

Ragıb Öncel Bey anlatıyor; "Bir gün Karanlık Kümbet'te (Muhterem Kırkıncı Hocamın Erzurum'daki medresesi) oturuyoruz. Sohbet ediliyordu. Bir arı odanın içinde vızıltı ile camdan dışarı çıkmak istedi. Bir, iki, üç derken, bütün hamleleri boşa çıktı. Hâlbuki pencerenin üstünde boşluk vardı çıkamadı, göremedi, düştü.
Hocam, bize dönerek, "dünyanın en mükemmel profesörü bu arı olduğu halde (!), zira yaptığı balını bugünkü beşer, acizliğinden yapamıyor. Böyle bir ilim sahibi nasıl olur da pencere boşluğunu göremez bilemez... Demek ki, bu balı yapan arı değil. Ona yaptıran var" dedi ve ilave etti; "Şimdi, Nobel ünvanını almış tanınmış büyük bir bilim adamı şu odadan içeri girse, ne yaparsınız? Ayağa kalkarsınız değil mi? Peki şu arı, ondan daha alim değil mi ?...vs diyerek bizlere böyle latifeli, canlı bir misal göstermişti.
Not: Kırkıncı Hocamız, Nükteler adlı eserinde bu konuda şöyle demektedir; "Arının yaptığı işi yüzlerce fen adamı yapamadığı halde, odamızdan içeriye bir arının girmesi halinde ona ne hürmet gösteriyor ve ne de ayağa kalkıyoruz.
Bal yapmak arıyı hayvanlıktan kurtaramadığı gibi, maneviyatı unutarak sadece dünyevî bir meslekte terakki etmek de bir kimsenin insaniyetini tekâmül ettirmemektedir.
Madde ile manayı, akıl ile kalbi beraber götüren muhterem zatlar bahsimizden hariçtir."(Mehmed Kırkıncı, Nükteler, s: 15, Erzurum Kültür Eğitim Vakfı Yayınları, 1987)
Yorum yapmak için giriş yapın.
1 Yorumlar
PAYLAŞIMLARINIZDAN ÇOK ŞEYLER ÖĞRENİYORUZ. aLLAH SİZLERDEN RAZI OLSUN