

Haccac, zabıta memuruna yatsıdan sonra şehri dolaşarak, kimi sarhoş görürse boynunu vurmasını emretmiş.
Ne kadar fazla kafa keserse, efendisinin yanında o kadar fazla itibar kazanacağını bilen bu haydut, hemen o akşamdan paçaları sıvayarak bucak bucak sarhoş aramaya başlamış.
Herif memleketin ötesini berisini dolaşırken, bir de bakmış ki: üç delikanlı iki tarafa yalpa vurarak, gidiyor; bir sürü mahalle çocuğu da bunları dalga gibi her taraftan kuşatmış “yuha!” gülbankıyla teşyii ediyor! .
Memur hemen delikanlıları tevkif ederek: “Siz kim oluyorsunuz ki emir hazretlerinin fermanına isyan cüretinde bulunuyorsunuz? Söyleyin bakayım!” deyince, içlerinden biri şu beyiti okumuş:
En'ebnu men danetir rikabu lehu
Mâ beyne Mahzumiha ve Hâşimiha
Te'tihi birrağmı vehye sağıratun
Ye'huzu min maliha ve min demiha.
Yani (Haşimilerden olsun, Mahzumîlerden olsun, kimse yoktur ki gelip de babamın önünde boyun eğmesin. Ben bütün eşraf ve kabailin malına kanına tasarruf eden bir adamın oğluyum.)
Anlaşıldı, bu oğlan mutlaka emirül mümininin pek yakın akrabasından olacak...
Ya sen kim oluyorsun bakalım diye, ikincisine sorunca, o da şu kıt'ayı inşad etmiş:
Ene’bnu limen la tunzilud dehru kadrahu
Ve in nezelet yevmen fesevfe teudu,
Terannase efvacen ila dav'i narini
Zeminhun kıyamun havleha ve kuudüyani
(Ben ihsan ve in'am sofrası hiç tükenmeyen bir adamın oğluyum. Babamın tenceresi her zaman kaynar; bir gün ocaktan inse, ertesi günü yine çıkar; gece gündüz yanan bu ocağın ziyasına doğru halk akın gelir; bir kısmı ayakta, bir kısmı oturmuş olduğu halde, o ateşin etrafını kuşatır).
Galiba bu da asil bir hanedana mensup olacak... İlişmeye gelmez... Bunları anladık “fakat sen kimsin?” sualini üçüncüsüne tevcih edince, o da şu beyti söyler:
Ene’bunu limen hadas süfafe bi azmihi
Ve kavvemeha bisseyfi hatte stekameti.
Ve rekbahu la yenfekku riclahu minhuma
İzelhaylu fi yevmil keriheti veletliyani
(Ben o adamın oğluyum ki, dönmez bir azim ile safların içine dalar; kılıncıyla onlara istediği istikameti verir. Meydan-ı muharebede atlar geri dönmek istese bile, babamın ayakları üzengiden asla ayrılmaz.)
Mutlaka bu oğlan da Serdarın çocuğudur... Zabıta memuru sarhoşların üçünü de bir yere kapayarak, sabahlayın vakıayı Haccac’a anlatır. Haccac üçünün de huzuruna çıkarılmasını emreder. Meğerse bunların birincisi hacamatçı oğlu, ikincisinin babası baklacı (Araplar da sırf kuru bakla pişiren aşçılar vardır), üçüncüsününki de çulha(el tezgâhında bez dokuyan kimse) imiş!
Haccac çocukların fesahatine havran olarak, meclistekilere demiş ki: “Gördünüz ya, evlâdınıza edebiyat öğretiniz. Vallahi edip olmasalardı, şimdi bunların üçünün de boynunu vururdum.”
Mehmed Akif Ersoy
Sebilürreşad
4 Kasım 1326 -1910
Yorum yapmak için giriş yapın.
0 Yorumlar