Alıntılar

ÇOCUK DÜNYAYA GELİNCE

Çocuk dünyaya gelince çocuğa ilk bant kaydı yapılacak ve kulaklarına ezan okuna­cak kamet getirilecek.

Müslümanlar bin dört yüz senedir bu sünneti yaşarken bir kısım geri zekâlılar "Bir günlük çocuk duyar mı?" diyorlardı. Ama günümüz ilmi bir günlük çocuğun de­ğil, ana karnındakinin duyduğunu söylüyor. "Duyduğu kelimeler şuur altına yerle­şir" diyor.

İşte biz bir günlük çocuğun kulağına ezan okuyoruz. "ALLAHU EKBER"= En Büyük Allah'tır diyoruz.

Çocuk büyüyünce şahların, padişahları, kralların, cumhurbaşkanlarının "en bü­yük benim" sözünün etkisinde kalmasın, bu sözler çocuğun gönlünde boş yer bula­masın diye ezan okuyoruz.

Sıcacık aile yuvasında okunan Kur'an ve Ku'ran ahlakına göre gelişen edebi eser­ler çocuk üzerinde etkili olur.

Bin üç yüz sene önce yaşamasına rağmen çağımızı etkileyen ilim adamları altı yedi yaşlarında Kur'an'ı ezberleyip hafız olan insanlardır.

Bu günlerde altı yedi yaşındaki çocukların ezberindekiler de büyük bir kitabı dol­duracak kadar vardır. Ama bunlar edebi, ilmi ve sanat değeri olmayan "bir ke­dim bile yok", "Arkadaşım eşşek", Domates biber patlıcan" gibi şeylerdir.

Çocuğun öğrendiği kelime ve kurduğu cümleler oranında dini bilgiler, edebi cümleler öğretilmelidir. Verilen bilgi bedeni ve akli gelişmesine uygun olmalıdır. Baskı yaparak ezmemeli. Bedeni gelişirken aklını boş bırakıp içi boş, kof adam da yetiştirmemeli.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.): "Her doğan çocuk İslam fıtratı üzerine doğar. Anne babası onu ya Yahudi yapar ya Hıristiyan yapar veya Mecusi yapar" buyurur.

Müslüman yapar demiyor. Çünkü çocuk zaten Müslüman. Onun içindir ki İs­lam dini dünyada ki bütün çocukları Müslüman kabul eder ve çocukken ölen bütün dünya çocuklarının cennetlik olduğunu bildirir.

Bütün üç kardeş hikâyelerinde en iyi kalbinin küçük kardeş olması temizliğin do­ğuştan kirliliğin bu günkü Yahudilik ve Hıristiyanlığın geliştirdiği kültürden kaynak­landığını gösterir.

Çocuğa sıhhat vermek için çalışmalıyız, o doğuştandır. Biz sıhhati bozacak za­rarlı hava, yiyecek içecek ve giyeceklerden koruduğumuz gibi çocuğun fıtra­tında getirdiği İslâm'ı bozacak etkenlerden korumamız gerekir.

Zararlı bilgi ve huyların çocuk ruhuna girip kirletmesini engellerken, faydalı bilgi ve davranışları çocuk ruhuna nakşederken güller gibi davranacağız.

Gül güzel kokular saçarak sineklerin kendisine konmasını engellerken, arı ve ke­lebekleri kendine çeker. Zor kullanmak, dövmek azarlamak yok.

Peygamber efendimizin yanında yetişen Hz. Hasan, Hüseyin, Üsame, Enes, Fatıma, Zeynep, Ümmü Gülsüm, Rukiyye ve diğer sahabe çocuklarına bir tek to­kat vurduğu, kulaklarından tutup çektiği veya azarladığı duyulmamıştır.

Çocuğun en güçlü eğitimi aileden aldığı eğitimdir. Çünkü ailedeki eğitim yirmi dört saat devam eder. "çocukken öğrenilenler mermer üzerine yazılan yazı gibi­dir. Yaşlıyken öğrenilenler su üzerine yazılan yazı gibidir" derler.

Çocuğun duyduğu ve gördüğü şeylerin onda kalıcı etkiler meydana getirdi­ğini unutmayalım ve evde kırıcı sözlerden, kaş çatmalardan, iğneli laflardan kaçına­lım.

Dünya genelinde başarılı insanların çok nüfuslu ailelerden çıktığı görülmüş­tür. Çocuk seksen sene yaşamış büyük anne ile büyük babanın tecrübeye dayanan söz ve davranışlarını durarak görerek büyür.

Baba ve annesinin verdiği hayat mücadelesini ve bu mücadelede helal yollar­dan nasıl yürünebileceğini öğreniyor. Kendinden büyük kardeşinden öğrenip küçü­ğüne öğretirken öğrenmeyi ve öğretmeyi geliştiriyor.

Aşk ile ekilen, şevkle yolu beklenen rahmetle kucaklanan çocuk, sevgi ikliminde bü­yürse etrafındakileri sever, sayar, merhamet eder.

Mahmud Toptaş

Hz. Havva'nın Kızları

Cantaş Yayınları

0 Yorumlar

Yorum yapın

Yorum yapmak için giriş yapın.