en büyük ih­tiyacı yemek olduğu için, burada özellikle o zikredilmiştir."( et-Teshîl, 2/186)

Maide: 89:

Evet, vallahi, hayır vallahi" gibi, yemin maksadı olmaksızın ağzınızdan çıkan yeminlerden dolayı Allah sizi so­rumlu tutmaz. Fakat maksatlı ve niyetli olarak bir şey hakkında yemin edip de yemininizi bozarsanız sizi sorumlu tutar. Bozulduğu takdirde yeminin keffâreti, ailenize yedirdiğiniz orta halli yemekten on fakire yedirmenizdir. İbn Abbas şöyle der: "Ailenize yedirdiğiniz orta derecedeki yemekten yediriniz." İbn Ömer şöyle der: "Yemeğin orta hallisi, ekmek ile hurma veya ek­mek ile kuru üzümdür. Ailemize yedirdiğimiz en iyi yemek de, ekmek ile ettir." (Muhtasar-ı İbn Kesir. 1/543)

Yahut keffâret, bu on fakire bedenlerini örtecek elbise giydirmektir. Veya Allah rızası için, bir köleyi hürriyetine ka­vuşturmaktır. Ebu Hayyân şöyle der: "Âlimler, yeminin bozan kimsenin ye­dirme, giydirme ve köleyi hürriyetine kavuşturmaktan herhangi birini yap­ma hususunda serbest olduğunda görüş birliğine varmışlardır." (el-Bahr, 4/11)

 "Kim, bu anlatılanlardan hiçbirini yapma imkânı bulamazsa onun keffâreti üç gün oruç tutmaktır." Hanefî ve Hanbelîler, bu üç günün aralıksız olmasını şart koşmuşlardır. Şafiî ve Malik ise, "peş peşe olması gerekmez" demişlerdir, Taberî: İster peş peşe, ister ayrı ayrı günlerde tutulsun, üç gün oruç tutması yeter" şeklindeki görüşü tercih etmiştir. (Taberi, 10/562)

" İşte, yemin edip te bozduğunuz zaman, yeminlerinizin şer'î keffâreti budur. Yeminlerinizim koruyunuz ve zaruret olmaksızın rastgele yemin et­meyiniz."İbn Abbas: "Yeminlerinizi koruyun demek, yemin etmeyin demek­tir." der. İbn Cerir: "Yeminlerinizi bozduğunuz takdirde keffâretini ödeyin, onu bırakmayın" diye tefsir etmiştir."

Maide: 90-91:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالأَنصَابُ وَالأَزْلاَمُ رِجْسٌ مِّنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ {*} إِنَّمَا يُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُوقِعَ بَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاء فِي الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ وَيَصُدَّكُمْ عَن ذِكْرِ اللّهِ وَعَنِ الصَّلاَةِ فَهَلْ أَنتُم مُّنتَهُونَ

"Ey iman edenler! Şarap kumar, dikili taşlar, fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan içkide ve kumarda, ancak aranıza düş­manlık ve kin sokmak; sizi, Allah'ı anmaktan ve namaz­dan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?"

İbn Abbas şöyle der: "Hamr, yani şarap sarhoşluk veren her türlü içki de­mektir. Meysir ise, Arapların Câhiliyye devrinde oynadıkları kumar demek­tir. Ensâb, ibadet için dikilmiş putlardır. Ezlâm, Beytullah'ın ve putların hizmetçilerinin yanında bulunan oklardır." İbn Abbas ve Mücâhid şöyle der: "Ensâb, yanlarında kurbanlarını kestikleri taşlardır. Ezlâm, kısmet çek­tikleri oklardır." (el-Bahr'ul-Muhît, 4/14)

Ebu Hayyân şöyle der: "Yüce Allah içki ve kumarın biri dünyevî, diğeri dinî ol­mak üzere iki kötülüğünün bulunduğunu anlattı. Dünyevî olan şudur: İçki, kötülükleri ve kini tahrik eder ve içenler arasında yakınlık bağlarını kopa­rır. Kumar ise, kişi buna alıştığında bütün servetini harcayıp beş parasız ka­lıncaya kadar kumar oynamaya devam eder. Nihayet bir şeyi kalmayınca ya, ailesinin ve çoluk çocuğunun üzerine kumar oynar. Dinî olana gelince: İçki, aşırı keyif ve neşe verdiği için, kişiyi Allah'ı anmak ve namaz kılmaktan alıkoyar." (el-Bahru'l-Muhît, 4/15)

Enes'in şöyle dediği rivayet olunur: "Şarap haram kılındığı gün, ben Ebu Talha'nın evinde bir işret meclisinde sâkîlik yapıyordum. Onların içki­leri sadece üzüm ve hurma çeşitlerinden yapılan içkilerdi. Bir de baktık ki birisi: "Şarap haram kılındı, diye sesleniyor.. Bunun üzerine Ebu Talha bana: "Git şu şarabı dök" dedi. Enes diyor ki: "Şaraplar Medine sokaklarına döküldü. Bazıları: Karınlarında içki bulunduğu halde şehid olanlar var. (Bunların hali ne olacak? dediler. Bunun üzerine Yüce Allah:

لَيْسَ عَلَى الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ جُنَاحٌ فِيمَا طَعِمُواْ

"îman edip de ameli salih işleyenlere, daha önce tattıklarından dolayı günah yoktur"(Maide: 93) âyetini indirdi." Buhârî, Mezâlim, 21; K. Tefsir. V, 11 Kurtubî, 6/293; Vahidî, Esbâbu'n-nuzûl, 120)

"Artık bunlardan vazgeçtiniz değil mi?" Cümle soru şeklinde olmakla birlikte, emir mânâsı ifade eder. "Vazgeçiniz" demektir. Bundan dolayı Hz. Ömer (r.a.): "Vazgeçtik, Rabbimiz" de­miştir. Ebu Hayyân şöyle der: "Bu soru en beliğ yasaklama ifâdelerindendir. Sanki şöyle denilmiştir. Mutlaka vazgeçmenizi gerektiren içki ve kumar­daki kötülükler size anlatıldı. Artık vaz mı geçeceksiniz? Yoksa eskisi gibi devam mı edeceksiniz?"

Burada sorudan maksad emirdir. Yani "artık son verin" demektir, bu, en beliğ nehiy ifadelerindendir. Ebussuûd şöyle der: "Bu âyet-i kerimede içki ve kumarın haram kılınışı çeşitli tekit sanatlarıyla pekiştirilmiştir. Şöyle ki: Cümle, إِنَّمَا kasr edatı olan ile başlamış, içki ve kumar, putlar ve fal oklarıyla birlikte zikredilmiş ve bunlar; şeytanın pisliklerinden bir pislik olarak adlandırılmıştır. Bizzat kendilerinden sakınılmak emredilmiş ve bu sakınma kurtuluş sebebi kılın­mıştır. Daha sonra, onlarda mevcud olan dinî ve dünyevî kötülükler zikre­dilmiş, daha sonra da "artık son verecek misiniz?" şeklindeki soru cümle­siyle, bunlardan vazgeçirmek için yapılan tevsik tekrarlanmıştır. Bütün bunlar, sakındırma ve yasaklama emrinin son derece vurgulu ve kuvvetli ol­duğunu ifade eder." (Ebussuud, II/56)

Yüce Allah'ın, "bunlardan uzak durun ki, kurtuluşa eresîniz" şeklindeki ifadesi, onun haram olduğuna bir delildir. Ancak bu ifade, nehiy ve haram kılma konusunda "haram kılındı" lafzından daha edebîdir. Çünkü bu, içkiden tamamen uzak durmak manasına gelir. Bu, zina hakkında indirilen "zinaya yaklaşmayın" (İsrâ sûresi, 17/32) âyetine benzer. Çünkü zinaya yaklaşmak ha­ram ise, onu yapmak haydi haydi haram olur. Burada durum aynıdır.

Kur'an-ı Kerim'de şer'î hükümlerin illetleri çok kısa olarak anlatıl­mıştır. Burada ise illet, çok geniş olarak açıklanmıştır. Yüce Allah bu illet­leri şöyle sıralar: Mü'minler arasına düşmanlık ve kin sokmak, Allah yolun­dan ve onu zikretmekten engellemek ve mü'minleri namazdan alıkoymak. Yüce Allah ayrıca, şarap ve kumarın birer pislik ve şeytanın amellerinden bir amel olduğunu, şeytanın insanları aldatmak istediğini anlattı. İşte bütün bunlar bu iki rezil şeyin, yani şarap, içki ve kumarın zarar ve tehlikesini göster inektedir. Şu halde, Kur'an-ı Kerim'in esrarını iyice düşünün…

Maide: 92:

وَأَطِيعُواْ اللّهَ وَأَطِيعُواْ الرَّسُولَ وَاحْذَرُواْ فَإِن تَوَلَّيْتُمْ فَاعْلَمُواْ أَنَّمَا عَلَى رَسُولِنَا الْبَلاَغُ الْمُبِينُ

"Allah'a itaat edin, Resule de itaat edin ve kötü­lüklerden sakının. Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki, Resulumuzun vazifesi apaçık duyurmak ve bildirmektir."

Taberî şöyle der: Bu âyet, emir ve nehyinden çevirenler için, Allah tarafından bir tehdittir. Yüce Allah onlara şöyle der: Emrimden ve nehyimden yüz çeviriyorsanız, azabımı bekleyiniz. Gazabımdan da sakınınız." (Taberî, 10/575)

Ebu Hay­yân şöyle der: "Bu âyette çok açık ve şiddetli bir tehdit vardır. Çünkü âyet, "Sizi azablandırmayı peygamber değil, onu gönderen üstlenmiştir" mânâ­sını taşımaktadır."( el-Bahr, 4/15)

Maide: 93:

Teshil yazarı şöyle der: "Yüce Allah, mübalağa ifade etmek için takvayı tekrar tekrar söyledi. Denildi ki; Takvanın birinci mertebesi şirkten sakınmak; ikincisi, masiyetlerden sa­kınmak; üçüncüsü ise günahlardan korunmak için, yapılmasında bir beis ol­mayan şeylerden sakınmaktır" Teshil, I/87

-devam edecek-

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-35

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-35

Maide: 82: “İnsanlar içerisinde iman edenlere düşmanlık bakımından en şiddetli olarak Yahu

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-34

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-34

Maide: 67: İbn Abbas, Rasulullah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Yüce Allah

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-33

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-33

Maide: 41: Berâ b. Âzib'ten rivayet edildiğine göre, tahmim(Zina eden kimseye liflerden örül

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-32

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-32

Maide: 32 مَن قَتَلَ نَفْساً بِغَيْرِ نَفْسٍ أَوْ فَسَادٍ

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-31

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-31

Maide: 11: Nadîroğulları, Rasulullah (s.a.v.)'ın başına değirmen taşı atmak ve Rasulullah

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-30

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-30

Nisa: 163: وَآتَيْنَا دَاوُودَ زَبُوراً “Davud'a da Zebur'u verdik.

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-29

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-29

Nisa: 135: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُونُواْ قَوّ

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-28

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-28

Nisa: 114: لاَّ خَيْرَ فِي كَثِيرٍ مِّن نَّجْوَاهُمْ إِلا

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

Nisa: 97: İbn Abbas’ın şöyle dediği rivayet olunur: “Müslümanlardan, İslam’ı hafife a

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-26

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-26

Nisa: 76 إِنَّ كَيْدَ الشَّيْطَانِ كَانَ ضَعِيفاً “Haddi za

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-25

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-25

Nisa: 58 ayet: إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُكُمْ أَن تُؤدُّواْ الأَ

Âl-i imran:190

Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için gerçekten açık, ibretli deliller vardır.

GÜNÜN HADİSİ

Kim Müslümanlar arasından bir yetim alarak yiyecek ve içeceğine dahil ederse, affedilmez bir günah (şirk) işlememişse, Allah onu mutlaka cennete koyacaktır.

Tirmizi, Birr 14, (1918)

TARİHTE BU HAFTA

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI