Hak Dostlarından İbretlik Hatıralar

NEDVİ'Yİ İHTİYARLATAN ŞEY

Aslen Türkiye'den olup, Mısır'da dini ilimler tahsil eden bir Hocaefendi, en Nedvi(*) ile öteden beri tanışır, birbirlerine hürmet-i mahsusada bulunurlarmış. Bu Hocaefendi zaman zaman İstanbul'u ziyaret eder.

Yine ziyaretlerinden birinde Ebul Hasan en Nedvi'ye bir caddede rastlayıverir. İkisi de senelerdir birbirlerini görememenin hasretini gidermek için kucaklaşır ve uzun uzun konuşurlar.

Meğer en Nedvi hazretleri Türkçe bilmediği ve koca İstanbul'da hiç kimse tarafından tanınmadığı için, maddeten ve manen sıkıntılı durumda imiş. Sıkıntı ve müşküller halledildikten sonra o zat Üstad'a;

-"Efendim, görüşmeyeli epeyce bir zaman oldu. Ama zât-ı âliniz çok ihtiyarlamışsınız. Bu ne hal?"

Üstadın cevabı gayet manidardır;

-Şeyyebetnî humûmü'l Müslimin(Bizi Müslümanların üzülecek halleri ihtiyarlattı)

Kaynak

İslam Mecmuası

Haziran 1985

Sayı: 22

Dipnot

(*) En Nedvi derken Ebul Hasan en Nedvi kastediliyor. Türkiye Müslümanlarında bir galat-ı meşhur olarak bu zatın soyadının Nedvi olduğu zannediliyor. Hatta bazı kimseler merhum Süleyman Nedvi ile akraba zannederler. Hâlbuki "Nedvi" Nedve mezunu demektir. Hindistan'daki büyük İslam akademisi "Nedvetü'l Ulema" mezunlarına "Nedveli" manasına Nedvi denir. Yine oradaki büyük Dar'ul Ulum Diyobend medreselerinden mezun olanlara Diyobendi denildiği gibi.. Ama ne hikmettir, "Mevlana" kelimesi Hind-Pakistan dolaylarında büyük âlimlere kullanılan bir saygı kelimesi iken, Celaleddin Rumi hazretlerine âlem olması gibi, yetmişli yılların tercüme furyasından beri Nedvi denilerek de Ebul Hasen Ali Haseni merhuma mahsus bir tanım olmuş. 

0 Yorumlar

Yorum yapın

Yorum yapmak için giriş yapın.