

1940'lı yıllarda bir Alman yolcu anlatıyor; "Geçen hafta başımdan garip bir vakıa geçti. Gece treniyle Frankfurt'tan Berlin'e gidiyordum. Yataklı vagonda zayıf, yaşlıca, kibar tavırlı bir yol arkadaşı vardı. Kendimi takdim ettim. O da kendisinin felsefe doktoru olduğunu söyledi. İsmi aklımda kalmadı.
Yatmak için yıkarı tırmandım. Yukarıdaki yatak benimdi. Dedim ki;
-Sayın doktor, meseleyi şimdi söyleyeyim de sonunda bir tatsızlık olmasın. Ben gece biraz horlarım. Eğer siz hafif bir ıslık çalarsanız, ben derhal uyanır, öte tarafıma dönerim ve artık horlamam da geçer."
O;
-Zararı yok, merak etmeyin, dedi.
Her zamanki gibi yataklı vagonda çok güzel uyudum ve Berlin'e varmadan yarım saat önce uyandım. Yatağımdan indiğim zaman yol arkadaşımın çıkmış olduğunu gördüm. Yatağı bomboştu. Giyindim ve koridora çıktım. Orada da yoktu.
Yataklı vagon memurunu gördüm. Ona sordum;
-Acaba alt tarafımda kalan Bay, nerede kaldı?
-Memur;
-Ha, o mu' dedi, "Onun pek aklı başında olmasa gerek. Sabaha kadar ıslık çalarak, yataklı vagonda kimseyi uyutmadı. Bunun için yolda onu trenden indirdik."
Kaynak
Bütün Dünya Mecmuası, Cilt; 1, s. 202
Mart 1948(Sayı:2)
Nebioğlu Yayınevi, İst.
Yorum yapmak için giriş yapın.
0 Yorumlar