

13 Temmuz 2009 tarihinde Şemseddin Tuğrul Ağabeyin Van'daki dükkânındayız. Van hizmetlerinin dinamosu Celal Huyut götürdü bizi. Şemseddin Ağabeyin anlattıklarından; Bediüzzaman Hazretlerinin batılı tasvir eden menfi konuşmalara asla izin vermediğini, hatta tahammül dahi etmediğini öğrenmiş olduk. Misafirine, 'bu konuyu kapat' demese sohbetin nerelere doğru gideceğini biz bilemiyoruz. Belki de Hz. Üstad için muhatabın konuşma üslubu uygun değildi. Pek karşılaşmadığım bir hatıra olduğu için, okuyucularımla paylaşmak istedim.
Şemseddin Ağabeyin tatlı bir şark şivesiyle anlattığı hatıratı yazdıktan sonra kendisine gönderdim ve tashih ettirdim.
ŞEMSEDDİN TUĞRUL ANLATIYOR
1934 Van doğumluyum. 1956 senesinde Isparta askeri Tugay'da yaptım askerliğimi. Karayollarından emekliyim. Şimdi bir araba lastik bayiliğimiz var, serbest ticaret yapıyoruz.
Babam Erek Dağında Seyda'nın yanında kalıyormuş
Bediüzzaman, sürgünden önce Erek Dağında kalırken babam da onun yanında talebe olarak kalıyormuş. Mele (molla) Salih, Mele Yasin, Mele Resul, Mele Hamid, Hacı Ali Çavuş, Mele Maruf da kalıyordu Bediüzzaman'ın yanında. Mele Salih (Yaltay) benim kayınpederimdir. Babam sık sık İran'a gidermiş. Üstad'ı görmeden gitmezmiş. İran'da Simko İsmail Ağa vardır. Simko İsmail, İran'da bir aşiret ağasıdır. Simko Ağa babama, "Seyda dağda ne ediyor, ben size devetüyünden kışlık giyecek vereyim, ona götürün" dermiş. Babam anlattı ilk defa Üstad Hazretlerini bana. Dağda yaşadıklarını, Seyda'nın kerametlerini anlatırdı bize.
Kalbimdekini açıklamadan yüzüme söyledi Seyda
1956 senesinde Isparta'da askerdim. Bir gün Tugay'dan şehre yürüdüm. Şimdi müze olan yerdeydi Seyda. Kalbimdekini açıklamadan benim yüzüme söyledi Seyda. Ben Çavuş olmak istiyordum, fakat ulaştırma şoförü yapmışlar beni. Ben araba nedir bilmezdim ki. Seyda baktı yüzüme, "Hele düşünüyorsun daha, çok iyidir, git, çok iyidir" dedi. Aynı böyle dedi ha. Şoförlüğe ben razı değildim, o razı etti beni. Gittik, Erzurum'da kurs gördük. Arkadaşlarımın hepsi ehliyetli, bende ehliyet yok. Neyse kolayca her şey yoluna girdi…
Seyda, afyon (uyuşturucu) işine bulaşanları konuşmak istemedi
Bediüzzaman buraları, Van'ı sordu bize. Sonra "Bir faytonla aşiret ağası Ebu Bekir Ağa geldi" dediler. Ebu Bekir Ağa geldi, anlattı, anlattı… Üstad sevindi ha… Bir ara Bediüzzaman kendisine hitaben "Ebu Bekir Ağa" deyince, "Ben şimdi Ağa değilim" dedi. "Senin kökün ağalıktan gelme" dedi Bediüzzaman. "Kurban, şimdi çobanım bana selam vermiyor. Benim hizmetkârlarım değişti. Hepsi gökdelen yapıyor şimdi. Hizmetkârlarım Afyon (uyuşturucu) işine bulaştı. Ebu Bekir Ağanın yolunun önünden geçen yollarını bile değiştirdiler" dedi. Bediüzzaman "Bu iş haramdır. Kapat o işi. Sohbetini bitir. Bir secde yap, tövbe et. Ümmet-i Muhammediye'yi perişan eder bu iş" dedi.
Sonra Bediüzzaman elini cebine attı, o zaman on kuruşluklar vardı, bir avuç çıkardı, Ebu Bekir Ağaya verdi; "İhtiyacı olanlara benim hediyem olarak ver" dedi. Artık biz oradan ayrıldık.
Yorum yapmak için giriş yapın.
0 Yorumlar