Kendi Gök Kubbemiz

ALLAH'IN SANATI

Edebiyatımızda anlatılan bir "Molla Kasım" anekdotu (hikâyesi) vardır. Bu anekdotu bu gün farklı bir şekilde yorumlayayım istedim.

Malum ya, Molla Kasım, "Yarım doktor candan, yarım hoca dinden eder" misali bir yarım hoca molla imiş.

Molla Kasım, bir gün eline nereden geçirdiyse bir kitap geçirmiş. İsmi "Divan" olan bu kitabı bir nehrin kıyısına gidip okumaya başlamış. Birinci sayfayı okumuş bir şey anlayamamış. Sayfadaki şiir derelerden tepelerden bahsediyormuş. "Derelerden tepelerden bahseden şey şiir olur mu?" deyip sayfayı yırtıp ırmağa atmış. İkinci sayfa çiçeklerden arılardan bahsettiği için onu da yırtıp suya atmış. Böylece kitabın üçte biri ırmağın taşkın sularında boğulup gitmiş.

Sıra yeni bir sayfaya gelmiş. Molla Kasım bu sayfayı okuyunca hayretler içinde kalmış. Sayfada şu mısralar yer alıyormuş:

"Miskin Yunus bu sözü eğri büğrü söyleme,

Seni sıygaya çeken bir Molla Kasım gelir."

"Eyvah!" demiş Molla Kasım. "Adam, kitabını yırtacağımı biliyormuş ve buraya yazmış. Demek ki bu insan veli bir insanmış. Yazıklar olsun bana, ben ne yaptım ki bu sayfaları yırttım. Bari şehre gidip bu kitabın kime ait olduğunu öğreneyim" demiş. Neticede kitabın meşhur Yunus Emre'ye ait olduğunu bilmekle yeni bir şey öğrenmiş. Öğrenmiş öğrenmesine de, kitabın üçte biri yok olup gitmiş. Derler ki Yunus Emre'nin bu gün elimizde olan şiirleri, işte o kitaptan arda kalan şiirlerdir.

Bu gün gönül arzu ediyor ki Yunus'un kaybolmuş şiirlerini de bulalım, elde edelim. O şiirlerin anlamını bilelim, heyecanını, ahengini hissedelim, biçimini, şeklini görelim.

Eğer şöyle olsaydı, Yunus'un kitabını ve kaybolan bu şiirlerini yeniden elde edebilirdik; Kitaptan geriye kalmış şiirlerin birinden veya hepsinden hareket ederek onları okuyup yazarak kaybolmuş şiirler de ortaya çıkıyor olsaydı, onlara yeniden ulaşabilirdik. Fakat bu mümkün değil. Çünkü bu bir insan eseridir. Bu bir insan kitabıdır. İnsanın sanatında, "bütünün parçayı tamamlaması" diye bir incelik, bir sanat, bir ruh yoktur.

Oysa Allah'ın eseri olan kitabı buna benzemez. Küçük bir parça bütünü elde etmek için yeterlidir, çekirdek gibi, söğüt dalı gibi. Veya büyük bir parça, kendisinden kopan küçük bir parçayı tamamlaması gibi. Saç, sakal, tırnak gibi.

 Parmağın ucu kesilmişse eskisi gibi tamamlanır.

Kolları bacakları kopan bir kısım hayvanların kolları bacakları yeniden çıkar.

Kökü ve gövdesi yok olmuş bir ağacın bir çekirdeği o ağacı ve o ağacın meyvesini yeniden elde etmek için yeterlidir.

İnsanların yaptığı bir fabrika yine insanların yaptığı uçaklarla bombalanıp yarısı yıkılsa diğer yarısı onu tamamlayamaz. Yıkılmayan kısmın yıkılan kısmı onarması söz konusu değildir. Hatta geride kalan yarısı da bir işe yaramaz.

Kaportası yanmış bir arabanın motoru da o arabayı taşımaz.. Motor kaporta yapmaktan acizdir.

Oysa kabuğu soyulmuş bir bitki nasıl da yeni kabukla yarasını örter.

Allah'ın sanatı, insanların sanatına benzemez. O bütünü parça yapan, parçayı da bütün yapandır. Allah'ın sanatında bütün yaratılanların arasında münasebet kuran bir ruh, bir ilim, bir sistem ve bir bakış açısı vardır.

O, bir şeyden her şey, her şeyden bir şey yapandır.

Çünkü O her şeyin yaratıcısıdır.

 

0 Yorumlar

Yorum yapın

Yorum yapmak için giriş yapın.