

















Şeyh Muhammed Hafid hazretleri, dedesi 'Hazret' namıyla bilinen Muhammed Ziyauddin hz.'nin vefatından dört sene sonra, 1928'de Norşin'e bağlı Siz köyünde dünyaya geldi.
Şeyh Muhammed Hafid (k.s) hazretleri, çocukluk döneminde, Hazret'in bütün halifelerinin hayatta olmasından dolayı, birçok kişiden daha şanslıydı. Bu halifeler Şeyh Muhammed Hafid (k.s)'in Hazret (k.s)'in yerine geçmesi ve onun makamına ulaşması için, gece gündüz dua ediyorlardı.
Nazlı yetişmesi itibariyle aynı zamanda hareketliydi de. Çalışkandı, gayretliydi. Yedi yaşındayken okumaya başladı.Kuran-ı Kerim'i kısa sure içerisinde bitirdi. Akaid, Nubihar, Gayet'ul İhtisar gibi önemli temel kitapları çocukluk döneminde okudu.
İlk tarikatı yedi yaşındayken Mele-i Mezin (k.s)'den aldı. Bu da gösteriyor ki, daha yedi yaşında iken bile büyük fikirler içerisindeydi. Okumasının büyük bölümünü Seyda Molla Abdulbaki (k.s)'in yanında bitirdi. İlimde büyük üstünlük sağladı.
Daha talebe iken ders veriyordu. Yetişir yetişmez, babasına her konuda yardım ederdi, Hem dünyevi hem de uhrevi.
Talebelerin çoğunun derslerini o verirdi. Kardeşi Şeyh Ataullah ve Muhammed Bakır'ın yetişmesiyle babaları Şeyh Takiyeddin elini dünya işlerinden tamamen çekti.
Dedesi Hazret Muhammed Ziyauddin'e bir çok bakımda çok benzediği için kendisine 'Hazret i Sani' de denilmekteydi.
Bu üç kardeş babalarına yakışır evlat oldular. Üçü de medresede okuyup iyi alim oldular.
Şeyh Takiyeddin (k.s)'in vefatından sonra. Seyda Molla Abdulbaki (k.s)'nin yanında tasavvuf ilmine devam etti. Seyda Molla Abdulbaki onu Ğayda'ya götürerek orada hilafet verdi. Dedi :
- '' Bu hilafeti Ğavs Hizani bana emir etti, ben de sana verdım. Sen manen
Ğavs Hizani (k.s)'nin halifesisin.''
İrşada başladığı zaman Seyda-i Taği'nin bütün muhibleri sevinç içerisinde kaldılar. Hemen onu irşada götürdüler. Hazret'in tevecühünde bulunan o eski müritler;
- ''Şeyh Muhammed Hafid'in teveccühü aynı Hazret'in teveccühüne benziyor, çok tesirli '' diyorlardı. Gerçekten insan onun tevecühüne oturduğu zaman harikulade şeyler hissediyordu.'
Şeyh Muhammed Hafid son senelerde çok hastalık geçirdi. 1989'da İzmir'de, beş damarından baypass ameliyatı oldu.
Bu ameliyat sonrasında teveccüh edecek kadar sıhhatte değildi. Sonra 2000'de bel ameliyatı geçirdi. 2001'de İzmir'de tekrar baypass ameliyatı geçirdi. Yoğun bakımdan çıkmayıp, ölüm şerbetini içti.
Birinci ameliyatı çok zordu. Önce İstanbul'a gitti. Bazı doktorlar ameliyatına girmek istemediler. Sadece bir doktor dedi ki :
- '' Ameliyatını yaparım. Fakat bir şartla, sakalını kesersen.' Şeyh Muhammed Hafid ona cevaben :
- '' Bilsem ki senin yapacağın bu ameliyatla yüz sene daha yaşarım, yine de senin dediğin olmaz. Sen nasıl böyle bir söz dersin ? ''
Şeyh Muhammed Hafid İzmir'e ameliyat olmak için gider, fakat zor bir ameliyat olması dolayısıyla, bir türlü ameliyat için kesin kararını veremez. Bazıları ol der, bazıları "olma" derler. Neticede, olmayacağını bildirir.
Aynı gece yatsı namazın kıldıktan sonra Üstad Bediüzzaman'ı rüyasında görür. Bunu yakınlarına şöyle anlatır;
- '' Ben hastanede bulunan odamdaydım. Pencereden parlak ışıklı bir şey hastanenin terasına indi. Ve ondan birisi dışarı çıktı. Tanıdığım bir simaydı. Bediüzzaman olduğunu fark edince, gidip elini öptüm. Bana dedi ki :
- '' Hafid! korkma seni ameliyat etmek için geldim. Seni ben ameliyat edeceğim.'' Hemen hemşireyi çağırdım ve ameliyat olacağımı söyledim.
- '' Evet, ameliyat olacağım." Dedim. O da hemen Doktora haber vermiş. Doktor da tekrar vazgeçerim diye hemen ertesi gün sabah dokuzda ameliyata alacağını, beni hazırlamalarını söylemiş.
Sabah ameliyat odasına geçince, orada bulunan ameliyat doktorlarına :
-"Benim bu ameliyatta ölme ihtimalim var mıdır?" dedim. Dediler;
-Evet, her ameliyatta ölüm riski vardır.
- ''O zaman benim tövbe etmem lazım dedim. "Edin dediler, ben de "hep beraber tevbe edelim. Bir de dikkatli olun, adaba aykırı şeyleri yapmayın" dedim.
Hep beraber tövbe ettik. Ameliyat çok kolay geçti. Sanki Bediüzzaman'ın zatının varlığını manen hissettim.''
Son baypass ameliyatında, kendisi vefat işaretleri veriyordu. Ankara'ya gitti. Doktorlar :
- '' Çok hastasın, hemen ameliyat olman lazım.''
Ortak karara uydu, ameliyat olmayı kabul etti, fakat hep şunu derdi;
- '' Benim endişem şudur ki, ben bu ameliyattan çıkmam. Vefatım, size iki ölüm gibi olur. Sizler, uzun zaman hastanenin kapısında bekleyeceksiniz, çok zahmet çekersiniz. Bu sizin için sanki ikinci ölüm gibi olacak.''
Gerçekten elli gün çok sayıda seveni hastanenin kapısında bekledi. Sonunda emr-i Hak vaki oldu, vuslat tamamlandı ve dâr-ı bekâ'ya göçtü.
Arapça olarak yazdığı 'Tevbe risalesi' daha sonra Türkçeye çevrilmiştir. Rabbim rahmet etsin, makamını yüceltsin.
ŞEYH MUHAMMED HAFİD'İN HALİFELERİ
1- Şeyh Muhammed, Hırvıs Şeyhlerinden. Erzurum- Hınıs'a bağlı köylerde kalıyordu. 1980 öncesi vefat etti. O'nun hakkında fazla bilgimiz yok. Sadece Şeyh Muhammed Hafid'in kendisine hilafet verdiğine dair bir mektubu var.
2- Şeyh Celal, Şeyh İsmail Hakkı 'nın oğlu. O' da Hazretin halifesi Şeyh Muhammed Selim-i Hezan'nın oğludur.
3- Şeyh Seyyid Abdulkadir Xaxrıf, Şeyh Abdulkadir Geylani 'nin torunlarından.
4- Şeyh Seyyid Necmeddin Xaxrıf, Şeyh Abdulkadir 'in ağabeyi.
5- Seyyid Muhamed Sasoni - Adıyaman merkez'de ikamet ediyor.
6- Molla Lütfi Sobaşi, Hazret'in talebesi Molla Şahabeddin'in oğlu.
7- Molla Muhamed Nasıh, Molla Fethullah ve Hazret'in talebesi olan Molla Cafer-i Baleki'nin oğlu.
8- Molla Mahfuz-ı Baleki, Mersin'de kalıyor.
9- Molla Bedirhan Ağrı-i, Ağrı'da kalıyor.
10- Molla Usameddin Melekend, önce Ağrı'da ikamet ediyordu. Şimdi İstanbul'da kalıyor.
11- Molla Nuredin Ağri-i, İstanbul'da kalıyordu, 2021'de vefat etti.
12- Molla Asım Diyarbakır-i, Diyarbakır'da kalıyor.
13- Şeyh Abdulmenaf Abiri, Seyda-i Taği'nin halifesi Seyyid Tahir-i Abiri'nin torunu.
14- Şeyh Muhammed Nasıh
ŞEYH MUHAMMED HAFİD (K.S)'İN MEKTUPLARI
Şeyh Muhammed Hafid'in devlet erkanına göndermiş olduğu mektuplar Şeyh Muhammed Hafid'in ne kadar cesur ve hakkı söylemek için ne kadar gayret sahibi olduğunu gösteriyor.
1980'de, Kenan Evren askeri yönetimle (sıkıyönetim) iktidara geldiği zaman Şeyh Muhammed Hafid (k.s), Kenan Evren'e uzun bir mektup göndererek, İslam'a sahip olmasını tavsiye etti.
Körfez savaşında Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve başbakan Yıldırım Akbulut'a mektup göndererek, Amerika'ya yardım etmelerini eleştirdi. Bu mektuplardan dolayı mahkemeye çağırdığı zaman elinde ki Kuran-ı Kerim'i havaya kaldırarak;
'' Kuran-ı Kerim Hıristiyan ve Yahudileri dost edinmeyin" diyor'' dedi. Bu cevaba karşı mahkeme kendisini serbest bıraktı.
Ayrıca başbakanlık döneminde, Süleyman Demirel'e mektup göndererek İslam'a sahip çıkmasını ve namaz kılmasını tavsiye etti. O mektupta Süleyman Demirel'e:
'' Allah'ın nimeti sana ne çoktur. Kaç kere aşağıya indin. Yüce Allah, seni tekrar başa getirdi. Bu nimete karşı, namaz kılman ve İslam'a sahip çıkman gerekir '' dedi.
Ayrıca Prof. Yaşar Nuri Öztürk'e mektup göndererek, kendisini Ehl-i Sünnet vel Cemaat fırkasına davet etmiştir. Ayrıca kendisinin halifelerine bazı sorular üzerine gönderdiği irşad mektupları vardır.
Yorum yapmak için giriş yapın.
0 Yorumlar