

İmam-ı İbnul Kayyım (Allah rahmet eylesin) bu meseleyi ele aldığı Medaric’üs Salikin” adlı eserinde, benzersiz beyanıyla hakkı gösterdi, ve men edici kelamıyla batılı ezdi ve dedi ki: “Kaderle alakalı meselelere bakmak, dar bir alandır ve zor bir meydandır.Özellikle de insanların ayaklarının kaydığı, zihinlerin yanlış yollara saptığı, salihlerin farklı yollara ayrıldığı ve ancak çok az kişinin helâkten kurtulacak ilaçları bulabildiği bir alanda, hata yapabileceğini kabul etmek daha olgun bir davranıştır.
Nasıl olmasın? Bu öyle bir denizdir ki, kişi bu denizde dağlar gibi dalgalar arasında yolculuk eden bir gemide bulunur. Bu, öyle bir savaş alanıdır ki, onu gören yiğitlerin bile cesareti kırılır. Zeki kimselerin akılları hayrete düşer ve insanlar bu denizin sahiline vardıklarında denize açılmaktan vazgeçerler.
Bunların bir kısmı, gördükleri manzaranın dehşetinden dolayı şaşkına dönmüştür. Aynı sahneleri bir daha görmeye tahammülü kalmamış, bir adım bile atacak hâli yoktur. Gördüğü manzaranın şiddetiyle kalbi korkuyla dolar ve şöyle der:
“Kıyıda durmak daha emniyetli; kendini tehlikeye atan biri akıllı olmaz.”
Bir kısmı da denizin taşkınlığını ve dalgalarının sesini duyunca ona bakmaya bile tahammül edemez hâle gelir ve gerisin geri döner.
Bir kısmı ise kendini denizin ortasına atar; dalgalar onu kaldırır, indirir. Bu üç grup da tehlike içindedir. Çünkü kıyıda duran kişinin de suya düşmesinden korkulur. Kaçan kişi, ne kadar çaba gösterse de, sonunda yine aynı noktaya geri döner. Kendini tehlikeye atan kişi ise, her an boğulanları kendi gözüyle görmektedir.
Bu durumdan ancak dördüncü bir grup kurtulabilir: Onlar ‘emr’ gemisinin gelmesini bekler.
Bu denizde kader gemisiyle yol alan kişinin görevi, kaderin dalgalarıyla çarpışmak ve onları birbirine karşı koymaktır. Aksi takdirde helak olur. Yani kaderi, başka bir kaderle karşılar. Bu, irade sahiplerinden âriflerin yoludur. Bu, örnek alınacak ârif şeyh Abdülkadir Geylânî’nin şu sözünün anlamıdır: 'İnsanlar kader ve kazaya ulaştıklarında dururlar, ama ben durmam; orada bana bir pencere (bir delik ve açıklık) açıldı. Orada kaderleri hak ile, hak için, hak adına çatıştırdım. Gerçek adam, kadere karşı mücadele eden kişidir; kadere teslim olan değil.
İnsanların dünya hayatlarındaki maslahatları (yarar ve düzenleri), ancak kaderlerin birbirini defetmesiyle tamamlanır. Peki ya âhiretleri (ebedî hayatları) için durum nasıl olur?
Ve Allahu Teâlâ kötülüğe iyiliği ile kaldırmakla emretti ve ikisi kaderindendir. Ve açlık da aynı şekilde onun kaderindendir. onu yemek yemekle kaldırmaya emretti ve o onun kaderindendir. Kul kendini açlık kaderine teslim ederse ve yemek yemekle kaderi kaldırmayı gücü varsa ve bu durumda ölürse, asi olarak ölür. Soğukluk, sıcaklık ve susamak da hepsi Allah'ın kaderindendir ve onları ters düşen bir kaderle kaldırmayı emretti. Kaldıran, kaldırılan ve kaldırmak Allah'ın kaderindendir.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem bu manada apaçık şekilde anlattı. Kendisine dediler ki:
يَا رَسُولَ اللَّهِ أَرَأَيْتَ أَدُوِيَةً نَتَدَاوَى بِهَا وَرُقًى نَسْتَرقِي بِهَا, وَتُقًى نَتَّقِي بِهَا, هَلْ تَرُدُّ مِنْ قَدَرِ اللَّهِ شَيْئًا؟ قَالَ هِيَ مِنْ قَدَرِ اللَّهِ. وفي الحديث الآخر، إن الدعاء والبلاء ليعتلجان بين السماء والأرض.
“Ey Allah’ın Resûlü! Tedavi olduğumuz ilaçlar, şifa için okuduğumuz rukyeler (dualar) ve kendimizi korumak için aldığımız tedbirler, Allah’ın kaderinden bir şeyi geri çevirir mi?"
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
"Bunlar da Allah’ın kaderindendir."
İslam devleti'ne kafirlerden bir düşman saldırırsa Allah’ın kaderiyle saldırdılar. Burada Müslümanlar kaderi teslim olmaları helal mıdır? ve aynı kaderiyle etmeyi bırakmak helal mıdır? Bu durumda onlarla cihad etmek Allah’ın bir kaderini diğer kaderiyle kaldırması değil midir?
Ve bir masiyet de yapmışsan, kaderle yapmış olursun ve tevbe-yi nasuh ile onu ortadan kaldır. O da kaderdendir.
Kaderin diğer kaderi kaldırması iki çeşittir:
Birincisi: sebepleri belli olan kaderi -ve gerçekleştiği zaman- ona karşılık gelen diğer kader sebepleriyle defetmek, böylece onun oluşmasını önlemek, örneğin düşmanı savaşarak defetmek, sıcağın soğuğu defetmesi ve benzeri.
İkincisi: başka kaderle, düşen kaderi defetmek, onu kaldırır ve siler. Hasta olmanın kaderi, tedavi kaderiyle ve kötülüğün kaderi, tövbe kaderiyle ve kötülüğün kaderi, iyilik kaderiyle defetmesi gibi.. Ariflerin durumu ve kaderin durumu budur.
Kadere inanmak teslim olmak çalışmayı ve hareket etmeyi bırakmak değildir. Çünkü bu acizliktir ve Allahu Teala aczi kınıyor.
Ve kul yenilirse ve yollar ona darılırsa ve mecal kalmazsa, o zaman kadere teslim olmak vardır, ölüleri yıkayan elinde ölü gibi uzanmak ve istediği gibi çevirir.”
Son olarak Allah'tan cehalet ve cehaletin etkilerinden korumasını diler ve ondan düşmanlarla savaşmak da dahil olmak üzere her işte hidayet ve doğruluk dileriz, o en iyi veli ve en iyi yardımcıdır.
Abdülfettah Ebu Gudde
Tercüme
Ahmed İzz
Yorum yapmak için giriş yapın.
0 Yorumlar