Gençlerle Başbaşa

GÖKÇEADA DEPREMİ

24.05.2014

Tavşanlı

Belirtilen tarihte bütün Ege'de ve dolayısıyla Tavşanlı'da çok şiddetli bir deprem oldu. Deprem öğlen 12.30 gibi vuku buldu.

Oldum olası depremleri hep ruhumda hissederim. Çünkü 19 Ağustos 1966'da vuku bulan meşhur 2. Varto Depremi'ni sekiz yaşında yaşadım. Saat 14.22'de vuku bulan bu depremde ben evimizin önündeki bahçenin alt tarafında bulunuyordum. Hiç unutmam, ben bahçenin alt tarafından yukarıya doğru koşuyor bahçenin yarısına geliyor, tam o sıra birden vuran deprem beni maalesef tekrar alıyor ve yuvarlayarak bahçenin alt tarafına bırakıyordu. Bu durum birkaç kez tekrar etti.

İşte sekiz yaşımdaki o çocuk ruhumda o gün bu gündür depremleri maddi, manevi, akli ve psikolojik olarak vücudumun bir parçası sayarım. Nasıl ki birçok hususta insan vücudu bir saat görevi görür. Mesela yağmurun yağacağını hisseder. Sabahın olduğunu; saatiyle, dakikasıyla bilir. Hatta karşılaşacağı bir insanı elinde olmadan düşünür de biraz sonra o kişi aniden karşısına çıkar. İşte bütün bunlar insan vücudunun bir rasathane gibi depremleri de ölçebileceğini, onların gelişini hissedebileceğini; eğer gelişini hissetmese bile depremlerin kaç şiddetinde olduğunu anlayabileceğini gösterir.

İşte bu gün de Tavşanlı'da yaşanan depremin hemen ardından dedim ki 'bu deprem 6,5 şiddetindedir.' 'Niçin' dediler. Ben de dedim ki 'üç yıl önce olan Simav depreminden daha şiddetli oldu ve daha uzun sürdü.' Gerçekten de Gökçeada'daki deprem 6,5 şiddetindeymiş.

İnsan vücudu saat gibidir. Her şeye ayarlanabilir.

İnsan vücudu bina gibidir yükselir, çöker.

İnsan vücudu mobildir. Bu gün buradaysa yarın başka yerdedir.

İnsan vücudu kamera gibidir. Çeker, saklar ve zamanı gelince değerlendirir.

İnsan vücudu canlı ve hareketli objedir. En kaliteli kameralar onun çekimi için kullanılır.

Dün Tavşanlı'da şiddetli bir deprem oldu. Üç yıl önceki Simav depremindeki gibi hissedildi. Biz oğlum Seyda'yla birlikte mutfakta kahvaltı yapıyorduk. Deprem bir vurdu, mutfak sallandı. Bir daha vurdu, bina sallandı. Üçüncü vuruşta masa mutfağın ortasında gidip gelmeye başladı. O gidip geldikçe üzerindeki bardaklardan çaylar döküldü. Bereket versin masanın üzerinde kaynar su ile dolu çaydanlık dökülmedi. O sıra hemen oğlum Seyda'ya masanın altına girmesini söyledim. Kendim de masanın altına girdim. Mutfak masasının altında birbirine dayanmış olan baba oğul Allah'a dua etmeğe başladık. Ben salâvat getiriyordum, Seyda da tekbir getiriyor ezan okuyordu. Hem de bana diyordu ki: "Baba deprem olunca salâvat getirilmez; salâvat, depremi daha da artırır. Baba depremde ezan okunur, tekbir getirilir. Çünkü böyle zamanlar Allah'ın azametinin dile getirileceği zamanlardır. Çünkü bu beladan insanları ancak Allah kurtarır."

Deprem durunca hemen giyinip dışarı çıktık. Artık içeri giremezdik. Evden ayrılıp çarşıya gittik. Orada pazarımızı görüp geri döndük.

Eve girdiğimizde her şeyi bıraktığımız gibi bulduk. Bilhassa mutfak ve mutfaktaki masa görülmeğe değer ibretlik bir tabloydu.

Eğer ölseydik biz şimdi bu masanın altında baba oğul birbirine sarılmış olarak bulunacaktık.

Masanın üstünde ise yarısı içilmiş yarısı da dökülmüş çay bardakları olacaktı.

Birincisi ölü midemizde olan lokmanın ikincisi masanın üstünde yarı reçele batırılmış olarak görülecekti. İşte bu dünya iki lokmayı birbirinden ayıran bir özelliğe sahipti.

Demek ki insanın her anı, her durumu bu dünyada bıraktığı son karesi olabilir. Dünya faniymiş be arkadaş. Bu gün bunu yeniden bir daha iyici anladık.

İnsanın her anı onun bu âleme bıraktığı son karesi olabilir.

İnsanın son dinlediği, bu âlemde duyduğu son ses olabilir.

İnsanın bu dünyada son gördüğü onun hafızasında kalan son tablo olabilir.

Ve insanın son konuştuğu söz bu dünyada ağzından çıktığı son söz olabilir.

İnsanın konuştuğu son kişi bu dünyada konuştuğu son kişi olabilir.

Bunun için ünlü Divan Edebiyatı şairi Baki diyor ki:

"Âvâzeyi bu âleme Dâvûd gibi sal,

Bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş"

(Sesin alemde Davut Peygamber gibi çınlasın!.. Gök kubbede baki kalan sadece hoş bir seda imiş.

 

0 Yorumlar

Yorum yapın

Yorum yapmak için giriş yapın.