

a) Günümüz alimlerinden Ebu Muhammed el Makdisi'nin yazarı olduğu bir kitap var bu kişi ehli sünnet mi okuyabilir miyim?
b) Kur'an-ı Kerim mahluktur inancının hakim olduğu Mutezili idaresindeki bir mahkemede, ehl-i sünnet bir kâdı görev alabilir mi? Câiz mi?
c) İlk vahiyle birlikte Peygamber Efendimiz (asm) son peygamber olduğunu biliyor muydu?
Cevabımız:
a)Hakkında yazılan yazılardan öğrenebildiğimiz kadarıyla, Kimliğinin oluşmasında Vahhabiliğin kurucusu Abdulvahhab ve onun torunları tarafından yazılan o çizgideki eserler etkili olmuştur. Bugünkü Suudi devletinin kâfir olduğuna dair bir eser yazmıştır. Bizde oluşan kanaate göre bu zat, selefilik, haricilik türünden çok katı bir anlayışa sahiptir.
-Bununla beraber, eğer bize olumsuz yönden etkileyeceğinden korkumuz yoksa, onun kitabını da okuyabiliriz. Yeter ki yanlışları varsa onu fark edecek bir ilmi birikime sahip olalım.
b)Ehl-i sünnet âlimleri, prensip olarak mutezile dahil "sapık" fırka mensuplarını tekfir etmezler. Bunlar, ehl-i kıble oldukları için-açıkça küfre girenleri hariç- fasık mümin kabul edilir. "ehl-i dalalet" ifadesi, küfürden ziyade "yanlış yolda olanlar" manasında kullanılır.
-Bu sebeple, mutezile bir idarede kadılık yapılabilir. kaldı ki, Abbasi devletinin bir döneminde mutezile düşüncesi hâkim olmakla beraber, yine de ehl-i sünnet âlimlerinden bir çok kimse kadılık yapmıştır.
-Bu gün İslam'ı adeta inkâr eden idarecilerin bulunduğu devletlerde bile Müslüman âlimler kadılık yapmaktadır. Tabii ki şu nokta göz ardı edilmemelidir ki, ehl-i sünnete bağlı idarecilerin bulunduğu bir devlet de olsa orada kadılık yapan bir kimsenin yanlış yapmasının elbette vebali vardır. Kaldı ki, Mutezile bir idarenin başta bulunduğu bir devlette kadılık etmek bu açıdan oldukça zordur. Eğer Kadı efendi, mutezile gibi "Kur'an mahluktur" derse elbette günahkâr olur.
c)İlk vahiy ile birlikte Hz. Muhammed(s.a.m)'in kendini son peygamber olduğunu bildiğine dair bir bilgiye sahip değiliz. Sahih hadis kaynaklarından öğrendiğimize göre, ilk vahiy geldiği zaman, değil son peygamber olduğunu, bir peygamber olduğunda bile bir an tereddüt etmiştir. Hz. Hatice'ye gelip konuyu telaşlı bir şekilde anlatması, eşinin de "Allah'ın kendisi gibi her yönden mükemmel olan bir insana kötülük dokunmasına izin vermeyeceğine" dair fikir beyan edip onu teselli etmeye çalışması ve sonrada da onu alıp Varaka b. Nevfel'e götürmesi(bk. Buhari, Bedu'l-Vahy, 3), bu konuda önemli ip uçları vermektedir..
Yorum yapmak için giriş yapın.
0 Yorumlar