



Muzaffer Arslan ağabey ile daha önce bir söyleşi yapmıştık. Muhterem ağabeyimiz -ilk defa- bu hatıraların yayınlanmasına izin vermişti. Söyleşiye olan ilgi kendisine bir talebimizin daha olmasına vesile oldu. İkinci bir mülakat daha gerçekleştirdik. Şu anda seksen yaşına gelmiş bu büyüğümüz, aslında mücessem bir tarih. Bizleri kırmadığı ve hatıraların bu bölümünü de yayınlamamıza izin verdiği için kendisine müteşekkiriz.
HATIRA NAKLİNDE ÖLÇÜ
“Üstad’dan bir hatıra, bir söz nakledilince, evvela onun İslam’a uygunluğuna bakarım. Üstad söylemiş diye hemen kabul etmem. Nakleden yanlış anlamış olabilir. Eğer İslam’a uygunsa, onu ne maksatla söylemiş, onu değerlendiririm.
Mesela birisi “Üstad onun kalbini biliyor” deyince ona dedim ki, “Bak, eserlerde geçiyor, Hz. Ömer bir aylık mesafede kumandana “Ya Sariye! El cebel el cebel” diye görüyor, sesini işittiriyor da, kendisini şehid edeni göremiyor.
Üstad onu izah için Hz. Yakup’u(as) misal veriyor. “Hazret-i Yakub'dan sorulmuş ki: "Ne için Mısır'dan gelen gömleğinin kokusunu işittin de, yakınında bulunan Kenan Kuyusundaki Yusuf'u görmedin?" Cevaben demiş ki: "Bizim halimiz şimşekler gibidir; bazen görünür, bazen saklanır. Bazı vakit olur ki, en yüksek mevkide oturup her tarafı görüyoruz gibi oluruz. Bazı vakitte de ayağımızın üstünü göremiyoruz”
O bir mazhariyettir. Ama her zaman her şeyi bilmek İlm-i Allam-ul Guyub’a mahsustur. O, insanlarda olmaz.
ÜSTADIN TAYİNAT VERMESİ
Üstad bize tayin bedeli ödüyordu. Yanında hizmet edenlere aylık ödüyordu, benim ki yıllık. Az da olsa, Üstad zaruri olarak o parayı bize veriyordu. Üstadın telif hakkı var. Üstad, çorba parasını oradan kullanır. Yanında kalanlara da ekmek parası verir. O zaman ayda dokuz lira veriyordu. Bana 108 lira öderlerdi.
ÜSTADI İLK ZİYARET
İzmir’de bulunduğumuz ilk dönemlerde bir gün iki arkadaş “Yahu, üstadı ziyaret edelim” dediler. “Olur, gideriz” dedim. Bayram yakındı, onlardan Mehmed Uslu’ya “bir kutu misafir şekeri, bir de bal al, getir” dedim. “Ya, hediye kabul etmiyormuş diyorlar” dedi. “Kabul ettiririz” dedim.
Üçümüz trenle Isparta’ya gittik. Mimar Sinan Camiinde teravihi kıldık. Nuri Benli ağabeyin otelini bulduk. O zaman dershane yok.
Sabahleyin Rüştü Çakın abinin dükkânına gittik. Durumu anlattık, üstadın kaldığı evi tarif etti. Gittik, kapıyı çaldık. Tahiri Mutlu ağabey kapıyı açtı. “Kardeşim, bu elinizdeki eşyaları dışarıda bırakın. Üstad hediye kabul etmiyor, bize kızar” dedi. “Ya biz Üstad için getirdik” falan dediysek de, Tahiri ağabey onları içeri sokmadı.
Zübeyir, Ceylan, Tahiri ağabeylerle oturduk, konuştuk. İzmir’deki Abdurrahman Cerrahoğlu, Ahmed Feyzi, Mehmed Yayla gibi ağabey ve kardeşlerin selamını ilettik.
Onlarla biraz oturduktan sonra Zübeyir abi bir içeri gitti, geldi “Kardeşim” dedi “gelin, Üstad sizi kabul ediyor.” Üstad çok ağır konuşuyor, Zübeyir abi üstadın konuşmalarını bize naklediyor. Ben yakınında olduğum ve şarklı olduğum için ne dediğini anlıyorum.
İzmir’den selamları söyledik. Girerken bize talimat vermişlerdi. “kardeşim, Üstad rahatsız, yanında fazla kalmayın bir, sual sormayın iki, yüzüne bakmayın üç..”
-Heyecanlandınız mı ağabey?
-Yok… Hatta ağabeyler benim rahat konuşmama şaşırarak “Ya, üstadla böyle rahat nasıl konuşabiliyorsun? dediler. Dedim; “bu bir saygısızlık değil.”
Üstad, İzmir civarından Ahmed Feyzi, Abdurrahman Cerrahoğlu, Mehmed Yayla, Atıf Egemen’e kendisine vekâleten selam söylememizi istedi.
Ayrılırken hediyeleri takdim ettik. Kabul edemeyeceğini söyledi. Dedim; “Üstadım bazı talebelerinden bir sefere mahsus aldığın oluyor, o manada kabul buyurun.”
“Peki” dedi “yanımdaki talebeler için alıyorum. Fakat ben parasını ödeyeyim, kaç lira verdiniz?”
Parasını ben vermediğim için sustum. Mehmet Uslu “üstadım, önemi yok” dedi. Üstad; “Yoo, önemi olmaz mı?” dedi. “150 kuruş” dedik. Üstad dedi ki; “İki kilo balla, bir kutu şekeri 150 kuruşa verirler mi?” Sonra Zübeyir ağabeye “Bak, sende kitap varsa, bunlara kitap hediye edelim” dedi. O da baktı, geldi, “kitap yok” dedi. Üstad; “O zaman bunun parasını ben size ödeyeyim” dedi.
Bir krem kutusundan bize 6 tane 25 kuruş verdi. Üç arkadaş herbirimize ikişer 25 kuruş olarak bunları paylaştırdık. Benimkileri Ege’ye gittiğimde elimden aldılar; “sen tekrar gittiğinde, üstad sana verir” diye..
Üstad bu ziyaretimizde ; “kardeşlerim, sizleri otuz-kırk senelik eski talebelerim gibi kabul ediyorum” demişti.
ÜSTADIN VEFATI
-Üstadın vefatında siz neredeydiniz?
-Adana’daydım. Ben pazartesi günü İskenderun’a kitap götürmüştüm. Üstad, Salı günü Adana’dan geçmiş, Urfa’ya gitmiş. Ben İskenderun’da üç dört gün kaldım. Perşembe günüydü, baktım mahalli bir gazete manşet atmış; “Said Nursi Urfa’da vefat etti” diye. Gazetede okuyunca öğrendim.
-Büyük bir üzüntü tabii..
-Eh tabii..Ama normal olarak düşündüğünüz zaman, Üstad zaten nihai yaşını yaşamış, hizmetler artık rayına oturmuş her yerde. O bakımdan, o artık ilahi kanun. Genç birisi olsa, insan biraz daha üzülür de… Vefat edeceğine inanıyorduk da ama biraz daha yaşayacağını tahmin ediyorduk.
Yani, hizmetlerde üstadın vefatıyla herhangi bir şeyimiz olmadı. Zaten biz şahıslara bağlı olarak değil de, prensiplere bağlı olarak hizmeti yürütüyorduk. Yani üstadın vefatına üzülmemek elde değil de, ama hizmette sendelemek gibi bir şey olmaz.
Yorum yapmak için giriş yapın.
5 Yorumlar
Muzaffer ağabeyinhatıralarının yayınlanması çok sevindiri. Devamını bekliyoruz..
peki bu muzaffer efendinin akrabasi yok mu?
Allah razı olsun Muzaffer ağabeyin hatıralarıyla yayınlanması bizi çok mesrur etti.Hizmetin erkanlarından ve saff-ı evvellerinden olan ağabeyimizden Cenab-ı Hak ebeden razı olsun.Makamını cennet etsin amin. vesselam...
selamün aleyküm muzaffer amcamın akrabası yokmu diye sormuşsunuz evet var ben yeğeniyim
Muzaffer Arslan\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\' in soyadi aslinda Aslan ( aktarlirken hata olmus kalmis) 2 oz kardesi ( erkek kiz ikisi sag degil) 3 üvey ( kiz) kardesi vardir. 6 öz yegeni ( 5 i sag) ve 10 üvey yegeni vardir. Bunlarin arasinda Metin diye biri yoktur. Ailesi hicbir zaman nerede oldugunu bilmemistir. Var olan evini kendisi ile tek iletisimi olan yegenine sagliginda devretmistir. Hic evlenmedi cocugu yok. Herkese kosmus olabilir ama ailesi icin bunu pek yapmamistir. Allah rahmet etsin.